Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '09

 
Kategori
Sinema
 

Before Sunrise

Before Sunrise
 

Filmde Ethan Hawke ve Julia Delpy performanslarıyla göz dolduruyor.


Romantik olarak sınıflandırabileceğimiz filmler sinema açısından klişe olarak gördüğüm, yapmacık film örneklerinin çok olduğu bir tür, izlerken hoşça vakit geçirmeyi amaç edinmiş, sinema açısından zayıf filmlerdir benim gözümde.Çok özgün örnekleri de olabiliyor bu türün. Bunlardan biri olarak gördüğüm Before Sunrise’i geçenlerde izledim. Film klişe romantik filmlerin arasından sıyrılmış, muhteşem diyaloglarla insan ruhuna yapılan bir yolculuk.

Avrupa seyahatine çıkmış Amerikalı Jesse’yle(Ethan Hawke), Fransa’ya okuluna dönen Celine’in (Julia Delpy) trende tesadüf eseri karşılaşıp sohbet etmesiyle başlıyor film. Celine’in ölümden korktuğu için uçağa binmeyip trende yolculuk yapması, Jesse’nin de şehir, şehir dolaşıp pencereden güzel olan şeyleri izlemek ve gezmek için aldığı bir tren pası Celine ve Jesse’yi trende aynı vagonda karşılaştırır. Jesse bir televizyon programından bahseder, dünyada ki farklı şehirlerden çeşitli insanların 24 saatini anlatan 365 gün sürecek bir televizyon programı… Daha sonra beraber Viyana da inmeye karar veren Jesse ve Celine bir yandan şehri dolaşıp bir yandan birbirlerini yakından tanıma fırsatı bulurlar. Filmin büyük çoğunluğu bu ikilinin uzun diyaloglarıyla geçiyor. Birbirlerine sorup cevap bulamadıkları sorular aslında seyirciye sorulmuş ucu açık ve zor sorular olduğunu anlıyoruz film bitince.

Aşk tam anlamıyla nedir?

İnsanlar neden ebediyen sürecek bir aşk ister ki ?

Küçük bir çocukken kurduğumuz hayaller şimdi hayatımızı nasıl değiştirmiş, hayatımızın üzerinde ki etkisi ne derece güçlü acaba?

Yetişkince karar vermek mi baskın gelir bazen yoksa o romantik saçmalık olarak gördüğümüz bizi romantik kararlara iten o dürtü mü?

Soruların cevaplarını bulmak zor, insanın kendi içinde bile cevaplandırmakta zorlanacağı soruların doğru birer cevabı yok zaten.

Tutku, aşk, bağ, kişilerin çekimser durduğu romantizm yemeğin üstüne serpilmiş baharat gibi filmde, bazı anlar tadını hissedebiliyoruz.

Orijinal bir senaryo, güçlü oyunculuklar ve Viyana’nın eşsiz görüntüleriyle film bittikten sonra tadını damağınızda bırakabilir. İzleyen herkesin üstünde hafif esen bir meltem gibi etki bırakacağını söyleyebilirim. Kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir film kesinlikle.

 
Toplam blog
: 14
: 765
Kayıt tarihi
: 01.08.09
 
 

1989 Adana doğumluyum, Türk Dili Edebiyatı Bölümü öğrencisiyim. Edebiyatla yakından ilgiliyim ayrıca..