Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '07

 
Kategori
Güncel
 

Bedelli İstanbul

Bedelli İstanbul
 

Başbakanımız "İstanbul'da yaşamanın bir bedeli olmalı" buyurmuş. İnsanın "Sağ olun sayın başbakan, bizim karnımız tok, siz buyrun!" veya "Siz önden buyrun sayın başbakan, ne de olsa büyüğümüzsünüz!" diyesi geliyor.

İstanbul'da yaşamanın bedeli olursa başbakan da bu bedeli ödemeli.

Ödeyemezse de ülkeyi Rize'den idare eder, eşiyle görüşmeye de ara sıra Siirt'e gider.

ABD'de kâğıda bakmadan, bir devlet adamı edasıyla konuşması, orada cesurca ABD ve Avrupalı müttefiklerimizi kınaması hoşuma gitmiş, kendisini yavaş yavaş sevebileceğimi düşünmüştüm. Ama düşüncem gerçekleşmiyor tabii. Böyle sevimsiz tekliflerle milletin karşısına çıkınca sevemiyorum sevgili başbakanımızı.

Keşke yukarıdaki satırları yazmasaydım. Bakarsınız biri başbakana haber verir de okur yazımı. O zaman diyarlardan diyar mı beğeneceğim, yoksa sayın başbakan kendi seçtiği, başbakanını sevebileceğime inandığı bir ülkeye mi gönderir? Bekleyip göreceğim. Ama benden bir müddet haber alamazsanız bilin ki yola çıkmışımdır.

İstanbul'da yaşamanın bedelini zaten her vatandaş vergileriyle, sorumlu davranışlarıyla ödemiyorlar mı? Ödemiyorlarsa kanunları işletin ödesinler. Başka ne bedeli?

Gecekondulaşmayı önlemek için hiçbir hükümet sağlıklı önlemler almadı. Oy uğruna devletin topraklarının işgaline göz yumdular. Belediye başkanı seçilebilmek için söz verip de gecekondulara alt yapı götüren hangi sorumlu cezalandırıldı şimdiye kadar?

Milliyet Gazetesi haberinde okudum.

"Dünyada New York, Paris, Londra gibi metropollerde yaşamanın türlü bedelleri vardır. İstanbul bu noktada çok ucuz illerden biri. Burada bir bedel yok. İsteyen istediği yere gelip bir binayı konduruveriyor" demiş başbakanımız.

O binayı oraya kondurana belediye yetkilileri, kolluk kuvvetleri müdahale etmişler mi?

Genellikle rüşvet müdahaleleri oluyor. Para cebe inince müdahale rafa.

Öncelikle Türkiye genelinde belediyeler hizaya getirilmeli. Belediye memurlarının rüşvet almalarını önlemek için onların rahat yaşayabilecekleri imkânlar sağlanmalı. Mesela prim sistemi uygulanır, her cezadan yetkili memura prim verilirse maaşları rahat yaşam seviyesine ulaşır.

Gelişmiş ülkelerde üniformalı, ellerinde erzak torbalarıyla dolaşan belediye memurları yoktur. Sivil kıyafet giyecekler ve ciddi görev yapacaklar. Esnafla laubali görüntüler sergilemeyecekler.

"- Merhaba hemşerim, hayırlı işler!" sözleriyle bir esnafa yaklaşan belediye memurlarından görev beklenir mi?
Çoğu, alıyor avantasını kokluyor lavantasını.

Ciddiyet lâzım ciddiyet. İş ciddiyeti. Görev verilen kimseleri kontrol edecek bir makam olmadığı gibi, vatandaşların şikâyetlerini de "vatandaşlık görevi" olarak algılayıp ona saygı ve ilgiyle yaklaşan makam yok.

Bir belediye memurunu veya polis memurunu rüşvet alırken veya görevini kötüye kullanırken gördüğümüzde bize zarar gelmeden şikâyet edebileceğimiz bir makam var mı? Bence yok.

Siz başbakan olarak "Nüfus Plânlaması"nı ağzınıza almayacaksınız, aksine çok çocuk yapmayı teşvik edeceksiniz, sonra da "İstanbul'a göç"ü engelleyeceksiniz.

Olmaz sayın başbakan olmaz! Danışmanlarınıza iyi danışın lütfen!

Belediye Başkanı iken sizin de bir gecekondunuz vardı. Televizyonlarda izledik, sizinle bu konuda görüşmek isteyen bayan muhabiri nasıl azarladığınızı ben hâlâ hatırlıyorum.

Ülkemiz insanları istedikleri şehirde yaşayabilmeliler. Gecekondulaşmayı önlemek için önlemler alın ama bu İstanbul'a yerleşmeyi güçleştiren önlem olmamalı, gecekondu yapmayı imkânsızlaştıran bir önlem olmalı.

"SUSUZLUK TEHLİKESİ İLE İNŞALLAH BİR DAHA KARŞILAŞMAYACAĞIZ" demiş başbakanımız.

Bir başbakan inşallahla, maşallahla, elhamdülillahla çalışmaz. Cuma günleri cami gösterileriyle zaman kaybetmez. Ülkesinin kalkınması için her dakikayı en iyi şekilde değerlendirir. Dini inançlarını da ulu orta, her fırsatta sergilemez. Dindar olmak güzel bir şey diye dini hep ön plâna çıkarmak mı gerekiyor?

Allah zaten insanlara her türlü imkânı vermiş. Aklımızı kullanmalıyız. İşimiz dualara kalmamalı. Allah'ın verdiği zekâ ve beceriyi iyi kullanabilmeliyiz.

Dünyanın her ülkesinde büyük şehirlere göç vardır. Bunun önlemi o ülkenin kendi vatandaşlarına yasaklar uygulaması olmuyor. Terör dolayısıyla yaşanan beklenmedik göçlere bile hazırlıklı olmalı her şehir. Her an beklenmedik olaylar olabilir.

Yasaklarla bir yere varılmıyor. İnsanlarımıza, yaşadıkları yörelerde iyi imkânlar sağlanırsa niye göç etsinler?

Sadece İstanbul'a yatırım yapılır, diğer yöreler yatırılırsa olacağı budur.

Yakında kendi ülkemizde bir şehirden diğer bir şehre girişte vize istenirse şaşmamalıyız. AB Türk insanına serbest dolaşım izni vermiyor ya, başbakanımız da onlara yaranmak için ülkemizde vize uygulaması başlatabilir.

Ya da AB'den böyle bir istek gelir. Nasıl olsa her işimize burunlarını sokuyorlar.

Mustafa Mumcu, 03 Aralık 2007 saat: 11:46
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..