Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '07

 
Kategori
Bayramlar
 

Bayram sabahı kahvaltısı

Bayram sabahı kahvaltısı
 

“İnceden bir sızı sarıyor gönlümü” mısrasıyla uyandı güne, şarkının devamını söylüyordu gri hücreleri tüm sessizliğiyle bağırarak... Bayram sabahına, hem de “Şeker Bayram”ı sabahına da, böyle uyanılmazdı ki! Kalktı, güneşli güzel bir güne tutundu önce, ardından maviliklere... Erken değildi, en azından bayram sabahı için erken sayılmazdı. Hemen “iyi bayramlar” demek için annesini aradı. Babası?.. En derin mavilere karışalı çok olmuştu, onunla bayramlaşmak daha kolaydı. Annesi, kızkardeşinin yanındaydı bu yüzden telefonu o açmıştı, ama onun bayramını kutlamadı(!). Geleneksel olarak küçükler “büyükleri” arayıp bayramlaşmalıydı değil mi? Kapris falan değil, olması gereken buydu. Sonra interneti açtı ki internet hayatına gireli beri, ileti sayfalarına da bakmak gerekiyordu. Baktı; gelen birkaç bayram mesajını yanıtladı; sevgiyle, maviyle...

O da bitti. Vakit erkendi aslında, o yüzden henüz canı kahvaltı yapmak istemiyordu. Aslında canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Durdu... Düşündü... “Neden canım bir şey yapmak istemiyor?” diye sordu kendine; “Değer miydi?..”. Toparlandı; zamanı durdurmak olasılığı yoktu ve her “an”, hemen “yok” olup gidiyordu. İki yol vardı bu bayram sabahında; ya gelip de “var” olamayan için oturup vaktini tüketecekti, ya da... Ve “Aile kahvaltısı” yapmaya karar verdi.

Hemen çaydanlığa su doldurup ocağa koydu. Su kaynayıp demlenene kadar ancak yetiştirebilirdi kahvaltı hazırlığını. Telaşla tereyağını çıkarttı önce; sürülmesi kolay olsun diye. Sonra domates ve salatalık doğradı. Domateslerin de kabuklarını soydu. Ne de olsa hazırlanan aile kahvaltısıydı, “tek başına” olsa çok da umursamazdı. Ve en son üzerlerine mis gibi zeytinyağı gezdirdi. Üzerine de, son zamanlarda annesinden edindiği alışkanlıkla nar ekşisi; kara ekşi döktü. O güzelim Aydın zeytinlerini çıkardı sonra, yağla dolu kavanozdan; porselen tabağa koydu ve tabaktaki görüntülerini pek beğendi. Başka...başka?..Ekmekleri en son kızartacaktı ki aile kahvaltısının olmazsa olmazlarındandı. Evet, bir de rafadan yumurta olmalıydı. Tam da o sıra gelen bayram telefonlarına yanıt verirken, neredeyse katı oluyordu yumurta ki zaten pek beceremezdi rafadan yumurta yapmayı.

Her zamanki gibi salondaki masaya hazırladı kahvaltı sofrasını ve her zaman kullandığı masa örtüsünü çıkarmıştı alışkanlıkla, vazgeçti. En beyazını çıkardı; bu sabaha yakışanını. Yağ sürme bıçağı ve karabiber dahil her şeyi taşıdıktan sonra ki yumurtayı asla karabibersiz yemezdi, ekmekleri kızartmak üzere ızgaraya koydu. Demlenen çayın altını kısmadan önce, küçük cam bardağa çayını doldurdu; sevgiyle... Ve bu arada ekmekler kızardı.

Sonra?.. Buyurun “aile kahvaltısına”; sevgiyle, maviyle...

İnceden bir sızı sarıyor gönlümü
İsmini söylemeye dilim varmıyor
Sen olmayınca akşamlar içime sinmiyor
Olmuş olacak ne varsa umurumda değil
Ölüm bile yokluğundan daha ağır gelmiyor
Sen olmayınca yaşamak içime sinmiyor
Sana ait ne varsa yakıp yıksaydım keşke
Anıların kelepçesini söküp atsaydım keşke
Ne çare gücüm yetmiyor
Bu dört duvar bu sessizlik
Her gün biraz daha uzun
Kapımda bekleyen umut dolu bahar bile
Sensiz içime sinmiyor
Camlarda ağlayan nazlı yağmur seni sorar gibi
Bu öyle bir hasret ki yüreğime sığmıyor
Sen olmayınca yaşamak içime sinmiyor

( Söz:Çiğdem Talu- Müzik: E.Maria- Söyleyen: Leman Sam)

Bu şarkı sözlerinin yazılması neyse de, anlıyordu, gri hücrelerini dinlemeyen yüreği yazmıştı onları buraya. Ama, tam da “Camlarda ağlayan nazlı yağmur seni sorar gibi” satırını yazarken, nasıl oldu da yağmur yağmaya başladı anlayamadı... Tıpkı; gözyaşlarının az sonra, usul usul, neden yağmura eşlik etmeye başladığını anlayamadığı gibi...

*************************************************************************************

Bu gün: YİRMİ DOKUZ EKİM!
Türk’ün en büyük bayramı; "CUMHURİYET BAYRAMI” mız kutlu olsun! Ramazan Bayram'ı, Kurban Bayram'ı kültürümüzün olmazsa olmazlarından. Ama Cumhuriyet Bayram’ı “olmazsa”, ne kültür kalır ne biz!

Ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün önünde saygıyla eğiliyorum .


“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..