Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '09

 
Kategori
Öykü
 

Bektaşi cennetlikler

Bektaşi ve Mevlevi

''Kamburunun dostuna hoş görünmesini istiyorsan onun sivilcelerini hoş görmen gerekir.'' ( Horatius )

Bir Bektaşi ile bir Mevlevi nerede karşılaşsalar birbirlerine takılmadan edemezlermiş. Bu takılmalar da hiçbir zaman gönül kırıcı davranışlar olmazmış. Her karşılaştıklarında da, mutlaka takılacak bir konu bulurlarmış.

Bir gün yolda karşılaştıklarında selam sabahtan sonra Bektaşi Mevlevi’ye takılmak için sormuş:

-Ya erenler, sizin hırkalarınızın yenleri niye bu kadar geniştir?

Aslında Mevlevilerin hırkaları bol ve dökümlü kumaştan yapıldığı için yenleri de haliyle bol olurmuş. Bu durum çoğu zaman geniş bir hoşgörüyü, bazen de bolluğu temsil edermiş.

Mevlevi Bektaşi’nin sorusunu:

-Bizim hırkaların yeni her zaman geniştir. Bunun nedeni de başkalarının kusurlarını daha iyi örtmemiz içindir, diye yanıtlamış.

Bektaşi’nin sorusunu gönül rahatlığıyla cevaplayan Mevlevi bu kez Bektaşi’ye söyle demiş:

-Peki, ya Bektaşi Babası sizin giydiğiniz hırkaların yenleri niye o kadar dardır, haydi söyle bakalım.

Bektaşi hemen cevap vermiş:

-Biz kimsede eksik aramayız, kusur görmeyiz de ondan, demiş.

Birisinde eksik, kusur aramamak ha..!


Cennetlikler

Hiç kötülük etmeyen, kimse hakkında dedikodu yapmayan, laf getirip götürmeyen, hiç haram ve hak yemeyen bir adam günün birinde rahmetli olmuş. Öteki dünyaya vardığında bir melek onu karşılamış:

-Sen Allah’ın iyi bir kulusun. Senin buradaki yerin cennettir. Hadi gel benimle de seni cennete götüreyim, demiş.

Adam meleğin arkasına düşmüş giderken.

-Ya Allah’ın meleği, senden bir ricam var. Dünyada iken cennet ve cehennem hakkında çok şeyler duydum. Sen beni cennete götürüyorsun. Ama ben cehennemi de görmek isterdim. Bana cehennemi de gösterir misin, demiş.

Melek de:

-Hay hay niye olmasın, demiş.

Geriye dönüp yürümeye başlamışlar. Melek bir kapının önünde durmuş:

-İşte burası cehennemdir. Kapıdan içeri bakabilirsin, demiş.

Adam bakmış içeriye ne ot var ne ocak. (Hani bir türkü Cehennem dediğin dal odun yoktur, Herkes ateşini buradan götürür der ya) Ortaya bir masa koymuşlar. İnsanlar masanın etrafındaki sandalyelere oturmuş. Masanın üstünde de bin bir türlü yiyecek. Ne istersen var. Yalnız insanların kollarında çok uzun saplı birer kaşık bağlı. İnsanlar bu kaşıkları masadaki yiyeceklere batırıyor, fakat çevirip kaşığı ağzına sokamıyormuş. Kaşıklar o kadar uzunmuş.

Adam bakmış masanın etrafındaki insanlar açlıklarından ölecekler. Sıska mı sıska, zayıf mı zayıf, açlıktan neredeyse düşüp bayılacaklar.

Adam ''tamam baktım'' deyince melek cehennemin kapısını kapatmış. Tekrar cennete doğru yürümeye başlamışlar.

Melek cennetin kapısını açmış.

-Ey insanoğlu işte senin ebediyen kalacağın yer burası. Cennet işte burası, demiş.

Adam kapıdan içeri bakmış. Ortada aynı cehennemdeki gibi bir masa, masanın üstünde bin bir türlü yiyecek. Oradaki insanların kollarında da uzun saplı birer kaşık bağlı. Adam masanın etrafındaki insanlara bakmış hepsi gürbüz, hepsi sağlıklı. Her biri yerinde duramıyor. Herkes pürneşe.

Adamın ağzı açık kalmış. Uzun süre hayretle izlemiş onları. Her iki tarafta da aynı masa, aynı yiyecekler. Ama cehennemdeki insanlar açlıktan ölecekler, cennettekilerin ise yanaklarından kan damlıyor.

Sonra adam masanın etrafında oturan insanlara daha dikkatlice bakmış. Onlar da uzun kaşıkları ağızlarına götüremiyorlar. Ama, kaşığına aldığı yiyeceği karşısında oturan insana tutuveriyor. Karşısındaki insan da ona tutuveriyor.

Böylece karşılıklı yardımlaşmayla karınlarını doyuruyorlar.

Ne dersiniz?

İşte, cennet-cehennem, cennetlik-cehennemlik farkı...

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..