Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '10

 
Kategori
Güncel
 

Baykal olayından kent yaşamına

Baykal olayından kent yaşamına
 

Günlerdir kirli bir oyun sergilenmekte. Ülkemiz siyasetini yeniden dizayn etme çabaları bu oyunun bir parçasıdır. Günlerdir komplo olarak nitelenen ve Sayın Baykal’ın da komplo dediği kaset olayı ile meşgulüz. “Ulusal Kriminal Büro” adlı şirketin yaptığı incelemede kasetteki kişinin Baykal olmadığı açıklaması yapıldı…

Aylardır dile getirilen “ıslak imza” söylemleri ve “darbe” planları tartışmaları…

Kaset savaşları…

Silivri’de tutuklu bulunan Balbay ve Özkan’ın “suçumuz ne”, “günlüklerim yeniden düzenlenmiş” feryatları akıllara geliyor.

Bilgisayar teknolojisi ile neler yapabileceği konusunda tekrar düşünmemiz ve insanları suçlamanın bu kadar ucuz olmaması gerektiğinin sorgulanması gerekir…

CHP’nin genel başkanlığına aday olan bir politikacının Atatürk ilkeleri doğrultusunda, laiklikle kucaklaşacak bir toplumdan bahsetmesi gerekir. Çünkü CHP’nin değişmez ilkelerinden birisi de hiç kuşkusuz laikliktir.

Su akar mecrasını bulur. Olayları tribünde seyredenler, ellerini ovuşturanlar, köşelerinde “mal bulmuş mağribi” misali ahkâm kesenler, Sayın Baykal’ın ve partisinin “Habur” girişinde zılgıtlarla karşılananlara gösterdiği tepkinin haklılığını, bölücü teröre karşı verilen mücadeleyi desteklemesinin gerekliliğini zihinlerden söküp atamazlar…

Kürt kalemşorların Baykal’a yapılan komplo kaset olayında zil takıp oynamadıkları kaldı. Okyanus ötesi icazetlerle koşanlar Baykal’a karşı kampanya yürütmekteler. Fırsat bu fırsat diyip kaset olayının gerçekliliği kanıtlanmadan linç kampanyası yapanlar, gerçek ortaya çıktığında yanıldıklarını anlayacaklar. Ancak bunlarda utanma nerde…

Günlük olayları bir kenara bırakıp, gerçek yaşamlara, kentlerin varoşlarına bir göz atalım. Köyden kente hasbelkader göç eden garip gureba nasıl yaşar, nasıl geçinir. Göç edenlerin sosyal yaşamında değişen nedir, ne değildir?

Ülkemizde 1960’lı yıllarda giderek artan bir iç göç yaşandı. Kentlerde hızla artan bir gecekondulaşma ve varoş yaşamı gerçeği ile karşı karşıya kalındı. Göç edenin en önemli sorunu ise barınmaktı.

Kent toprağının rantının paylaşımı, oy potansiyelinin köyden kente göç etmesi ve göç eden nüfusun oylarını toplamak için yasalara yansıdı. Hazine arazisine gecekondu yapanlar, seçim dönemlerinde dağıtılan tapularla ranttan paylarına düşeni aldılar. Politikacılarda oylarını…

Kente göç edenlerin uyum sorunu halen devam etmektedir. Varoşlar mercek altına alındığında bu gerçekle karşılaşılacaktır. Değişime ayak uyduranların yanı sıra direnenlerde azımsanmayacak sayıdadır. Sosyal, psikolojik ve kültürel değişim yavaş ilerlemektedir.

Varoşlarda ki yaşam mücadelesinden bunalan insanların geleneksel yaşam biçimlerini bırakıp, çağdaş kent yaşamının temsilcisi olmak için çaba harcadıklarını söylemek kimi zaman olası değildir.

Göç eden insanlar kentlerin kenar mahallelerinde uygun buldukları alanlara ev yaptılar. Kadınlar evlerde yardımcılık yaparken, erkekler buldukları işlerde çalıştılar.

Kışın ısınmak için topladıkları karton, çalı, çırpıdan yararlandılar. Tahta parçası bulanlar diğerlerine göre şanslıydı…

Yıllarca ne kadınlar köylerde giydikleri yerel giysilerinden vazgeçtiler ne de sac üzerinde ekmek pişirmekten…

Tarlada çalışmıyorlardı artık. Apartmanlara yakın yaşıyorlardı. Köylü değil artık kentliydiler. Yani köylere göre olanağı olan yerdeydiler. Ancak ne tiyatro’ya gittiler ne sinemaya, ne kitap okudular ne gazete…

Köylerde kalan akrabaları ile bağlarını koparmadılar. Kız alıp kız verdiler. Oğullarını köylerden evlendirdiler.

Kimi işçi oldu zamanla kimi şoför… Kiminin oğlu kızı okudu kiminin okumadı… Kimi liseyi kimi üniversiteyi bitirdi kimisi bitiremedi… Ancak pek çoğu varoş yaşamından ve gelenek yaşam tarzından vazgeçmedi…

Çevremde köyden göçmüş pek çok tanıdığım, yaşamlarına yakından şahit olduğum, acılarını, hasletlerini gözlemlediğim pek çok insan var…

Hepsinin de ortak duygusu köy yaşamını özlüyor olmalarıdır…

Bir söz edip bin ah işitmek içten bile değil…

Kentin sıkıcı yaşamından, gürültüden, komşular arası yardımlaşmanın zayıflığından, işsizlikten ve yoksulluktan şikâyetçi olmayan yok gibi…

Köyden kente göç edenlerin bir kısmı topraksızdı. Bunlar ilk göç edenler arasında idi. Kentte işleri köyde de işleyecekleri toprakları yoktu…

Sonrasında ise topraklarını bırakıp gelenler varoşları doldurmaya başladı… Köyde işleyecekleri toprakları kentte de gecekonduları vardı…

Hoş sıkıntıya düşerlerse geriye köylerine giderlerdi. Nasılsa işleyecekleri toprakları orda duruyordu… Ne var ki sıkıntıya düşen köyüne gitmedi daha doğrusu gidemedi…

Şimdi soruyorum… Gerçek gündemimiz “komplo” olarak nitelenen ve bilirkişi tarafından da “komplo” olarak açıklanan kaset olayı ve suni gündemler mi olmalı? Yoksa varoşlarda halen kentlileşme sancısı çeken, yoksulluk ve işsizlik girdabında yoksunlukla mücadele edenlerin sorunları mı olmalı?

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..