Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

BDP ne kadar samimi ?

BDP ne kadar samimi ?
 

BDP kendisinin mi mutap alınmasını istiyor acba ? Bu mümkün mü gerçekten ?


Türkiye belki de son yılların en ilginç gelişmelerini yaşamaya başladı. Ergenekon, balyoz, kafes gibi darbe planları, TSK’nın yıpratılıp, yıpratılmadığı, Yaş toplantıları, Genelkurmay, Silivri duruşmaları, Terör, Bdp’lilerin özerklik planları, referandum, liderlerin söz düellosu, vs. Her biri başlı başına bir yazı konusu. Hatta bir konudan uzun uzun birkaç yazı dizisi bile çıkar. Bu anlamda köşe yazarları pek soluk alamayacak gibi..

Bu yazının konusunu içlerinden birini cımbızlayarak çıkarttığımız BDP oluşturuyor. Bunu bile tek başına irdelediğinizde karşınıza ilginç ve üstünde durulması gereken ayrıntılar çıkıyor. Şimdi bunları kronolojik olmasa da aklımıza geldiklerini masaya yatıralım..

BDP’de diğer partiler gibi meydanlarda. Havaların sıcaklığına aldırmadan şehir şehir dolaşıyor. Kürsüye çıkanlar ateşli konuşmalar yapıyorlar. Hep bir ağızdan, hükümete verip veriştiriyorlar. Yalnız diğer partilere nazaran söylemi daha farklı BDP’nin. AKP milletten ‘Evet’ oyu beklerken, CHP, MHP, DP gibi partiler ‘Hayır’ oyu isterken, BDP Kürt vatandaşlarından ‘sandığa gitmemelerini’ istiyor. Hatta bu konuda baskı kuruyor. Bunun planlı bir hareket olduğu belli ve bu planın dağlar ötesinden, belki de İmralı’dan geldiği belli. Zira Doğu’daki birkaç ilde Pkk’lı teröristlerin düze inip, (belki de zaten hep düzdeydiler) yol kesip, arabaları durdurup, “oy kullanmaya gitmeyeceksiniz yoksa gelir sizi buluruz, canınızdan olursunuz” gibi tehditlerle vatandaşın gözünü korkuttukları öğreniliyor, bu olaya tanık olanlardan. Pkk ve izdüşümü Bdp işi artık bu boyutlara getirdi. Neden acaba? Bölge halkının sandıklara gidip Evet demesinden mi korkuyor, Hayır demesinden mi? Evet derlerse, neyse de, Hayır derlerse kendileri için ne gibi bir sorun var bunu anlamadım. Anlaşılan şu ki, daha önceki örneklerde de görüldüğü gibi Bdp kendi olgusu ve örgüsü ile bir tür ‘toplum mühendisliğine’ soyunmuştur. Bölgeyi ve bölge insanını kendi düşüncesi ve ideolojisi çerçevesinde şekillendirmek istemektedir. Zira her Bdp mitingi sonrası, kürsüden hükümete, TSK’ya ve muhalefete yüklenen, Pkk’yı endirekt öven, ülkeyi tehdit eden konuşmacıların konuşmasından sonra orası karışıyor. Barışın ve huzurun partisi olduğunu söyleyenler, huzuru bozanlara bir kere bile olsun ‘dur’ demiyorlar. Çünkü ‘ortamı gerin, ortalığı birbirine katın ‘ emri yükseklerden geliyor.

Son zamanlarda Pkk taraflı eylemlerin artması, bundan bir-iki ay önce terörist başı Karayılan’ın açıklamalarından sonraya denk gelmesi de fazla garipsenmemelidir. Terörist başı, eylemlerin şiddetinin artacağını ve bütün batı ile tüm ülkeye yayılacağını söylemedi mi? Öyleyse bu emir telakki edilmeliydi ve onu gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu bağlamda İnegöl ve Dörtyol gerilimleri de tesadüf değildir. Her nekadar bu olayların ‘provakatif’ yönü çok ağır basıyorsa da, bu provokasyonun nereden geldiği açıklanmadı ama işaret edildi. Sayıca fazla şehit vermemiz bunun işareti de sayılabilir elbette. Daha başka yerlerde de karışıklık çıkmasına hazırlıklı olun. Nereden mi biliyorum. Hiç kimse söylemedi merak etmeyin. Yalnızca, olayları ve açıklamaları takip edin, siz de anlarsınız. Zira farklı illerde farklı BDP konuşmacıları hemen hemen aynı söylemleri söylüyor. Hükümeti, TSK’yı ve Batı’da yaşayanları bir anlamda uyarıyorlarsa da tehdit ediyorlar. İzmir’de konuşma yapan Sırrı Sakık ‘Kürtlerin canı ve malı tehlikedeyse, sizinde canınız tehlikededir” deme di mi ? Hemen hemen bir çok yerde meydana gelen olaylarda Kürtlerin zulüm altında olduğunu söyleyen BDP’liler, bunun artık son bulacağını ve ‘Kürtlere baş eğdiremeyeceksiniz’ açıklamaları ile yeni sinyaller vermiyorlar mı ?

Bir de en önemli konulardan biri de şu özerklik meselesi. Literatürümüze girmiş diğer adı olan ‘Muhtariyet’.. BDP’liler özellikle son zamanlarda bu kelimeyi ağızlarından hiç düşürmüyorlar. Eskiden daha gizli kapaklı söylerlerdi, şimdilerde daha fazla ortalarda dillendiriyorlar. Türk ceza kanuna göre söylememeleri ve talepte bulunmamalarını bile bile hiçbir şeyden çekinmeden ve de korkmadan ‘Özerklik’ istiyorlar ve bunun adının ‘Kürdistan’ olması gerektiğini belirtiyorlar. Diyarbakır B.Ş. Belediye başkanı halkın huzurunda da “bize özerklik verilse ve belediye binamızın kapısında Kürtlerin renklerini ifade eden bayrağımız sallansa ne olur ? “ sözleri ile ne kadar da planlı ve istekli olduklarını ve bunun için halkın kafalarını yıkamaya başladıklarını görüyoruz.

BDP, biraz da referandum rüzgarını arkasına alarak, insanların kafalarını karıştırmaya deva ediyor. Hep bir ağızdan, “bu ülke, bu yönetim, bu ordu, bizi aşağılıyor, bizi sömürüyor, bizi hiçe sayıyor, yok sayıyor. Dilimizi, kültürümüzü yok sayıyor. Bizi istemiyorlar. Bizi dışlıyorlar. İşte bu yüzden biz de özerklik istiyoruz. Bu bizim önlenemez hakkımızdır. Bu hakkı alacağız“ diyorlar ki, bu konunun önümüzdeki günlerde de daha ağır şartlarda ve yoğun bir gündemde yer alacağı kesindir. Tabi ki, Karayılan ve Öcalan ile birlikte eş zamanlı olarak bu konuyu gündeme taşımaları ve ardından da ‘Demokratik Toplum Kurultayı” adı altında toplantılar tertip etmeleri, ve kurultaya yasaklı siyasetçi Ahmet Türk’Ün başkan olarak seçilmesi ve yine bazı BDP mitinglerinde Ahmet Türk’ün yasaklı olmasına karşı çıkıp konuşma yapması ve hükümete, sisteme yüklenmesi de ayrıca tesadüf değildir. Üstelik kanunları hiçe sayarak..

Tüm bunlar olup biterken, bugün öğreniyoruz ki, BDP yeni bir maskeyle toplum önüne çıkıyor. Önceki açıklamaları ve duruşunun aksine ‘hem TSK’ya, hem de PKK’ya ateşkes uygulaması’ konusunda çağrıda bulunuyorlar. BDP genel başkanı, 1 Haziran’dan beri yoğun çatışma sürecine girildiğini ve çok farklı kesimlerden çatışmaların durdurulması, silahların susturulması, barışa bir şans verilmesi için çağrılar yapıldığını, bu çağrıların tümüne değer verdiklerini ve önemsediklerini belirterek, “ Toplumu derinden sarsan, büyük acılar yaşamamıza neden olan, vicdanımızı sızlatan can kayıpları yaşandı, yaşanıyor'' diyor. Allah Allah, yeni mi akıllarına gelmiş, toplumun derin acılar yaşadığı.. Yeni mi fark etmişler.. Devam edelim.. Şöyle diyor başkan;

''Bu tarihsel süreçte üzerimize düşen sorumluğun bilinciyle şu çağrıyı yapma kararı aldık. Kürt sorununda barışçıl, demokratik çözüme bir şans vermek, diyalog ve müzakerenin önünü açmak için, devleti, hükümeti ve PKK'yı karşılıklı olarak silahları susturmaya, çatışmasızlık ortamı oluşturmaya çağırıyoruz. Çatışmayı sürdüren tarafların bütün bu çağrılara değer vermesini ve gereğini yapmasını diliyoruz. Olası bir çatışmasızlık durumunda ateşkes için çağrı yapan bütün kesimlerin daha fazla sorumluluk almasını diliyoruz. Ortaya çıkacak herhangi bir ateşkes ortamını kalıcı barışa evriltmek için biz BDP olarak da inisiyatif almaya, daha aktif bir siyasi tutum ile birlikte onurlu barışı ve çözümü gerçekleştirmeye dönük çabalarımızı artıracağımızı ifade ediyoruz”

Şimdi bu sözlerden ne anlıyorsunuz ? Daha doğrusu ne anlamamız gerekiyor. Bu dakikadan itibaren, BDP silahların susturulması ve her iki taraftan da birilerinin ölmemesi için BDP ne kadar aktif rol üstlenecek. Yoksa yalnızca çağrı yapmakla mı yetinecek, göreceğiz. Ancak, anlaşılan o ki, BDP biraz üslup değiştirerek, sanki bundan sonra ‘muhatap’ olarak kendisinin alınmasını istiyor gibi bir sinyal aldım. Acaba yanılıyor muyum ? Ama umarım bu konuda yanılmam. Zira olması gereken, istenen de bu değil miydi zaten. Ama bunu yaparak, artı puan toplarken, Pkk çizgisinden de kurtulması, onun sözcüsü olmaması gerektiğini de bilmiyor mu ? Yoksa BDP farklı bir maske takarak, topluma şirin gözükerek ‘Özerklik’ planları daha üst pozisyonlara taşımanın gayreti içinde mi ? Öyle ki, Batı’ya, bilhassa AB’ye ve Amerika’ya “bakın biz ne kadar da dürüst, demokratik ve çatışmasız bir siyaset izliyoruz. Ama bakın TC bizi yine muhatap almıyor. Silahları susturmadı. Çatışmalar sürüyor. Bu böyle olmayacak. Biz özerkliğimizi ilan ediyoruz” noktasına mı taşıyacak ? Bunu da bilmiyoruz. Ancak, bu ateşkes yapılması açıklamaları ile son zamanlarda özelikle son iki haftada otuz’un üzerinde ölü ve onlarca canlı kayıp veren terör örgütü acaba soluklanmak mı istiyor düşüncesine de kapılmadım değil.. Çünkü biz bu filmi daha önceleri çok görmedik mi ? Aynı senaryol, farklı filmler mide bulandırıyor artık…

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..