Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Bedava konser

Acaba konsere girmek için pencereye mi tırmansaydı. Yoksa konserden önce içeriye girip bir yere saklansa mıydı.

Okan konsere girmenin yolunu bir türlü bulamadı. Canı sıkılmıştı. Koltuğundan kalktı. Kapıya yöneldi. Ayakkabılarını giydi. Evden dışarıya çıktı.

Kafe kalabalıktı. Nil kafe onun en sevdiği kafeydi. Oraya saz kursuna gidenlerin uğrak yeriydi. Kafe küçük bir pasajın içindeydi. Birkaç dükkanla beraberdi. Boş bir masa buldu oturdu.

Hemen karşıda İskenderun Lisesi. Öğrenciler dağılıyor. Güneş daha batmadı. Batmasına bir hayli var. Öğrenciler neşeli. Niye neşeli olmasın. Lise şehrin en kültürlü okulu.

Lisenin kapısından Reşit ve Canan çıktı. Hemen karşıdaki pasaja yürüdü. Kafeye girdiklerinde birisi onlara seslendi.

“Kumrular buraya gelin.”

Reşit “Sen misin Okan?”

Yanına geldiler. Oturdular.

Okan “Durun ben size çay söyleyeyim.” Diye söylendi. Yerinden kalktı. Ocağın yanına geldi.

“Bize üç çay.”

Garson “Duble mi olsun?”

Okan “Duble olsun.”

Okan tekrar yerine geçti.

Reşit “Karnım o kadar aç ki. Durun bende hamburger ısmarlayayım.” Reşit yerinden kalktı.

Okan “Naber Canan. Güzelliğin göz kamaştırıyor.”

Canan "Teşekkürler. İltifat ediyorsun.”

Reşit sözü duymuştu. “İltifat değil kızım. Sen gerçekten güzelsin.” Yerine oturdu.

Canan “Ne güzel işte doya doya bakın.”

Reşit ““Hepimize hamburger söyledim.”

Okan “Canan bence hamburger ile doyulur.”

Canan “O zaman zevkle seyredin beni.”

Okan gülümsedi. Sonra konuşmaya başladı. “Bu gün şehirde Tarkan’ın konseri var. Bende para yok. Sizde de yok. Malum öğrencilersiniz. Bakın şimdi bir plan kurdum.” Okan’ın iki arkadaşı dikkatle dinliyorlardı.

Okan devam etti. “Konser kapalı spor salonunda. Akşam oraya gideceğiz. Ben biletçiye panik yapmadan ‘ben sivil polisim’ diyeceğim. İçeriye gireceğim. Aradan zaman geçip biletçi şüpheden uzaklaşacak. Siz kapı önünde sıraya girmiş gibi duracaksınız. Ben kapının yanına geleceğim. Biletçiye ikiniz için ‘bunları içeriye al, komiserim çağırıyor’ diyeceğim. Eğer niye çağırıyor derse ‘bunlar komiserin çocukları, yine biletle girecekler, komiserim görev başında, yerini terk edemiyor’ diyeceğim.”

Reşit “Süper bir fikir ekledi. Ya polis olmadığın anlaşılırsa?”

Okan “Panik yapmazsak bilemezler.”

Canan “Bana uyar.” Diye konuştu.

O an garson ayları ve hamburgerleri getirdi.

Akşama doğru. Kapalı stadyumun önü hınca hınç insan dolu. Dünyanın en meşhur sanatçısı İskenderun’da. Bilet ala içeriye geçiyor.

Biletçi bağırıyor. “Sıraya geçin. Birbirinizi itmeyin. Herkese bilet var. Acele etmeyin.”

Biletçi kendi işi ile meşgul. Fazla dikkatli değil. Biri aradan sıvışsa sıvışabilir. Bu içten bile değil.

Okan kapıya yaklaştı. Fırsatını buldu. Biletçiye “Ben sivil polisimé dedi içeriye geçti. Biletçi ona sadece dikkatsizce bir bakış fırlattı o kadar. Aradan bir müddet zaman geçmişti. Okan kapının biraz gerisinden, kalabalığın arasından Reşit’i ve Canan’ı seçebildi. Cesaretle kapıya yaklaştı.

Okan kibarca “Müsaade etseniz şu iki genci polis çağırıyor. Babaları komiser. Yine biletle içeriye girecekler. Komiserim yerini terk edemiyor. Tekrar çıkacaklar.”

Biletçi “Tama geçsinler.”

Reşit ve Cana kapıdan girdiler. Salona girdiklerinde kalabalığın arasına karışmakta acele ettiler.

Okan “Bakın sizi yeniden tanımamaları için yanımda tişörtte getirdim. Bunları tuvalette giyersiniz. Sen Canan saçlarını topla. Sonra hepimiz ayrı yerler oturalım. Bunlar izimizi zihinlerden silmek için. Haydi.”

Cana ve Reşit tuvaletlere doğru ilerlediler. Okan da boş bir yer bulup oturdu. Gözü biletçiyi arıyordu. Az sonra korktuğu başına geldi. Biletçi salona girmiş polisin biri ile konuşuyordu. Ama endişesi çabuk geçti. Biletçi geldiği yere geri döndü. Okan rahat bir nefes aldı. Şimdi daha iyiydi.

Salon insanlarla yavaş yavaş doluyordu. Yerden yüksek sahnenin önündeki aporlolardan yüksek müzik sesi geliyor. Kraşı tribündeki basamaklar. Bir grup genç çılgınca dans ediyor. Seyirci arasından aileleri seçmek mümkün.

Heyecan hat safhada. Sahneye sunucu geldi. Kısa bir konuşma yaptı. Ardından “İşte bu sıcakta serin biri geliyor. İşte o. İşte Tarkan. “

Alkış kıyameti koptu. Ardından kalabalık ritim halinde “Tarkan Tarkan…” demeye başladı.

Tarkan sahnede. Tarkan geldi. Mikrofonu eline aldı. “Canlarım benim. Sizleri çok seviyorum. İyi ki sizlerle beraberim. Sizlerin mutluluğu bana can veriyor. Neşe veriyor. Şimdi bana verdiklerinizi şarkılarımla taçlandıracağım. Hazır mıyız?”

Tarkan’ın gerisinde duran müzisyenler “Dudu” şarkısını çalmaya başladılar. Tarkan ardı ardına şarkılarını okumaya başladı. Bir ara durdu. Konuştu. “Bu sıcaklık çekilmez. Bakın tişörtüm sırıl sıklam oldu.”

O an kalabalık “At at at … “ diye bağırmaya başladı. Tarkan da tişörtünü çıkardı. Kalabalığa fırlattı. Birkaç şarkıyı üstü çıplak söyledi. Sonra sahneye getirilen bir tişörtü giydi. Mikrofona konuştu. “Terim soğudu. Üşümüştüm.” Dedi. Şarkısına yeniden başladı. Konser bittiğinde Tarkan diye bağıranlar çağıranlar, ayılanlar bayılanlar oldu. O an Tarkan çoktan salonu terk etmişti. Salonun arka kapısı da açılmıştı.

Okan oraya yöneldi. Kapıda Reşit ve Canan’ı gördü. Dışarıya çıktılar.

Okan “Neydi o sıcaklık. Ama canlı konser bir başka.”

Reşit “Gerçekten teşekkürü hak ettin.” Dedi. Okan’la tokalaştı. Sonra sarılıp yanak yanağa öpüştüler.

Canan “Bende teşekkür ederim.” Dedi. Okan’la toka yaptılar.

Okan söylendi. “Oysa ben size cebimden bir şey vermedim. Teşekkür benim için fazladan bir ödül oldu.” Sonra sordu. “Reşit yarın Cumartesi. Okul tatil. Ben yarın Karaağaç plajına gideceğim. İsterseniz siz de gelin.”

Reşit Gelmeye çalışırım. Ne zamandır denize girmiyordum. En çokta güneşte bronzlaşmayı özledim.”

Canan “Belki bende gelirim. “dedi. Üç arkadaş birbirleri ile vedalaştı. Ayrıldılar.

Geceye doğru. Işığı olmayan çevre ışıklarla yetinen mahalle parkında insanlar dinleniyor. Banklarda oturanlar bir iki aile mahallenin genç erkekleri ve birkaç grup genç kız. Onlar sakin Parkın içinde neşeli bir grubun konuştuklarını anlamaya çalışıyorlar. Neşe bu. Biri keyifli oldu mu neşe herkese bulaşır.

Okan anlatıyor. Arkadaşları dinliyor. Parkın suskunları konuşulanları anlamaya çalışıyor.

Biri “Yahu Okan o biletçi sen içeriye girerken hiç mi bir şey sormadı.”

Okan “Ben bütün cevapları verdim. Zaten o cevaplara önceden çalışmıştım.” Durdu . “Şu bedavacılık yok mu. Dünyanın en uçuk yaşamı.” diye konuştu parkın sessiz sakinlerine.


Tuna M. Yaşar
 

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..