Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '11

 
Kategori
Mizah
 

Bayramda el öpme faslına dikkat!

Bayramda el öpme faslına dikkat!
 

Bu öpüşe ne diyebilirim ki?! :) (depositphotos'dan alıntı)


Bizimkiler sülalenin en yaşlıları. Haliyle bayramlarda tüm akraba, ahbap, dostlar bizim eve gelirler ve bayramlaşmalar yapılır. Bu durum, evin çocukları bizlerin pek işine gelir. Çünkü büyükleri ziyaret için kapı kapı dolaşmak yerine hazır ayağımıza gelmişlerken bayramlaşıvermiş oluruz.

Bu bayram da aynı şekildeydi. Topluluklar halinde, günün erken saatlerinden itibaren gelişler ve gidişler başlamıştı. Bir ara, bir önceki misafirlerden kalma bulaşıkları yıkayıp, içeri girdiğimde babamın ahbaplarından bir ailenin daha (çoluk-çocuk, torun-torba) gelmiş olduğunu gördüm. Doğal olarak el öpme faslı başlayacaktı. Elbette en büyükten başlanmak kaydıyla.

Önce genel bir “Hoş geldiniz,” dedim ve doğruca, babama bir şeyler anlatmakta olan ailenin en yaşlı bireyi ‘amcaya’ yöneldim. Adam elini öptürmeyi öyle kanıksamış ki; babamla olan sohbetini kesmeden, benim de yüzüme bakmaksızın, elini ve elinin bağlı bulunduğu kolunu trafik işaretçisi gibi bana doğru uzattı. Fakat kafa babama dönük. Konuşuyor adam! El öptürmekse bayramın rutini.

Ben yaklaşıyorum ama bir yandan da yüzüne bakıyorum. Hani bana dönsün, gülümsesin, bayramı kutlasın filan diye. Geçtim hepsini, hiç olmazsa elini kimin öptüğünü görsün bari. Tık yok! Hala babama bir şeyler anlatmaya devam ediyor, el havada. Eski siyasetçi midir, Erbakan'dan filan mı gördü, nedir anlayamadım ki!

Neyse…” dedim içimden, “Belki dokununca fark eder.” Elini tuttum, bir yandan öpmek için eğiliyorum, bir yandan da gözlerimi dikmiş adama bakıyorum. Yok! Hala babamla konuşuyor ve benim kim olduğum umurunda bile değil.

Seremoniyi tamamlayıp; elini öptüm. Başımı kaldırdım, adam yine yüzüme bakmıyor!

Sen misin öyle yapan!

Eli hala elimdeyken, aldım avuçlarımın içine. Doğrudan, avuçlarımdaki kemikli elini muhatap alarak, “Ay ben seni öpmeyi ne kadar özledim bir bilsen!” deyip başladım eli ile sohbete!

“Yahu seni hep rüyalarımda gördüm. Bir bayram olsa da öpsem diye ne hayaller kurdum anlatamam! E? Neler yaptın bakalım görüşmeyeli. Çok mu hor kullandı yoksa seni bu adam ha?!” dediğim anda, adam nihayet bir gariplik olduğunu fark etmiş olmalı. Elini avuçlarımdan öyle bir çekti ki; sanırsın aç bir kaplan kafesinden kurtarıyor.

Durur muyum?

“Lütfen muhatabımla araya girmeyin! Ben sizin sohbetinizi böldüm mü?! Siz de bizimkini bölmeyin! Allah Allah ya!” deyip, elini yakaladım! O öteye, ben beriye bir çekişme başladı aramızda sanki ip çekmece oynuyoruz.

Amcamızın yüzündeki ifadeyi görmelisiniz! “Len bu şaka mı yapıyor, yoksa kafayı mı kırdı?” belirsizliği ve gülmekle tırsmak arası tuhaf, çarpık bir yüz ifadesi.

Derken, babamın patlayan kahkahası amcaya “Korkma, ehlileştirdik biz onu, bir şey yapmaz,” cesareti verirken; bana da, “Tadında bırak!” uyarısı oldu. Gülüşerek geçiştirildi ama amcamızın bana bakışları artık normale dönemeyecekti.

Elimde şekerlikle herkese ikramda bulunurken, amcanın tüm dikkati artık bendeydi. Her an saldırabilecek Pit Bull gibi görüyor olmalıydı beni. Şekerliği kendisine uzatırken, mizansene uyacak şekilde gözlerimi Yıldo tarzı devirip, sadece onun görebileceği manyak bir sırıtmayla “Buyurun,” dedim.

Çikolatalardan birini alırken, ateşin içine düşmüş bir nesneyi hızla alıp çekme çevikliği kazanmasına ben mi sebep olmuştum yoksa zaten çevik miydi anlayamadım.

Siz siz olun, elinizi mümkünse öptürmeyin, ille de öptürecekseniz, öpen kişiye dikkat edin derim. Hani, büyük küçük herkese saygıyı fena halde kafaya takmış birine denk gelebilirsiniz. N’olmaz n’olmaz(!)

 

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..