Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

BDP’den anlamsız çağrı: "Hükümete de PKK'ya da savaşı durdurma çağrısı yapıyoruz."

BDP’den anlamsız çağrı: "Hükümete de PKK'ya da savaşı durdurma çağrısı yapıyoruz."
 

KAN İLE AĞAÇ SULANMAZ, SULANIRSA DA KURUUR...


PKK'nın hain saldırısının ardından BDP'den de açıklama geldi...
 

PKK baskınını BDP adına “İlk” olarak Ayla Akat Ata değerlendirdi. BDP'li Ayla Akat Ata, "Üzüntü duyuyoruz, Allah'tan rahmet diliyoruz. Başsağlığı diliyoruz yaşamını yitiren ailelere..." diye konuştu.


Bu kadar mı? Yani, tarafı olduğunuz PKK ve kendi adınıza sadece “Üzüldüğünüzü” mü duyuruyorsunuz? Sadece “Başsağlığı” mı? Ne “Üzüntünüzü” ne de “Başsağlığınızı” millet olarak kabul etmiyoruz artık, bilesiniz…


Esas açıklamayı daha sonra BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Eşbaşkanı(!) Gülten Kışanak yaptı ve özetle şöyle söylediler: "Acıları daha fazla arttırmadan durdurmanın tek yolu, sorunları diyalogla, uzlaşıyla çözmenin zeminini güçlendirmektir. Yitirdiğimiz her canımız bizleri daha fazla savaş yanlısı değil, her şeye rağmen ve inatla daha fazla barış yanlısı yapmalıdır. Yaşanan bu derin acının gerçekten son olması için, Hükümeti de Meclisi de el ele vererek sorunun bütünlüklü ve köklü olarak çözümü için birlikte çalışmaya çağırıyoruz. Bir kez daha, yaşamını yitiren bütün kardeşlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz."


Sonra, anlamakta güçlük çektiğim ve bir türlü anlayamadığım bir “sözde çağrı” yaptılar…
 

“Hükümete de PKK’ya da bir tek saniye daha kaybetmeden acilen savaşı durdurma çağrısı yapıyoruz."


Öncelikle “Anlam” üzerinde duralım. Bir ifade, amacın anlaşılması bakımından önemlidir. BDP başkanlarının yaptıkları “Çağrı”da “Savaş” bitirmekten söz ediyorlar. Bu çağrıda kullanılan “Savaş” kelimesi, seçilmiş bir kelimedir. Çünkü “Savaş” denilince aklımıza, kelimenin taşıdığı anlam gelir ve ben ona bakarım. Baktığımda da gördüğüm anlam şu: “İki ya da daha çok devletlerin, istediklerini kabul ettirmek ya da başkasının isteklerine boyun eğmemek amacıyla, birbiriyle diplomatik ilişkilerini keserek silâhlı güçlerle vuruşmaları…”


BDP, kendine göre tanımlamada, PKK’nın terör faaliyetine “Savaş” diyor.


Niye?


Niye PKK’ya, KCK’ya, DTK’ya “Terörü durduralım” demiyor da, özellikle hükümete, yani “Devlete” çağrı yaparken “Savaş” kelimesini kullanmakta özen gösteriyor?


Çünkü onların “Ajandasında”, bir tarafta “Türk devleti” öteki tarafta ise sözde “Kürt Devleti” var ve aralarında da savaş var…


BDP, PKK, KCK ve DTK…


Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın. Sizin gibi düşünenler bilmelidir ki, Türk Devleti’nin yaptığı “Savaş” değil, doğrudan “Terör ile mücadele” ve onu yok etmeye yönelik faaliyettir. Kendi kendinize sözde “Devlet” kılığına bürünmeye kalkmayın.
 

Sizin “Hükümete de PKK’ya da bir tek saniye daha kaybetmeden acilen savaşı durdurma çağrısı yapıyoruz" demeniz, sizi “Devlet” yapmaz, bu devlet de sizi o anlamda algılamaz. Artık bundan sonra da algılamalı zaten.


Son olarak… Başbakan da elbette bir dizi toplantı sonrasında açıklama yaptı.


Dedi ki: “Bugünkü olan olaylardan sonra, yapılan olayları kınarken, PKK’yı ve ortalarda dolaşanları terör örgütü olarak ilan edemeyenlerin bu sürece olumlu katkısı olamaz. Onların ağzına barış ifadesi de yakışmıyor.”


Sayın başbakan… Bundan önceki ifadeleriniz, yani “Kürt sorunu vardır” ve “Kürt açılımı”, bunları söyledikten sonra onların ağzına yakışıp yakışmadığı konusunda söz söylemeseydiniz keşke…
 

Bir de diyorsunuz ki: “Aziz milletime sesleniyorum. Bu olay karşısında kim ki sinirine hâkim olamazsa, bilin ki terör örgütü işte o zaman hedefine ulaşır.”


Millet olarak sinirlerimize hâkimiz, yeter ki siz “Görev yapma” konusunda zaafa düşmeyin ve “Kürt açılımı” diye bişrilerinin ağzına “dadak”(1)  vermeyin…


Önceki yazıma Demet ÖZENER'den bir yorum geldi. İşte milletin “Samimi duygusu” budur.


“Çok üzgünüm sabahtan beri yemek bile yiyemedim üzüntüden… Biz uyurken çocuklar can veriyormuş, ne zaman bitecek bu…


İran, Suriye mısır bütün dünyaya kafa tutarken biz nasıl bu kadar aciz kalıyoruz anlamıyorum… Silah mı yok adam mı yok.. Burnumuzun dibine ağır silahlarla geliyorlar istihbarat mı yok… Çözemedim ben, biliyorsanız söyleyin. Yani deseler ki savaşacak adamımız yok ben gideceğim hiç düşünmeden… Bitsin artık yeter ki…”
 

İşin hulasası da bu…


19 EKİM 2011
İBRAHİM PEKBAY

1) Dadak: Bir yiyeceğin tadına bakmak için yenilen parçası, tadımlık.
 

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..