Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bazen kendi kendinize güler misiniz?

Bazen kendi kendinize güler misiniz?
 

''Kendi kendine gülene deli derler!'' Böyle bir söz var ama ben ciddiye almam, sık sık kendi kendime gülerim. Mesela bu sitede yazan arkadaşların bloglarını okurum, bazılarını sert bir dille olmasa da eleştiririm. Tabii eleştirdiklerimin çoğu haklı çıkmak için beni eleştirirler, hatta ''Mustabey Armudu'' diyecek kadar ileri giderler. Bu arada bana olan saygı ve sevgileri azalır ama, ''Asla eleştirinize kızmadım, yine beklerim'' derler.

Beni ''BLOG HABERCİM'' bölümünden siliverirler belki de. Emek vererek yazdığım blogların az okunmasına şaşırır, ''Neden acaba?'' diye sorarım kendi kendime. İşte o zaman kendi kendime gülmeye başlarım.

''Eee... sen huysuz ihtiyar gibi, herkesi eleştirirsen, yavaş yavaş çekilirler etrafından'' düşüncesi gelir aklıma da ondan gülerim.

Bazen editörlere mesaj atıp haksızlık yapıldığını belirten ifadelerle onları eleştiririm. ''En büyük Milliyet Blog, başka büyük yok!'' sloganı atanın yağcılık yaptığını düşünür, yayınlanmayacağını bile bile yorum yazarım. Sonra da ''Niye benim yazılarım, çiğ börek, kıymalı, ıspanaklı, peynirli börek tarifleri yapanlarınki kadar sıkça anons edilmez?'' diye düşünür ve kendi kendime, böyle düşündüğüme gülerim.

''Evet şekerim, haklısın, ne kadar da güzel yazmışsın, kışmışsın... Ah canııım, kalemine sağlık (klavyene demesi gerekmez mi?) ne güzel döktürmüşsün (sanki lokma döktürüyor) vallahi senin yazılarını okuyunca mutlu oluyorum. (benim yazılarımı okuyunca mutsuz oluyordur.) Kadim dostum, güle güle git ağlaya ağlaya gel:)). Sensiz bu sitenin tadı kalmayacak ama tuzu kalacak.''

Bazen bu tür yorumları da okuyorum ve kendi kendime gülüyorum. Gülerken de Allah'ım biz ne biçim bir millet olmuşuz? Samimiyet kavramını nasıl da eğiş büğüş, olur olmaz kelimelerle, samimiyetsizce kullanıyoruz. Herkeste bir iltifat etme merakı.

Çoğumuz korkuyoruz ''eleştirirsek bize kızar, yazılarımızı okumaz veya cevap yazar polemiğe girmek zorunda kalırım'' düşüncesi var. Bir de editörlerden çok çekinenler var. Tabii ki onların görevlerine saygılı olacağız, bu sitenin kurallarına uyacağız. Ama editörler de bizim gibi insan. Hatta bazıları bizim birikimlerimize ve eğitimimize sahip değiller. Editörün seçtiklerini takip edin, her seçilen yazı seçilmeye lâyık mı siz karar verin! İşte ben şu anda bunları yazarken de kendi kendime gülüyorum. Editörlerimizin antipatisini kazanacağımı bile bile böyle salakça şeyler yazdığım için.

KENDİ KENDİNE GÜLÜP GÜLMEDİKLERİNİ MERAK ETTİKLERİM:

* Aynanın karşısına geçip de en cafcaflı şekilde süslenen, makyajın en ağırını ve dikkat çekicisini yaptıktan sonra, seksi boynunu açık bırakıp da başına türban geçirerek sokağa çıkan kadınlar... Acaba bunlar, ''ben de amma sahtekârım ha, türbanı gören beni dindar zannedecek'' diye düşünüp kendi kendilerine gülüyorlar mı?

* Arkadaş canlısı olduklarını her fırsatta belirtip, delikanlılık mektebinden mezun olduklarını kanıtlamak üzere diplomalarını getirmek için eve giderken, kendilerinin yardımına muhtaç arkadaşlarını ''inleyen nağmeler'' şarkısını dinleyerek ve inleyerek iyileşmeye terkedenler, evden geri dönmeyenler... Acaba bunlar ''ben de amma yamuk delikanlıymışım ha'', diye düşünüp kendi kendilerine gülerler mi?

* Akraba mı akbaba mı oldukları tartışılmaya bile değmeyen bazı akrabalar, en yakınlarını en ufak bahanelerle en kötü durumlarda yalnız bırakıp karşıdan seyrederek gülerlerken ''acaba ben niye gülüyorum, kendi halime mi onun haline mi?'' diye düşünürler mi? Düşünürken de davranışlarına gülerler mi?

* Politikayı pek becerememelerine, ülkeleri için faydalı olamamalarına rağmen, çeşitli sebeplerle işgal ettikleri devlet koltuklarını boşaltmayanlar... Acaba bunlar, ''Ben bir moka yaramayan adamım ama partim beni burada istiyor. Vatandaşlarım da işe yaradığımı zannediyorlar, heh heh heh ve de ka... ka... ka... ki... ki... ki...'' diye kendi kendilerine gülüyorlar mı?

* Aşkın ne demek olduğunu bilmemelerine rağmen, bu sitede sık sık aşk üzerine yazan arkadaşlarımız var. Acaba bunlar ''Benim bu sığ görüşlerimi yutan, yutamayınca gargara yapan var mıdır?'' diye düşünüp kendi kendilerine gülüyorlar mı?

* TV dizilerinin yapımcıları, hikâye yazanları, senaristleri ve tüm kadrosu ''Ülen bu ne biçim dizi, öldürecek hepimizi. Saçma sapan konular. Aslında millet bunları yemez ama Ramazan'da iftarda yemezlerse sahurda mutlaka yerler'' diye düşünerek yerlere yatacak kadar gülebiliyorlar mı?

TV gündüz programlarında yıllardır köşeleri tutmuş sunucularımız var. İsimlerini yazarsam blog yayına girmeyebilir. Bunların hepsi ağzımıza sığmayacak büyüklükteki rakamlarda para alıyorlar. Yaptıkları ne? Ağlayan, sızlayan, dedikodu seven, genellikle toplumun alt tabakalarından insanları stüdyolara doldurup onlardan birinin veya birkaçının hiç de önemli olmayan bir problemini iki bilinmeyenli bir denklem gibi çözmeye çalışmak.

Bu arada bol bol ağlama ve kavga mizansenleri katarak yaptıkları bu programları evlerinde seyredip de kendi kendilerine gülüyorlar mı acaba* Gülmeseler de ''Amma saçma şeyler yapıyorum ya, acaba nereye kadar yutturacağım bu yaptıklarımı?'' diye düşünüp bir öz eleştiri yapıyorlar mı?

İşte böyle. Ben sık sık kendi davranışlarıma gülerim. Yapmamam gerektiği halde yaptığım bazı davranışlarıma gülerim. Bunların bazısı bana çok zarar veriyor, yalnız kalmama, parasız kalmama, düşman kazanmama sebep oluyor.
Ama olsun, karakterli kalmamı sağlıyor, kendimle barışık hale getiriyor beni.

Sizler de bazen kendi kendinize güler misiniz?
Yorumlarınız rahatlıkla yazın ve eleştirin lütfen! Benim yaşıma, kuruma, kaşıma, gözüme saygı göstermeniz gerekmez. Kendinize saygılı olun yeter!

Saygılarımla.

Güvenilmeyen Üye Mustafa Mumcu,
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..