Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bayülgenlerin Güllük'teki plaj keyfi

Bayülgenlerin Güllük'teki plaj keyfi
 

Alçakgönüllü, kibar, saygılı, aile babası... Bambaşka bir Okan Bayülgen gördüm.


Her zaman gittiğiniz plaja, ünlü biri ailece gelirse ne yaparsınız? A) Aman ilişmeyeyim; ailece kafa dinleyip, rahatça tatillerini yapsınlar dersiniz. B) Hemen yanlarına gidip, birlikte fotoğraf çektirmek istersiniz. C) Kendiniz ya da yakınlarınız fotoğraf çektiriyor gibi yaparken, fonda ünlü kişiyi görüntülersiniz. Ben sıradan bir vatandaş olarak A şıkkını yapmayı tercih ederim. Ama, gazeteciyseniz, ünlü kişi, yani “haber” yanı başınıza gelmişken rahat duramıyorsunuz.

Geçen Pazar Güllük’te oğlumla denize girip, güneşlenirken, bir aile geldi. Eşiyle arasındaki yaş farkının fazla olduğu anlaşılan ve saçlarını siyaha boyatmış olan erkek, küçük kızını omuzlarında taşıyordu. Yirmili yaşların sonunda ya da otuzların başında olduğunu tahmin ettiğim kumral eşi bikinilisiyle, doğum yapmasına karşın hiç bozulmamış güzel vücudunu hayran bakışlardan gizleyemiyordu. Kapkara saçlı, beyaz tişörtlü, şortlu adama yine dikkatle bakınca, onun Okan Bayülgen olduğunu anladım. Hele telefonda konuştuğunda sesini duyunca hiç kuşkum kalmadı. Yaklaşık bir buçuk saat plajda kalan aile, hep birlikte denize girdiler, 5 yaşında olduğunu tahmin ettiğim kızları (İstanbul) plajdaki diğer çocuklarla kumda oynarken, genç anne (Şirin Ediger Bayülgen) kızıyla yakından ilgilendi. Bir ara Okan Bayülgen de yere oturup, kızını seyredip, onunla oynamaya başlayınca, dayanamadım. Yanlarına gittip. “Merhaba, sonunda dayanamadım, yanınıza geldim; hoş geldiniz” dedim. Hemen yerinden kalktı tokalaştık, “Hoş bulduk” dedi. Yazımın başındaki düşüncelerimi kendisine aktarınca, “Çok tatlısınız” diye güldü, “Ben de sizin de kızınız çok tatlı” diye yanıtladım. Kızıyla oynamasını fotoğraflayıp, birkaç satırlık haber yapmayı düşündüğümü söyleyince, kızlarının fotoğrafının basında yer almasını pek istemediklerini belirterek, gerekçesini “Bunu onun kişiliğine saygı olarak düşünüyoruz. İleride bundan ötürü (ben bunu istemezdim, niye izin verdiniz diye) bizden hesap sormasın, bize darılmasın” şeklinde açıkladı. Kendisinin de fotoğrafını çekmemi istemedi. Gazeteci olmama karşın bilinen tarzdaki magazin haberlerini, programlarını, kısaca magazin basınını izlemiyorum. Ancak, bu haberi yazmadan önce, internette araştırınca, birkaç yıl önce kendisiyle yapılan bir görüşmede; Şirin Ediger’in de benzer şeyler söylediğini okudum: “…Onun 'tanınan' bir insan olup olmayacağına kendisinin karar verebilmesini istiyoruz. Herkes bu hayalle yaşamıyor olabilir. Bu nedenle eğer bir gün ünlü bir insan olmak isterse bunu kendi rızası ve emeği ile hayata geçirmeli…”

Merak bu ya “Güllük’ü nereden duydunuz, biliyorsunuz?” diye sordum. Bayülgen, “Eşimin anne babası buradalar. Onların yanına geldik. Zaten ben bir günlüğüne gelebildim” dedi.  O sırada oğlum Deniz uçarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Oğlumu tanıştırdım. Okan Bayülgen’in kızı da babasını elini tutup, “Baba gitmiyor muyuz? Denize girelim!” diye çekiştirmeye başlayınca, kısa söyleşimiz sonlandı.

Okan Bayülgen ve ailesinin tanık olduğum kısa zaman dilimi içerisindeki halleri, mutluğun şan, şöhret, paradan çok, ailece şirin bir tatil beldesinde geçirilen hoşça zamanlarda olduğu mesajını verir gibiydi.

 

Gülçin ERŞEN - 19 Ağustos 2013 / Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..