Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bedavaya yaşamak!

Bedavaya yaşamak!
 

Orhan Veli bu günlerde yaşasaydı her halde değiştirirdi yazdığı bedava şiirini.

Bedava yasıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava. Orhan Veli Kanık.


Bu şiir yeniden yazılsa sanırım şöyle olurdu;


Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava parayla, bulut borsada;

Dere tepe parayla;

Yağmur parayla, çamur bulana;

Otomobillerde sevişmek bedava;

Vitrinlere bakmak parayla;

Peynir ekmek değil ama;

Bulgur, makarna, kömür bedava;

Satılık oy fiyatına Cumhuriyet!

Esirlik türbanla;

Oy parayla, yakacak bedava,

Sosyal yardımlaşmadan maaş oya

Ayşe, Fatma, Banu, Müjde gazozda;

Tezkere çıkar ama sınır ötesi zor ha!

Bu gün canım fazlaca sıkıldı. Malum kredi kartlarına yetişmek için faiz ödemeyelim diye eksik kalan kısmı yatırmak için ayaklarım geri gitse de yakınlarda özelleştirilecek Vakıfbank şubesine uğradım. Kek gibi bekledim ancak sıram geldiğinde iki sokak ötedeki şubeye gitmem söylendi. Kem küm etsem de malum şubenin yolunu tuttum. Meğer benim ilk gittiğim şube esnaf vb ile ilgilendiğinden parası az olanlar için kapılarını çoktan kapatmış. Neyse yinede numaratörden yirminci sırayı aldım almasına ama bekle ki sıra gelsin.

İçeride üç memur ödemeleri alıyor. İkisi gişe işlemlerine biri ise bedava yaşayanlara ayrılmış.Kim bu bedavacılar derseniz malum Kaymakamlık aracılığı ile sosyal yardımlaşma fonundan yardım alanlar. Ancak kapının dışında uzayan kuyruğa baktığınızda öyle yardıma muhtaç portreler yok karşınızda. İyi giyimli, elinde malum gazeteler olan, filitreli sigarasını tüttüren genç, taşı sıksa suyunu çıkaracak insanlar. Hani eskiden yardıma muhtaç insanlar görürdük üstü başı perişan halde olurlardı. İçinizden onlara yardım etmek dürtüsü ile elinizden geleni yapardınız. Ama bunlar öyle değil. Hatta durumu öyle kanıksamışlar ki kapıdan içeri girmeye çalışan bir banka müşterisini bile azarlayacak kadar özgüven sahibi ; “Önüne baksana!” diye çıkıştı iri kıyım olanı. Doğrusu içlerinden diğerlerine göre ezik olana bir sigara uzattım; “Bu ne sırası “diye sordum ki aldığım yanıt “yardım kuyruğu” oldu. Konuşkan olanı buldum ya bizimde gazetecilik hevesimiz inanılmaz ha bire soru sıralıyorum. “Değiyor mu beklediğinize “ diye yine soruyu yapıştırdım adamcağızın suratına.Bir nefes daha çekti bizim sigaradan ve “İki yüz elli, üç yüz, beş yüz hatta altı yüz YTL alanlar var” dedi. İçimden “Biz bin iki yüz YTL alabilmek için canımız çıkıyor” diye düşünsem de adamın yüzüne söyleyemedim.

Sıram yaklaştığı için içeri girdim . Üzerinde mavi önlük olan bir yurttaş ödeme yapmak için bekliyordu.Dışarıda konuştuğumu görmüş olmalı ki “Canın sıkılmış” dedi. “Evet , biz çalıştığımız halde üç kuruş maaş alıyoruz adamlar beleş yaşamaya alışmışlar” diye yanıtladım burnumdan soluyarak. Gülümsedi ”Bunların gıdaları, yakacakları kapılarına gelir” demesin mi! Ben hayret etmiş bir halde “Yok canım o kadar da değil” dedim. Mavi önlüklü elleri nasırlaşmış tesisat ustası olduğunu öğrendiğim Mustafa usta beni şaşırtmaya devam etti. “Bu bir şey değil evlerinde nüfusu kalabalık gösterip alabilecekleri yardımı çoğaltıyorlar, şimdi benim elemana ihtiyacım var, gel çalış desem hiç biri çalışmaz” demesin mi. Biz de güya okumuşuz ya “Avrupa da da işsiz olana maaş veriyor devletler” dedim. Mustafa “ Evet veriyor vermesine de sana kısa zamanda iş buluyor, çalışırsan zaten işin oluyor, yok çalışmazsan işsizlik parası veya sosyal yardımı kesiyor” Dedi demesine ama benim kafamda ampul yandı, ”Gerçekten devlet dese ki bunlara, gel kardeşim sana şu kadar maaş falan işte çalış, hem daha fazla alırlar, hem de bak okullarda hizmetli yok en azından bizde faranjit olmaktan kurtuluruz. Daha yeni ilaç yazdı doktor meğer devlet ödemiyormuş yirmibeş YTL fark verdim, iyi mi”. Bizim tesisatçı acı acı güldü; “Bu iş böyle gitmez, muhakkak patlayacak bir şekilde. Bak saat on oldu ben dükkan açacağım bekliyoruz. Adamlar işsiz ama bir memur ayrılmış onlara görüyorsun”.

Ismarlaşıp, gişeye yöneldim. Önemsiz (!) parayı yatırıp, aceleyle markete uğrayıp evde aldım soluğu. Karşımda kırk yıllık sosyal demokrat ama oyunu AKP’ye vermiş babamı görünce bir solukta isyanımı anlattım. Çıt çıkaramadı. Vakit daralmıştı. İşyerine vardığımda yine burnumdan soluyordum. Arkadaşlar “Bırak yoksulun aldığı parayı konuşmayı” diye beni yatıştırmaya çabaladılar.

Ne hale gelmiştim. Haksızlık, adaletsizlik canımı sıkmıştı ama o insanların oy vermekten başka suçları yoktu.

Suçun büyüğü bendeydi, bizdeydi, Nazım’ın dediği gibi…

Bedava yaşıyoruz ama kabahatin çoğu bizde kardeşim!

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..