Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bedel

Bedel
 

Her şeyin bir 'bedel'i vardır. Mutlaka ödenmesi gerekir. Ve ödenir de. Öyle ya da böyle. Şu ya da bu biçimde. Kendisi ya da başkaları tarafından. Önceden ya da sonradan. Mutlaka ödenir. 

Günümüz toplumlarında (ne yazık ki) 'para' ile ölçülür oldu ya her şey, 'bedel' deyince de önce 'parasal karşılık' gelir oldu, aklımıza. Oysa sadece 'para' değildir bedel; elde edilen ya da elde edilmek istenilen 'şey'in karşılığında vazgeçmiş olduğumuz, bize ait olan başka bir 'şey'dir. Emektir, güçtür, zamandır, sağlıktır ve benzerleridir. 

"Bedeli daha düşük ödemek" kavramı ekonomi bilimini yaratmış. 'Nasıl olur da aldığımızdan daha azını verebiliriz?' sorusuna cevap aranmıs durulmuş tarih boyunca. Bu açıdan baktığında; zaman zaman çok yanıldı ekonomi bilimi. Yanıldı ve yanılttı. Yanlış anlaşıldı. 'Bedavacılık' rağbet gördü. 'Başkalarının sırtından kazanmak' matah sayıldı. Bedelini ödemeden kazananlar el üstünde tutuldu. "İnsanın insanı sömürmesi" ya da -başka bir deyişle- "kulun kula kulluğu" kavramları çok canlar yaktı. 

Oysa, her şeyin ödenmesi gereken bir bedeli var! Biz ödemezsek eğer, başkaları öder, bizden sonraki kuşaklar öder. Hem de şimdiki değerinin çok üstünde bir değerle. Bizden önceki kuşakların ödemediği 'bedel'i şimdi bizim ödeme durumunda oluşumuz gibi. 

"Trafik Cinayet"lerinde küçük bir ihmal ya da kurallara uymamanın bedeli, canından olmak veya ömür boyu sakat kalmaktır. Çok kişi cehaletin ya da bir ihmalin sonucu bebekliğinde yaptırılmayan "çocuk felci" aşısı yüzünden; belki tekerlekli sandalyeyle belki de koltuk değnekleriyle yaşar. Yine bir "bedel"i ömür boyu öder. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hepsi de 'para' ile karşılanamaz 'bedel'dir. Bir ya da birkaç kişinin hatasının, sorumsuzluğunun, vurdumduymazlığının 'bedel'ini başkaları öder. 

Bir de gerçek değeri ödenilmeden kazanılmış 'şey'ler vardır. Uğrunda gerekli mücadele verilmeden diğer bir deyişle sindire sindire kazanılmamış haklar, örneğin (Türkiye'deki) "Kadın Hakları" bunlardan birisi. Gerçi "Deveye boynun niye eğri" diye sormuşlar o da "nerem doğru ki" diye yanıtlamış. Ama bu konu, özellikle Türkiye'nin kanayan yarasıdır. "Kadın Sosyal Sınıfımız"a birçok ileri Avrupa ülkesinden önce verilmiş (!) bu haklar bırakın uygulanmayı bir çok kişice bilinmemektedir dahi. Bu haliyle, "Hak verilmez alınır" özlü sözünü haklı çıkarmaktan başka bir işe yaramamaktadır. 

 

 

 
Toplam blog
: 92
: 521
Kayıt tarihi
: 01.01.11
 
 

Milliyet Bloga taşınmam kolay olmadı.. Varlığını aşağı yukarı başlangıcından beri bildiğim bu dev..