Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Baykal'ın papağanları!

Baykal'ın papağanları!
 

Öncelikle belirtmeliyim ki; bu yazıyı kendim açısından büyük bir vicdan rahatlığıyla yazıyorum. Çünkü ben, kendi açılımımı iki sene öncesinden yapmışım. Oy verdiğim liderimin, belki de siyaseten zorunlu olarak; "asarız", "keseriz", "beğenmeyen ülkeyi terk etsin" vs dediği o günlerde ben, 22.10.2007 tarihli "Adı yasak sorunumuz: Kürt Sorunu" başlıklı yazımda aynen:

"Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olanlara seslenmek istiyorum; haklı kin ve nefretinizi bir tarafa bırakıp, Mevlana'nın torunları olmanın bilinciyle, Mevlana ruhuyla, sağduyuyla, suhuletle, Türkler ve Kürtler olarak her karış toprağını şehit kanlarıyla suladığımız bu topraklar üzerinde kurduğumuz Atatürk'ün emaneti biricik Cumhuriyetimizin hatrı ve istikbali için, Cömert Paşa'nın (*) söylediklerine kulak verip, bütün ezberlerinizi bozmaya, yeni bir sayfa açmaya, en azından her şeyi göze alıp yeniden denemeye ne dersiniz?" demişim.

Yani bugünkü açılımı ta o günden tarif etmişim. Diğer yazılarımda da aynı görüşleri teyit etmişim...

Açılım dışında da Başbakan'ın kendimce beğenmediğim tutumlarını ve söylemlerini acımasızca eleştirmişim.

Eğer bugün açılımı destekliyorsam, ben de öyle düşündüğüm içindir. Dahası, Başbakan'ın önünden gittiğim, belki de naçizane ona feyiz ve cesaret verdiğim de söylenebilir.

Kısacası ben hiçbir zaman papağan olmadım ve olmayacağım da...

Ya, Baykal'ın ağzını pür dikkat izleyip sonra da çıkan sözleri bir papağan gibi tekrarlayanlara ne demeli?

Henüz Batı ülkeleri gibi istikrara kavuşmuş bir ülkede yaşamıyoruz. Sık sık toplumu gerilime sürükleyen şok gelişmeler ve olaylar meydana geliyor. Polemiklerin biri bitmeden öbürü başlıyor!

Kah Başbakan, ya da yetkili biri bir açıklama yapıyor...

Kah, Atlantik ötesinden bilmem ne başkan yardımcısı bir beyanat veriyor...

Kah yetkili bir asker konuşuyor...

Kah yargısal bir gelişme yaşanıyor...

Türkiye'de kıyamet kopuyor!

Ağzı olan konuşuyor ama bazıları, ağızları olduğu halde, nedense konuşmak için Baykal'ın haftalık olağan grup toplantısındaki konuşmasını bekliyorlar!

Bu, türban tartışmalarında böyle oldu, Mahalle baskısı, Malezya, ılımlı İslam tartışmalarında böyle oldu...

E-muhtirada, 367 kararında, Ak Parti kapatma davasında, Ergenekon davasında vs vs hep böyle oldu...

Şimdi de demokratik açılım tartışmaları ve yine aynı manzara!

Söz birliği etmişcesine, Baykal ne diyorsa onlar da aynısını tekrar ediyorlar!

Allah rızası için, nümünelik de olsa, bir tanesi de çıkıp, "biz sosyal demokratiz, açılıma karşı durmak bizim ruhumuza ters, kendimizi inkardır" demiyor, diyemiyor...

Ya da, bugünkü açılımdan çok daha ileride olan Baykal patentli 1989, 1999 açılımlarını sahiplenemiyor!

Demokrasi adına çok tuhaf bir manzara değil mi?

Türkiye'yi derinden etkileyecek çok önemli bir konu gündeme geliyor...

Baykal, Genelbaşkan sıfatıyla, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan ve tüzel kişiliğe sahip partisinin yetkili karar mekanizmalarını harekete geçirmiyor; ilgili konuda karar oluşturmak için ilçe ve il örgütlerine sormuyor, milletvekillerine sormuyor, Parti Meclisine sormuyor, MKYK'na sormuyor...

Demokrasi platformu dışında bazı kişilere danışıp, müşavere edip etmediğini bilemiyoruz...

Görünen manzara; Baykal kendi kendine düşünüp taşınıyor, parti ve millet için en doğru kararı belirliyor, Salı günleri yapılan grup toplantısını bekliyor ve orada bu kararını açıklıyor!

Ve kilitler çözülüyor, ağızlar açılıyor, bir daha kapatabilene aşkolsun!

Garip olan; tüm partililerin, tüm milletvekillerinin ve bazı yazarların konuşmak ve yazmak için onun konuşmasını beklemeleridir.

Konuşmak için Baykal'ın ağız hareketlerini takip edip aynısını tekrar edenler için bireyselliğe sahip, özgür ve özgün düşünceyi savunan, demokrat, demek mümkün müdür?

Teşbihte hata olmaz...

Olsa olsa onlar için "Baykal'ın papağanları" diyebiliriz...

(*) Faruk Cömer Paşa emekli olurken devir - teslim töreninde yaptığı konuşmada: "Demokrasi içerisinde birbirimizi dinleyip daha iyi anlamaya çalıştığımızda halledilemeyecek sorunumuz yoktur" demişti.
 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..