Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '17

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Bebek bu; ağlar!

Bebek bu; ağlar!
 

Fotoğraf, Gaye Gön tarafından çekilmiştir.


Dün yeni doğum yapmış bir arkadaşımı ziyarete gittim. Herkes bebeği konuşuyor; yaptıklarını, ne kadar emdiğini, geceleri nasıl uyuduğunu, ne kadar küçük ve tatlı olduğundan bahsediyordu... Ama kimse anneden söz etmiyordu! En çok ‘‘Peki sen nasılsın?’’ sorusuna ihtiyacı olan kadına, kimse dönüp, bakmıyordu. Evet, yemek veriyorlar, evet suyunu eksik etmiyorlar ama ‘süt olsun’ diye. Anneyi düşündüklerinden değil yani, yine bebeğe faydası dokunacak hevesiyle.

‘‘Sen nasılsın can anne, güzel anne, taze anne, lohusa kadın?’’ diye sorum. İçimi acıtan bir gülümsemeyle cevapladı beni: ‘‘Beni yoran, üzen bebeğim değil de etraftan gelen yorumlar.’’ dedi. Bebiş her ağladığında, ‘‘Aç bu çocuk! / Doymadı ki! / Senin sütün yetmiyor herhalde? / Yok, yok gazı var. Gazını çıkart, emzirmeye devam et, yetmedi ona o kadar emmek.’’ cümleleri helak etmiş kadıncağızı.

Mir Kaya’ya hamileyken, bir sürü arkadaşımdan bu hikayeleri dinlemiştim. Omzumda ağlayanlar, dayanamıyorum mesajları, gecenin bir vakti dertleşmek için çalan telefonlar... ‘‘Ben bu çocuğa yetemiyorum! Olmuyor! Beceremiyorum anneliği! Sütüm de yetmiyormuş zaten...’’ Anlayacağınız, -miş/-muş dünyası! İnsanın, ‘‘Bak sen şu kerata anneye, niye daha çok süt üretmiyorsun canım?! Annen seni böyle mi besledi? Kayınvaliden kocanı aç mı bıraktı? Ayıp, ayıp bebeğini aç biilaç, ağlatmaya hakkın var mı hiç?’’ diyesi geliyor dişlerini sıkarak.

O kadar üzülüyorum ki; lohusa haliyle etrafındakilerin ağzının payını veremeyen yeni annelere... İlk bebeğimde bu yorumlara çok hazırlıklıydım, gardımı almıştım bu tarz cümlelere ve yapıştıracaktım cevapları... Güya... Ama gün geldi; bu kadar provaya/bebeğin ağlamasının ‘dünyanın en doğal olayı’ olmasını kendime anlatmama rağmen, acınacak hale düştüğüm günler olmadı değil. Şimdi daha hazırlıklıyım, bir kere ‘tecrübesiz’ yaftalamasının kurbanı olmayacağım. Bir çocuk büyüttüm. (Tıpkı eskilerin dediği gibi...) Gayet de sağlıkla büyüdü çok şükür. Demek ki; ‘‘Becerebiliyormuşum ve kimsenin yorumlarına ihtiyacım yokmuş.’’ bilinciyle dinleMEyebileceğim etraftan gelen önerileri.

Hamile anne, yeni anne, taze anne sözüm sana... Bebek bu; ağlar! Acıkır ağlar, gazı olur ağlar, uykusu gelir ağlar, uyanır ağlar, yorgun hisseder ağlar, canı sıkılır ağlar, odadakiler çok yorum yapar-anneyi gerer-annenin gerginliğini hisseder ağlar, doğum travmasından kurtulmak ister ağlar, anne kucağına-sıcaklığına ihtiyaç duyar ağlar. Bebek dediğin ağlar. Her ağladığında sebebi farklıdır. Bebeğinin ne zaman, niçin, neden ağladığını senden daha iyi kimse bilemez. Sadece sorunu bulup, hızlı müdahale etmek önemlidir. Açsa emzir, altı pisse değiştir, gazı varsa çıkart, diğer tüm dertleri için de kucağına al, sarıl, senin sevgini hissetmesini sağla yeter.

Sözüm babalara... Annelerin üzerine gelen o kadar fazla dış ses var ki; bir de karını sen üzme. Sütünün yetip, yetmediğiyle yargılama. Buna ancak doktor karar verir. Çocuğun her ay kafası büyüyor, boyu uzuyor, kilo alıyorsa, bebeğinin ağlamalarında anneye dönme! Yardımcı ol eşine. İlk günden kucağına al bebeğini. Sen de altını değiştir. Emzirmek dışında annenin yapabileceği her işten sen de sorumlusun. Sen babasın ve babalık, bebek konuşmaya başladığında değil, ilk günden başlıyor, bunu unutma. Ve en önemlisi... Lütfen dışarıdan gelen uğultuları, sen sustur. Onlarla birlik olmak yerine, lohusa haliyle (uykusuzluk-yorgunluk-hormonlarla cebelleşen) bütün seslerin incitebileceği eşine destek ol.

Sözüm büyüklere, ele-güne... Siz bizleri büyütürken, biz her ağladığımızda memeyi ağzımıza dayadıysanız da biz öyle yapmayacağız! Bebeğimizi susturmak için sütümüzü/mememizi susturucu olarak kullanmayacağız. İhtiyaçlarını gidereceğiz ama ağlamaya devam ediyorsa, ağlamasına, içinde biriken sinirini boşaltmasına izin vereceğiz. Onları bebeklik çağında memeye bağımlı, ileride de bunun etkisiyle (yemeğe, televizyona, uyuşturucuya) herhangi bir şeye bağlı bireyler yapmayacağız! Onları ağlarken, pışpışlayıp, susturup, nefeslerini tutmalarına izin vermeyeceğiz.

Mir’i doğurduğumda, eşime ‘‘Fikriniz sorulmadığı sürece, anneliğim hakkında yorum beyan etmeyiniz!’’ yazısını başucuma assak ya, demiştim. Herkes meraklı yorum yapmaya...

‘‘Aman evladım, bu çocuk çok çıplak; üşütecek vallahi.’’ yorumu duymayan anne var mıdır mesela? ‘‘Teyzem senin vücut ısın düşmüş olmasın? / Ben annesi olarak, üşütsün de hasta olsun o kadar isterim ki teyzeciğim. Bayılıyorum, nezle olmasına, o sümüklere, inan. En sevdiğim atraksiyon; o hasta, ben uykusuz, endişeli... Hayatımıza renk geliyor.’’ cevabını yapıştırasım gelirdi ama kırmamak için susardım. Peki teyze düşünüyor mu hiç; anneyi tenkit etmenin saçlarını nasıl diken diken ettiğini.

Bebek ağlar: ‘‘Besle Melis. Zaten 2 saat önce çok iştahlı yiyememişti. Senin sütün mü az kuzum?’’ laflarına, ‘‘Yok, ya bebeğim aç kalsın. Umurumda değil ki! Anne olarak, oğlumun kilo alıp, almamış olduğunu takmıyorum. Amaannn, her öğünde de doyacak diye bir şey yok ya!’’ gibi şeyler püskürtmek isterdim yüzlerine.

El, toplum, akrabalar, etraftakiler, yakınlar… Ey ahali inanın ki; her anne sizden çok düşünür çocuğunu. Ve inanın ki; ne kadar tecrübesiz de olsa içinde bir annelik barındırır. Genlerinde var. İzlemlerinde, gözlemlerinde var. O güne kadar yetiştirilme tarzı öyle. Yaşam gidişatında annelik güdüsü barındırıyor. Okuyor, soruyor, öğreniyor. Daha hamile kaldığı ilk gün, o ‘anne’ oldu. Senden çok daha iyi bir anne; kendi çocuğu için! Eğer ki; yetersiz hissederse, merak etmeyin, sizden yardım isteyecektir. Ama o size sorana kadar ne olur sessiz kalın, gözlemleyin ve yeni anneye güvenin. Sizin de başınızdan geçti, o günleri hatırlayın. Bir kadının, başka bir kadının canını acıtmasını gerçekten aklım almıyor. Farkında olmadan yapıyor olabilir ama konuşmadan önce boğazlarındaki boğumları kullansınlar lütfen. Üzmesinler lohusayı. Zaten yorgun, halsiz, yeni yaşamına alışmaya çalışıyor... Bir de başkaları üstüne gitmesin!

Bırakın el yordamıyla öğrensin anneliği. Siz çok mu mükemmeldiniz? Haydi mükemmeldiniz de, niye sizin kazık kadar olmuş evlat, dört dörtlük (4/4'lükte ne demekse?!) olamadı? Niye bugün bu kadar mutsuz bir toplum olduk? İzin verin de daha mutlu çocuklar yetiştirmeye çalışalım. Amacımız, seven-sevilen insanlar olmalarını sağlamak; o yüzden lütfen bize biraz güvenin, bizi destekleyin.

 

https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/

https://www.instagram.com/bebekolduannedogdu/

 
Toplam blog
: 61
: 70
Kayıt tarihi
: 13.07.17
 
 

''Çocukluğumuzda yaşadıklarımızı çözümleyemezsek, çocuğumuza ne hissettirdiğimizi asla bilemeyiz!''..