Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '12

 
Kategori
Eğitim
 

Belirleyici güç eğitimde olmalı

Laikliğin, bir yaşam biçimi olmadığını savunan bugünun hükümeti, yeni Anayasa çalışmalarına halk itibar etmeyince yollara düşmüş ve şehir şehir dolaşarak ikna turlarına başlamıştır. (Nedense de ilk durak olarak Konya seçilmiştir!)

Dokuz yıldır adım adım cumhuriyet yasalarını değiştirmeyi birinci derecede amaç edinen hükümet, tüm iktidarı boyunca bu konuyu hiç gündemden düşürmemiştir.

Anayasanın ve cumhuriyetin içte ve dışta tek güvencesi olan Silahlı Kuvvetlerimizi dış güçlerin yardımıyla hızaya getiren iktidar, şimdi, Anayasanın cumhuriyet ilkelerini içeren maddelerini değiştirmek için kolları sıvamıştır.

"Yargılayamayanı yargılarlar" düstüründen yola çıkan iktidar, yargılayamayanları yargılamada başarıya ulaşmış, başta Silahlı Kuvetlerimiz olmak üzere, 'yasama' ve 'yargı' kurumlarını da siyasileştirerek (onlara, kendine bağlı bir memur' muamelesi yaparak), geçmişin intikamını almada son adıma yaklaşmıştır.

Anayasanın, cumhuriyet ilkelerini işleyen ilk üç maddesini de değiştirince, ABD'nin isteğini tam olarak yerine getirmiş olacak ve kuruluşunda verdiği sözü tutarak, ödeşmiş olacaklardır. Bundan sonraki gelişme, "Eyalet sistemine geçiş ve Başkan(lık)" olacaktır...

Kuruluşundan bu yana hafif hafif, alıştıra alıştıra, sindire sindire, yumuşak yumuşak - hafif ateşte kızaran kurbağa misalı - halkın gazını alan iktidar, artık kendine o kadar güvenmiş ki, koca Anayasa Profesörü ve iktidarın hazırlayacağı Anayasa sorumlusu Burhan Kuzu, bir vatandaşın haklı isteğine, "Banane ..lan, bir şikayetin varsa al belgelerini savcılığa git, şikâyetini bildir" diyebilmektedir. Çünkü, artık emindir ki, savcılık kurumu da kendilerine çalışmaktadır. (siyasileşen sistem yüzünden)...

Halk çoğunluğunun yanında bulunduğunu bilen iktidar, bu gücü, 'demokratik güç' olarak algılayıp, demokrasinin, çoğunluk değil azınlıkların hakkını koruyan bir sistem olduğunu unutmuş görünmektedir. Muhalefeti ise, daha şimdiden 'suçlu' olarak nitelemekte, tek gücün kendi elinde olmasını istemektedir. İlginç olanı ise, bu ters anlayışa 'ileri demokrasi' adını vermektedir.

Kafaları tersine çalıştırarak, yasalarla oynaya oynaya, halkın da kafasını karıştıran iktidar, her şeyi güllük- gülistanlık göstererek, her şeyin doğrusunu sadece kendilerinin bilebileceğini topluma aşılamaktan neredeyse sadistçe zevk almaktadır...

Muhalefet lideri hakkında fezleke hazırlanmasını 'normal' olarak niteleyen bir başbakandan demokratik atılım beklemek, eşeğe hendek atlatmak gibidir. Tüm demokratik kavramları tersine çeviren iktidarın, çağdaş, ilerici bir yapılaşmaya girebileceğini hayal etmek bile abesle iştikaldır.

Sokrat (m.ö.470-400), idama mahkum olunca, yandaşları, "seni kaçırabiliriz" demişler. O ise, "Atina yasalarında böyle bir şey yazmıyor" demiş. Bile bile ölüme gitmiş. Aynı durumla karşılaşan Aristo (m.ö.384-322) ise, kaçmış, sebebini de; "Atinalıları ikinci kez hata işlemekten kurtardım" demiş. Bunlar, çağımızdan tam 2500 yıl önce gerçekleşmişken, biz hâlâ, 'yok o yasa doğru', yok bu 'yasa  doğru'larla topu sağa sola atmakla vakit  kaybediyoruz.

Ne yazacaktım, nereye geldim? İnsanların "Yaşam biçimi", içinde yaşadıkları 'toplumsal yapı' tarafından belirlenir. Toplumsal yapıyı belirleyen ana öğe ise, 'üretim ilişkileri'dir.

Doğudaki 'feodal-ağalık- sistemine 'dur' diyemeyen, tersine onları daha da 'cemaatler'le güçlendirmeye çalışan bu iktidar, birlikte yaşayan, fakat farklı düşüncelere sahip insanların da altlarını eşerek (sahte yaklaşımlarla), memleketi bir kaos bataklığına itmekte; sözüm ona aydınlarımız da, ikide bir el değiştiren medyada harıl harıl bu kaosun içini daha da karıştırmakla iktidara katkı sağlamaktadırlar.

Laikliği devre dışı bırakmanın bir sebebi de, feodal ve cemaatlı tarım toplumlarında dinciliğin ve dinselliğin yeşermesidir. Tıpkı, Doğu Anadolu`muzda olduğu gibi.(laiklik, gerçek dindarların yasal haklarını koruma altına almak, demektir)

İnsanı ve dünyayı-doğayı, neredeyse Peygamberimizin yaşadığı dönemle bir tutan ve adlarının başında Prof. ve ilahiyatçı bulunan koca koca din adamlarımız, artık, - bilinçli olarak - diyeceğim, her konuyu (bilimi dahi), dini olaylarla (m.s.600`lu yıllar) açıklama yarışında bulunuyorlar. Din adamlarımızın, bilim insanlarının açıklamalarına açıkça 'Beşeri görüşler' deyip, itibar edilmemesi şeklinde açıklamalarda bulunması, işin ne kadar vahim olduğunun bir göstergesidir. Nedir "beşeri görüş?" İnsanların koyduğu 'hukuk', insanların koyduğu 'Anayasal Kanunlar' Peki, bunlara itibar edilmeyecek de neye itibar edilecek?"Şeriat Kanunlarına mı?  Geçmişten bir örnek:

Hz, Ali`nin 14 oğlu, 17 kızı vardı.
Hz, Ömer, Hz, Ali`nin kızı Ummu Gülsüm ile evlenmiştir.
Hz. Osman, Peygamberimizin iki kızıyla ard arda evlenmiştir.
Peygamberimiz, Ebubekir`in kızı ile evlenmiştir.
Vahiy, Nuh peygamberle başlamıştır.(Nisa:163)
 
Ayrıca:

Adem, yasak meyveden yemekle,
Musa, adam öldürmekle,
Davud, günah işleyip tövbe etmekle,
Yunus, kavminden koparak,
Peygamberimiz, annesini affetmemekle, 'suçlu' durumuna düşmüşlerdir.
 
Peygamberimiz, 50 yaşına kadar, sadece Hatice ile evli kalmış; o öldükten sonra, başta en yakın arkadaşlarının kızları olmak üzere, 12 kadınla  birkaç ay arayla evlenmiştir.

Bunları, niçin yazıyorum? Dinimize karşı olduğum için mi? Haşa!  Din adamlarımız, Arap örf ve adetlerini, gelenek ve göreneklerini "din" adına, "müslümanlık" adına anlatmayı, nedense "marifet"  sayıyorlar. Özellikle son zamanlarda "Kuran"ı, "Put"laştırmaya kadar götürdükleri için, verdiğim birkaç örnek, Arap örfüne göre normal sayılıyorsa, bizim örfümüzce de mi normal sayılmalı? Takdir, siz okuyucuların elbette ki...

Söz, toplumsal yapı mı, siyasi bir yapı-iktidar- mı? dan açılmışken; birkaç soru da, Emre Kongar Hocamız`dan gelsin:

1.Toplumsal yapı mı iktidarı (siyasi yapıyı) belirler, iktidar mı toplumsal yapıyı belirler?

2.Toplumsal yapı mı hukuku belirler, hukuk mu toplumsal yapıyı?

3.Toplumsal yapı mı eğitimi belirler, eğitim mi toplumsal yapıyı?

4.Toplumsal yapı mı sermayeyi belirler, sermaye mi toplumsal yapıyı?

5. Ve, Toplumsal yapı mı dış dünyadan etkilenir, dış dünya mı toplumsal yapıdan?

Başka bir deyişle:

 Hukuk mu rejimi belirler, rejim mi hukuku?

 Anayasa hukuku mu siyasal iktidarı denetler (1961 Anayasası böyleydi), siyasal iktidar mı Anayasa hukukunu?

 Hukuk mu sermayeyi etkiler, sermaye mi hukuku etkiler?

 Medya mı hukuku düzenler, hukuk mu medyayı?

  Haydi VATANDAŞ  göreve. Kanıtla kendini....

  Alaettin Morgül / 16.01.2012 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..