Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Bebek kokusu

Bebek kokusu
 

Dün akşam bir şey daha anladım.

Hâlâ yeni yeni şeyleri anlayıp idrak ediyor olmama seviniyorum.

Erkek kardeşimden olan yeğenimin doğum günüydü. Ailece toplanmıştık, gelinimizin abisi ve eşi de vardı. Başbakanımızın talimatına uyarak çocukları üçledi onlar. Henüz bir aylık olan ufaklık da yanlarındaydı.

Yeni doğmuş bebek kokusunu çok severim ben. Dayanamadım hemen aldım kucağıma. Sakin bir bebek, bu daha da hoşuma gitti. Kalabalık, salonda sohbete dalmışken ben bebekle ayrılıp evi dolaştırmaya başladım ona. Ne anlayacaksa işte. Anlasın anlamasın, başladım konuşmaya. Efendim, "burası senin halanın evi ufaklık, biliyor musun? Senin güzeller güzeli bir ablan var, bir de yakışıklı bir abin, sen tekne kazıntısısın. Aaaa, bak sakın üzüleyim deme ha, tekne kazıntıları daha çok sevilir" falan diyerekten odadan mutfağa, mutfaktan banyoya dolaştırıp durdum bücürüğü. Hiç susmadan, sanki anlıyormuş gibi bana bakan gözlerinin içine içine bakarak anlattım da anlattım.

Aman Allahım, ben ne çok özlemişim bebek kokusunu içime çekmeyi ve kucağımdaki saf varlığını.

İçeri geçip annesine verdikten sonra bir süre izledim onları. Annesi çalışmıyor, tek amacı ve tek yaptığı iş çocuklarını büyütmek. Ben böyle olsaydım nasıl olurdu diye düşündüm. Çalışan bir anne olarak çocuğuma yeterli ilgi ve sevgiyi verdiğimi ve bunun meyvelerini yemeye başladığımı bilmeme, hiç vicdan azabı yaşamamama karşın bir 'acaba?' takıldı zihnime. Çocuğumun, büyürken hangi evrelerini, hangi ilklerini kaçırmıştım acaba? Dünyadaki ilk bir kaç yılında işi gücü bırakıp onunla mı kalsaydım, herşeyine tanık olmak nasıl güzel olurdu kim bilir?

Sonra birden silkinip kendime geldim. Ne çok anne görmüştüm çocuğuna bakmak için işini bırakan, fakat çocuğuyla yüz göz olup düzgün iletişimi kuramayan. Her zaman savunduğum gibi, birlikteliğin süresinin uzunluğu değil, o sürenin nitelikli geçirilmesidir doğrusu.

Sonra, bu yaşta böyle bir bebek özleminin sebebini düşünürken buldum kendimi. Ben ki, kendi çocuğumu doğurmadan önce hiç bir çocuğa özel ilgi ile yaklaşmamışımdır. Demek ki torunum olsa bir gün, müthiş mutlu olacağım.

O zaman anladım işte, annem ve onun benim oğlumla ilişkisini. Doğduğu günden beri kendi çocuğuymuş gibi yaklaşıp, benden daha fazla koruyucu olup ve kendi çocuklarına gösteremediği sevgiyi bolca göstermesinin nedenini.

İnsan hiç kendi çocuğundan fazla sever mi torununu derdim hep.

Ben, torunumu kendi çocuğumdan fazla sevmem, sevgimin derecesi onu aşmaz biliyorum. Ama kadınların ya da erkeklerin, torunlarını kendi çocuklarından fazla sevmelerini sanırım dün akşam bu vesileyle anlamış oldum.

Belki bu çirkin, kirli dünyaya bir çocuk daha getirmek, eskiden benim de düşündüğüm gibi bazılarınıza gereksiz gelebilir, ama o mis kokulu, saf ve tertemiz canlıyı kucağınızda tutmanın zevki bambaşka.

Esen kalın efendim...

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..