Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '08

 
Kategori
Dünya
 

Belçika yok oluyor...

Belçika’nın başkenti Brüksel Avrupa Birliği’nin de başkentidir. Belçika Avrupa Birliği’nin en önemli üyesidir. Belçika dünyanın en modern ülkelerinden biridir. Belçika tarih sahnesinin en uyumlu toplumlarının oluşturduğu bir ulus devlettir. Belçika artık federal bir devlet. Ve bu federal devlet içinden üç yeni devleti doğurmak üzere. Avrupa demokrasilerinin ortasında bir ülke yok oluyor. Belçika tarih sahnesinde kendine ötenazi uyguluyor…

Belçika yok oluyor…

Sovyetler Birliği’nin dağılması ile tek kutuplu düzene ‘merhaba’ diyen dünya; 20. yüzyılın sonlarında vahşi kapitalizmi yeniden keşfetmiş, liberal rüzgarlar yeni sistemleri yeni anlayışları günümüze taşımıştır. Bu durum hiç şüphesiz tüketim kültürü merkezli, kişisel özgürlükçü her sistemin diğer sistemler ve rejimler üzerinde baskı kurmasına yol açmıştır. Çünkü neo liberal sistemler dışında hiçbir sistem dünyanın hiçbir noktasında uluslararası kamuoyu oluşturamamıştır. Özellikle ABD ve Avrupa orijinli her liberal politika ihraç edildiği ülkelerde kendine uymayan her devlet ideolojisini hedef seçmiştir. Liberallerin hedefleri artık ulus devlet anlayışıdır. Sosyalizm zaten Latin Amerika’ya sıkıştırılmıştır. Siyasal İslam ise bir araç olarak kullanılmaktadır. Genellikle Ortadoğu’da görülen İslami rejimlere karşı terörizmin çıkmazları sebep gösterilir ve bu ülkelere askeri müdahalelerle girilir. Artık ortada tek bir sorun kalmıştır. Oda hiç şüphesiz bağımsız ulus devlet anlayışıdır.

Ulus devlet öncelikle ekonomideki bağımsızlığını sağlayarak siyasal bağımsızlığını kazanmış, kamu iktisadi teşekkülleri ile kamu yararı için mücadele eden, hukukun üstünlüğü ilkesi ile toplumdaki kültürel dejenerasyonu ve her türlü hukuki çürümeyi engelleyen, rekabet anlayışını reddederek kişisel çıkar çatışmalarından uzak toplum düzeneği oluşturmuş, birçok etnik grubun tek bir bayrak altında birlikte yaşayacağı düzenin oluşturulduğu bir anlayıştır. Ulus devlet bağımsızdır ve ilkeleri doğrultusunda hareket eder. Çok uluslu her şirketten daha büyüktür. Çünkü ulus devletin çalışanları kamudur ve ulus devlet sadece kamunun faydası için mücadele eder. Tüm bunlar ele alındığında hiç şüphesiz ulus devlet sömürgeci emperyalizmin hedefi haline gelecektir.

Tarihsel kökleri gereği dünyada birkaç ulus devlet örneği birçok bölgede ‘model’ olmuştur. Bunlar Fransa, Türkiye ve Belçika’dır.

Ulus Devletten Federatif Yapıya

Yalnız son yirmi yıldır özellikle Belçika ‘da yaşananlar bu ülkeyi ulus devlet modeline ‘kötü’ bir örnek olmaya itmiştir. 1993‘de Belçika Ulusal Meclisi’nde alınan bir kararla ülke ulus devletten ‘federatif yapıya’ geçirilmiştir. Bunun sebebi tarihte sıkça görülen etnik gruplar arasındaki anlaşamazlık olarak gözlenmiştir. Flamanlar ve Volanların kendi menfaatlerini daha çok düşünmeleri bir kutuplaşmayı doğurmuştur. Federal hükümet kurulduktan sonra ülke de yaşanan gelişmeler ayrılığı oldukça tetiklemiş her adımda mevcut siyasi iradeler kendi tarafları dolayısıyla kendi menfaatleri için mücadele eder konuma geçmişlerdir.

Belçika üç ana bölgeye ayrılır. Bunlar kuzeyde Flamanca konuşan Flamanların yaşadığı bölge, güneyde Fransızca konuşan Volanlar’ın yaşadığı bölge ve kendilerini bunlardan ayırabilmiş ancak nüfusunun %90 ‘nını Fransızca konuşanların oluşturduğu Brüksellilerin bulunduğu bölge. Bu üç bölge en temel amaçlarıyla artık üç ayrı şehir gibi yönetilmektedir. Her birinin ayrı medya kuruluşları ayrı üniversiteleri ve ayrı polis teşkilatları vardır. Bu durum beraberinde çok tehlikeli bir kuşkuyu da getirir. Ayrılık zamanı gelmiştir.

Seçim ve Bitmeyen Kriz

Belçika ‘da 10 Haziran 2007 ‘de yapılan seçimler aylarca süren bir hükümet krizini de beraberinde getirdi. Kral tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Flaman kesiminin güçlü isimlerinden Hristiyan Demokrat Parti (CDV) üyesi Yves Leterme, Valon partileriyle koalisyon arayışlarında başarılı olamadı. Özellikle aşırı sağcı Flamanların koalisyonu istememesi krizde etkili oldu. Flamanların derin kurumsal reformlar istemesi ve yerel yönetimlere daha çok yetki verilmesini istemesi Belçika ‘dan ayrılma isteklerinin ne derece yoğun olduğunu gözler önüne seriyor. Buna karşı Volanlar daha sakin görünüyor. Birçoğu ülkenin bölünmesine karşı. Eylemler düzenliyorlar. Belçika’da son dönemde bayrak satışında bir patlama yaşanıyor. Milli Marşları ise internette en çok indirilenler arasında. Bunun en büyük sebebi de hiç kuşkusuz iktidara en yakın isim Yves Leterme. Bir milli günde kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Leterme, milli bayramın hangi nedenle kutlandığı sorusunu yanlış yanıtlamıştı. Yves Leterme, kendisine, "Belçika'nın milli marşı olan 'Barabançonne'u bilip bilmediğinin sorulması üzerine, "biraz bildiğini" söylemiş, ardından Fransa'nın milli marşı olan "Marseillaise"i söylemeye başlamıştı. Bu durum Valonların tepkisini çekti. Kendisinin Belçika’nın başbakanı olamayacağını söyleyenlerde oldu. Haksızda sayılmazlar. Leterme sadece bu saygısızlığı yapmakla kalmadı ; geçen yıl Flaman hükümeti başkanı sıfatıyla bir Fransız gazetesine verdiği demeçte, "Belçika'nın tarihin bir kazası olduğunu", "Flamanların yaşadığı Flandr bölgesinin ve Flaman Menfaatinin Belçika'dan öncelikli olduğunu", "Flamanlar ile Valonlar arasında uçurumun derinleştiğini", "Belçika halkını oluşturan bu etnik gruplar arasında sadece 'Kral, futbol takımı ve bira ortaklığının' kaldığını söylemişti. İktidar ortağı olmanın da ötesine geçen ‘Flaman kahramanımız Leterme’ sözleriyle Volanları kızdırmaya devam etti. Fransızca konuşan Belçikalılar için ; ‘Flamanca öğrenecek yeteneği ve zekası olmayan insanlar’ olarak niteledi.

Bir başbakanın bir ülkenin parçalanması hususunda harcadığı bu çaba uzun yıllar unutulacak gibi değil. Valonlar ‘da parçalanma aşamasında boş durmuyorlar. İnsanları sokağa dökecek etkinlikler düzenliyorlar. Bunlardan biri de bir TV şakası. Fransızca yayın yapan televizyon kanalı RTBF’nin Belçika’nın bölündüğü yönünde yaptığı şaka, bütün bu yaşananların bir dönüm noktası olarak kabul edildiğini gösteriyor. İki saatlik canlı televizyon yayınında mutlu insanların fotoğrafları, bayrak sallayan Flaman milliyetçiler ve Fransızca konuşan Valonların ayrılma hazırlıkları yaptığını gösteren görüntülerle birlikte, Kral’ın ülkeden kaçtığı duyuruldu.Paniğe kapılan izleyiciler televizyon kanalını ararken, başbakanlık ofisi programı sorumsuz ve tatsız olmakla suçladı. Ancak ilk defa halkın kafasında, bölünme ihtimali gerçek gibi göründü.

Federal Yapı Bölünmeye Götürüyor

Ülkedeki 11 partinin hiçbirinin ulusal değil yerel partiler olması bugün yeni hükümetin oluşturulmasında karşılaşılan zorlukları daha da çetrefil hale getiriyor. Ülkenin bölgesel ve dil temelli sekiz parlamentosu var. Hiç şüphesiz bu ayrışma ve tepki Flaman cephesinde daha sert şekilde hissediliyor. Verdikleri tepkilerin tamamına yakını bölünmeden yana. Aşırı sağcı Flaman Menfaati Partisi ‘Kahrolsun Belçika’ sloganıyla oyların %25 ‘ni almış durumda. Daha merkezdeki liberal partilerde bu durumdan etkilenmiş olacak ki bölünme senaryolarına destek vermeye başlamış durumdalar. Flamanların bölünme konusundaki en büyük tarihsel dayanakları geçmiş dönemde ülke sermayesinin büyük bölümünü elinde tutan Volanların kendilerini ‘küçük’ görmesiydi. 175. yılını kutlayan Belçika ‘da çok şey değişti. Artık daha zengin olan kitle Flamanlar. Flaman bölgesinde işsizlik oranı %8. Volanlarda bu oran %20 ‘yi buluyor. Yani Flamanlar Volanları besliyorlar. Ülkenin kuzeyindeki huzursuzluğun en büyük sebebi de zaten bu. Üretimi ve sermayeyi elinde bulunduranlar daha geniş haklara sahip olmak istiyorlar.

Tarih Tekerrürden İbarettir

Belçika bu durumu daha önce de birkaç kez yaşamıştı. 1979-1980 yıllarında 107 gün, 1988-1991 yıllarında 148 gün ve 1992-1995 yıllarında 104 gün hükümet krizi yaşadılar. Belçika’da yetkililer de aslında bu derece bir kutuplaşmanın olmadığı kanısında. Ancak yinede tedirgin durumdalar. Brüksel’deki sosyo-politik bir araştırma örgütü Crisp’te analist olan Belçikalı politikacı Caroline Sagesser “ülkede iki ayrı uç var, kimisi Belçika’nın sonsuza kadar varlığını sürdüreceğini haykırıyor, kimisi ise derin bir uçurumun tam kenarında olduğumuzu dile getiriyor. Ben Belçika’nın şu an için bölünebileceği kanısında değilim. Ancak ömrüm boyunca değil. Son nefesimi Belçika’da vereceğimi söyleseler şaşırırım” diyor.

Ancak Belçika kim ne derse desin uluslar arası kamuoyunda bir kaos ortamı yaratmış durumda. Çünkü Brüksel’deki NATO ve AB genel merkezlerine rağmen, kriz sadece bu ülkeyle sınırlanmıyor. Krizin, Bask, Katalan ve Lombardlar gibi diğer Avrupa ayrılıkçı hareketlere ilham vermesinden endişe ediliyor.

Avrupa Belçika’yı yakından izliyor. Fransa’da dahi Volanların ülkelerine katılması için anketler düzenlenebiliyor. Dünyaca ünlü bir internet sitesinde ise eşine zor rastlanır bir iş yapıldı. Açık artırma sitelerinden eBay´da, Belçika 1 Euro´dan satılığa çıkarıldı. İlana gelen 26 teklif neticesinde 10 milyon Euro´ya kadar yükselen Belçika´yı satışa çıkaran ise bir türlü aşılamayan siyasi krize dikkat çekmek isteyen Gerrit Six adlı eski bir gazeteci. Belçika´nın istendiğinde tek parça olarak ya da Brüksel, Flaman ve Valon bölgeleri olmak üzere üç parça halinde satışını öngören çılgın Belçikalının ilanı gelen tepkiler neticesinde kısa süre sonra internet sayfasından geri çekildi. Bu trajikomik olay aslında bize tek bir şeyi gösteriyor. Ulus devletler ‘kukla’ siyasetçilerin oyunlarıyla yok edilmek isteniyor.

Ve Sonuç

ASAM Avrupa Uzmanı Hüseyin Kalaycı Belçika araştırmasında kurguluyor ; ‘Federalizm, ayrılıkçı hareketleri bertaraf etmek ve devletlerin bölünmesini engellemek için sık sık önerilen bir yönetim şeklidir. Bir ülkede birden fazla milliyetin bulunduğu durumlarda federalizme kurtarıcı bir rol atfedilmekte ve toprak bütünlüğünü sağlamanın yegane yolu olarak gösterilmektedir. Belçika’da da benzer bir gelişme olmuş ve üniter devlet anlayışı yerini federasyona bırakmıştır… Belçika üniter bir yapı üzerinde tek dilli ve tek kültürlü bir ülke olarak kurulmuştur ve devrim dili olan Fransızca devletin tek resmî dili olarak kabul edilmiştir. Dille birlikte Fransız hukukunun da üstün gelmesi, çoğunluk konumlarına rağmen hakim topluluk olamayan Flamanlarda hayal kırıklığına yol açmıştır. Belçika’nın zamanla bir federasyona dönüşmesinde Flaman hareketinin payı büyüktür. Yaygın görüşün aksine, Belçika Federal Devletinin başlangıç tarihi 1993 değildir. Elbette, o tarihte Anayasa’da temel değişiklikler yapılmıştır. Ancak yirmi yılı aşkın bir süredir federalleşme yönünde adımlar atılmaktadır. Bu nedenle, Belçika’nın 1993’ten önce de bir federal devlet olduğu öne sürülebilir. “Devlet reformu” aracılığıyla üniter devlet, federal devlete aşamalı olarak hukuksal bir dönüşüm yaşamıştır. Böylece, başlangıçta üniter bir yapıda olan Belçika, Hollandaca konuşan Flamanlar ile Fransızca konuşan Valonların kutuplaşması sonucu federal bir devlete dönüşmüştür.’

Tespitler bir şeyi daha ortaya çıkarıyor ; ‘Bölgesel yönetimlerin uluslararası aktörlere dönüşmesine “paradiplomasi” denmektedir. Alt-ulusal yapılar, özellikle bölgesel yönetimler uluslararası arenada giderek artan bir şekilde varlıklarını göstermektedir. Yurt dışında temsilcilikleri bulunmaktadır, “ticari misyonlar” yürütmektedirler, antlaşmalar imzalamakta, bölgesel/uluslar arası örgütlere katılmakta ve diğer devletlerle ve/veya diğer bölgesel yönetimlerle iki taraflı ilişkilere girmektedirler… Ulus devletin uluslararası temsilde tek alternatif oluşu gibi ayrıcalıkları ciddi şekilde sarsılmış ve devlet altı milliyetçi hareketler paradiplomasi sayesinde uluslararası sahnede aktif oyuncular hâline gelmiştir.’

Artık ülkemizde de görülen ayrılıkçı hareketlerin dayanak noktaları da açıklanıyor ; ‘AB’de devlet altı milliyetçi hareketler, Brüksel tarafından kendi ulusal hükümetlerine göre daha kolay kabul edildiklerini düşündüklerinden, pek çok bölgesel lider Avrupa yanlısıdır. Daha fazla Avrupa entegrasyonu, Avrupa bölgelerinin katılımını kolaylaştırmakta ve uluslararası siyasi sahnede azınlık milliyetçi hareketlere yer açmaktadır. AB gibi bölgesel birlikler ve küreselleşme hareketleri ulusal pazarların önemini nispeten azalttığından, bölünmenin getirebileceği ekonomik bedel ve belirsizliğin yükünü de aynı derecede azaltabilmektedir. Bu nedenle AB, NAFTA gibi ekonomik ve/veya siyasi birlikler, etnik ve ulusal azınlıkları teşvik edebilmektedir.’

Tüm bunlar aslında Belçika, Yugoslavya, Türkiye ve diğer ulus devletlerde oynanan oyunları gözler önüne döküyor. Önce ulus devletin yıkılması için alt ve üst kimlik tartışmaları gündeme sokulur. Sonra ulus devlet yerini federatif yapıya bırakır. Nihayet federal hükümet kendini fesheder ve yeni, küçük, zayıf, dışa bağımlı şehir devletleri ortaya çıkar. Emperyalizmin yeni ve sistematik oyunu da budur.

 
Toplam blog
: 41
: 715
Kayıt tarihi
: 15.06.08
 
 

Ortaöğrenimimi Anıttepe Lisesi'nde gördükten sonra Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Mühendisliği..