Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bedelli mutluluklar

Bedelli mutluluklar
 

Uzun tatillerin akabinde uzun yoğunluklar başlıyor. Dokuz gün tatil yapıp, o açığı kapatmak zaman alıyor tabii. Ama sonra gözüme dağ gibi gelen işlerin birer birer tükendiğini görmekse müthiş bir zevk. Şehir dışı, şehir içi derken bayramı hem şehirde hem şehre uzak bir yerde geçirdim bu kez. İlk gün aynı “gümüş gondollu bayramlar” yazımda ifade ettiğim gibi geçti. İkinci günden sonrası serbest zaman benim için. Arkadaşımla iki günü birbirimize ayırdık. Normalde fırsat bulup rahat rahat konuşamadığımız ne varsa konuşmak için. 

 

Ne çok birikmişiz meğer. Dışarı çıkma isteği bile duymadık, çıksak da zaman yine benim o çok sevdiğim sohbetlerle geçti.” İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir” diyor ya Goethe, karşımızda güzel bir manzara, yanımızda kitaplarımız ve hiç kapamadığımız müzik. Bir de naneli limonata. Güzel bir zaman dilimi içindeydik. Mantıklı cümlelere gelince… Nerden nereye geldiğimizi anlamadığımız bir sohbet başladı ve dönene kadar bitmedi. Kaliteli zaman harcamayı ve sözüne önem verdiğim insanlarla olmayı seviyorum. 

 

İki bayan yan yana geldiğinde evli ya da bekar mutlaka ilişkilerden de konu açılıyor. Yaşanmışlıklar konuşuluyor, öz eleştiri yapılıyor. Hayatın insanı ister istemez güçlü kıldığından bahsettik uzun uzun. Gerçekten öyle. “Bedel ödemeden mutluluk yok mu” dedi laf arasında, düşündüm üzerine. Bedel ödemediğim mutlulukların genel olarak aileden geldiğini anladım. Çıkarsızca, koşulsuzca, beklentisizce sevilmek mesela. Ve bunun için bedel ödememek. 

 

Bunun yanı sıra bedel ödediklerim vardı birde. Yaptığım seçimler ve katlanmak zorunda olduğum şeyler. İşte buydu bedel ödemek. İyimserliğin ve kanaatkarlığın bolca verildiği ilişkilerde, karşınızdakinin beklentilerinin de bolca çoğaldığı ve her zaman daha fazlası düşüncesiyle yıpratıldığınız anlar. Eşiniz, sevgiliniz, arkadaşınız hiç fark etmez. İyi niyeti su istimal ile ödetilen bedeller zaman içerisinde aptal yerine konmak gibi hissettirebiliyor. Yine de böyle düşünmemeye çalıştım. Ben değerliysem tanıdıklarım ve hayatıma aldıklarım da değerliydi. Olmadıklarını fark ettiğimde zaten elemesini bildim. Ama iş o değildi ki. 

 

Olması gereken o raddeye getirmeye mecbur bırakmamaktı. Kıymet bilmekti. Bulundukları yeri hazmetmeleriydi. İnsanları anlamanın, hatta anlamaya çalışmanın bile zor olduğunu, iyice gözlemlemeden gönül kapılarını açıp baş köşeye oturtmanın hata olduğunu, merhamet duygusuyla yaklaştığın herkesin bir süre sonra karşında en büyük düşmanın olduğunu gördüm. Kendime baktığımda şimdilerde kimseye gereğinden fazla değer vermemeyi, önemsememeyi nihayet öğrendiğimi fark ettim. 

 

Oysa bu benim için imkansızdı. Bir adıma on adım gitmelerimi çevremdekiler iyi bilirdi. Rehberden, defterden elediğim kim varsa en çok kızdıklarımdı. Çünkü zamanında benden en çok değeri görenlerdi. Böyle daha mutlu oluyor insan. Bedeller seçimlerle orantılıymış. Sadece seni zihin olarak yormayanlar kalınca yanında, daha bir keyifle yaşanılası geliyor dünyada. Silip atmak sandığım kadar da zor değilmiş. 

 

Mevlana’nın söylediği gibi; “ geçer dediklerimi geçirdim ... biter dediklerimi bitirdim ... nefret ettiklerimi sildim, geçtim ... gün oldu; silkindi, yeter dedim ... geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana ... farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz! 

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..