Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bedel acısı bitmeyecek mi?

Bedel acısı bitmeyecek mi?
 

Bir köy evi kapısı 2007


Gün geçmiyor ki ''yeter artık'', ''yine mi'', ''ALLAH kahretsin!'', ''bu da yapılmaz ki!'' diye söylenmeden yaşayalım.

Geçtiğimiz günlerde, kökü derinlerde olan ancak her zaman olduğu gibi bugün de yüreklerimizi burkan bir olay daha yaşanmış, güzelim ülkemizde:
''Konya’nın Çeltik İlçesi’nde tarlada bulunan 5 günlük bebeğin b e r d e l kurbanı olduğu ortaya çıktı.'' diyor bir gazete haberi.

Yaşı otuzuna bile gelmemiş olan genç kadın geçtiğimiz yıllarda ''... Şanlıurfa'da istemediği halde ailesinin kendisini resmi nikáhsız olarak iki kez evlendirdiğini'' anlatmış.

Gazete haberine göre Afyonkarahisar’ın Bolvadin İlçesi’nde yakalanan tarım işçisi genç kadın bugüne kadar yaşamış olduklarını en çarpıcı bir biçimde anlatmış:
"Kardeşim boşanınca yakınlarım benim de ayrılmam gerektiğini söyledi. Çaresiz babamın evine döndüm. Bir süre sonra erkek kardeşim başka biriyle evlendi. İkinci kez ’Berdel’ usulüyle 6 ay önce kardeşimin evlendiği kızın kardeşiyle evlenmek zorunda kaldım. İkinci eşim, ilk eşimden 3 aylık hamile olduğumu bilmiyordu. Bunu öğrenince karnımdaki bebeği istemedi. Bebeği dünyaya getirdim ama tarlaya bırakmaktan başka çarem kalmamıştı." (Mücahit YURTSEVEN / DHA)

Kişilikleri ezen, korkaklaştıran ve pörsüten bu töre kalkmalı artık! DEVLET nerede? Adil toprak mülkiyeti ile çağdaş para ekonimisinin olmadığı yerlerde çok sık olmasa da var bu tür evlilikler. Ellerini topraktan ve siyasetten h i ç çekmeyen FEODAL BEYLER ne diyor bu işe? Bu gibi nice çirkin uygulamaları bilen kişiler olarak BERDEL yanında AĞALIK DÜZENİ'nin kişileri ezen diğer uygulamalarının da kaldırılması için TBMM'de ne yaptılar bugüne kadar?

DEVLET'in bu konular ile ilgili birimleri ne gibi önlemler almaya çalıştılar? Bu ve benzeri nice olumsuzlukları belirleyen ve önleyici tedbirleri de içeren hangi raporlar yazıldı? Olması gereken bu gibi resmi girişimler ne zaman, nasıl, nerede, kimlerce ve niçin engellendi?

Bu konularda ne yazık ki ''üniversitelerimizin araştırma bütçeleri'' p e k kısır! İlgili Devlet Bakanlıkları ile özellikle İçişleri Bakanlığı neler yaptı, bilmek isterim. En az benim kadar kamuoyu da bilmek ister sanırım. Olayların acı yönü şu: Kendimi bildim bileli bu konularda ne yazık ki hiç bir açıklama yok! Dolayısıyla yürekleri ferahlatacak hiç bir uygulama da yok! İşte bu yüzden de bu tür olaylar karşısında sormak, soruşturmak, dertlenmek de hakkımız oluyor!

Bazı kesimlerce sürdürülmesinde maddi manevi pek çok yararlar(!) bulunan söz konusu kısır döngü içerisinde; ülkemizin güzel insanları tek tek harcanıp gidiyor. Bir devlet yurttaşlarına bunu nasıl reva görebilir? Siyaset denilen demokratik açılımlar bu gibi haksızlıklara karşı sessiz kalabilir mi? Sivil toplum kuruluşları adı verilen anlı şanlı oluşumlar; bakalım ne yapacaklar bu durum karşısında? ''Bilge Köyü acısı için'' ne yaptılar ki!

Yaşananlara bakarak diyebiliriz ki ülkemizde kişileri yalancılığa ve giderek de suçluluğa doğru yönelten her türlü uygulama artık son bulsun! Eski yüzyılların gücü ile yaşanılmakta olan nice gelenek görenek ve töre gibi oluşumlar artık toplumsal ve kültürel etkileşim karşısında yenilmeye başlamıştır! Kişilikleri ezmek, onları günübirlik alışverişin bir parçası gibi görmek yanlışından kurtulalım.

Kısaca: Yüzyılladan beri var olan; bizde de B E R D E L adı verilen ''KARŞILIKLI TAKAS İLE YAPILAN BU EVLENME'' biçimi ülkemizden KALKSIN ARTIK.
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..