Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Bazenler çoğalıyor bazen

Bazenler çoğalıyor bazen
 

Nasıl kızıyorum kendime bazen... Bazenler çoğalıyor bazen.


Kafam karışıyor bazen... Hayır hayır, bazen değil, çoğunlukla...

Gördünüz mü işte? Buna bile karar veremediğim zamanlar oluyor. Bazen mi, çoğunlukla mı? Ne bileyim... Ya da ne farkeder? Neyi değiştirir ki?

Ama yok, içimden bir ses “Bilmelisin!” diyor. Her şeyi bilmelisin. Bilmeli ve ona göre hareket etmeli; en iyisini yapmalısın.

“Haklısın!” diyorum bazen iç sesime kanıp. “Her şeyin en güzelini yapmalıyım!” Başlıyorum çalışmaya... Çabalamaya... Hem de harıl harıl. Her şeyin en güzeli, en doğrusu olsun diye çırpınıp duruyorum.

En başta çocuklarım için. Kitaplar okuyorum sayfalarca. Aile büyüklerine danışıyorum dilim döndüğünce. Uygulamaya geçiyorum sonra harfi harfine, satırı satırına. Kimisi uyuyor miniklerin dünyasına. Kimisi ise asla. Kabul etmiyor bizim minikler bile. “Olmaz!” diyorlar, “Bana bunu yaptıramazsın. “İstediğimiz gibi yaparız biz onu.” “Peki,” diyor kabulleniyorsun minikleri; oldukları gibi...

Sonra didinmeye devam ediyorsun. Bu kez en mükemmel eş rolünde çabalamalar başlıyor. “Olmuyor!” diyor eş. “Bunu bu şekilde yapmamalısın. Ben şu şekilde istemiştim bunu.” Ona da “Peki,” diyorsun. Doğrudur söylediği.

Dostlarına koşturuyorsun sonra. Onların dostluklarını kaybetmemek oluyor yegane çaban. Oysa bazen bir bakıyorsun etrafına, aslında her şey yalan dolan. Aradığında koşa koşa sana gelmesini beklediklerin yolları bahane eder olmuş. İstanbul büyükmüş, hepinizi yutmuş. Herkesin hayat koşturmacası varmış. Varmış da, onların koşturmacasında meğer sana yer kalmamış.

Akrabaları, eşi dostu unutmak olmaz. Oysa yapmaktan hoşlanmadıklarını bile yapıyorsun onlar için de... Bir çaba, bir uğraş. Yetmiyor, yetişmiyor. Senin için büyük adımlar, bu kez insanlık için çok küçük kalıyor. Çünkü kimse bilmiyor insanın kendini değiştirmesi nasıl zor. Yaptıkların yetmiyor. Hep az kalıyor; hep eksik.

Herkesin vardır bir bildiği, onları mutlu etmeli.

Zaten hep bu –malı, -meli ler bitiriyor seni. Bu koşturmacalar yoruyor vücudunu, en çok da kalbini...

Onlarla da yetinmiyorsun. Etrafındakilerin de istediklerini yapmaya çalışıyorsun. Elden geldiğince, dilin döndüğünce. “Olmuyor, olmuyor! Kestik!” diye bağırıyor yönetmen. Burayı iyi oynayamadın. Tekrar baştan alıyoruz. Bir daha... Bir daha...” Oysa ki başrol oyuncusu da sensin; figüran da, set görevlisi de, ışıkçı da... Hayat bir oyunmuş ya zaten.

Yorgun düşüyorsun...

Dedim ya; kafam karışıyor bazen...

Hatta bu bazenler birikiyor bazen... Şarkıdaki gibi oluyor: Bazenler çoğalıyor bazen. 

Herkes için her şeyin en iyisini yapmaya çabalarken kendini unuttuğunu farkediyorsun uzaklarda bir yerlerde. Dönüp bakıyorsun sessizce bir köşede bıraktığın kendine.

Alabildiğine ürkek, alabildiğine üzgün...

Bunca uğraşın sonunda ne kendini mutlu edebilmişsin ne de diğerlerini. Doğruları yapmış, oysa doğruyu bulamamışsın. Herkesin doğrusu kendineymiş. Sense kendininkileri kaybetmişsin kimi zaman başkalarının yanlışlarını kabullenme peşinde koştururken.

Sonra da sorgulamaya devam etmişsin. Herkes nasıl yaşıyor peki? Kendisi için mi, başkaları için mi?

Diyorum ya: Bazenler çoğalıyor bazen.

 

http://umutsuziskadini.com/

https://twitter.com/#!/UmutsuzIsKadini

http://www.facebook.com/#!/pages/Umutsuz-%C4%B0%C5%9F-Kad%C4%B1nlar%C4%B1/120364508011392

 

 
Toplam blog
: 83
: 1446
Kayıt tarihi
: 03.10.11
 
 

Uzun yıllar plazalarda dirsek çürütmüş, son yıllarda refahı evden çalışmakta bulmuş ikiz kız anne..