Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '10

 
Kategori
Güncel
 

Ben "-Allah" diyorum. Siz ne diyeceksiniz?

“-Evet...” ya da “-Hayır!..” demeden önce, 30 yıllık gerçeği anlamak gerek!..

Bugün hayatta olanların çok azı harp ya da harbin etkilerini görmüştür. Bu sınıfa maalesef bizler dahiliz. Düşününki ben bebekken 5.-TL olan şeker, evlendiğim günlerde 2.5 TL. idi. Bakkal hesabı eksik yazdı zannedip, üzerini ödemek için bakkala dönmüştüm. Öyle ya da böyle ama harp ile ilişkisi olanlar, meselelere daha farklı, daha gerçekçi bir gözlükle bakarlar. USA başkanı Nixson Berlin’i ziyarete geldiği zaman, Berlin duvarı hakkında bir konuşma yapmış, yaptığı konuşmaya mukabil, Berlin belediye başkanı tarafından, tokat gibi bir cevap almıştı. O ağır cevabın özünde: Berlin duvarının kaldırılması işinin, kimseyi ilgilendirmediği ama Berlinliler’i ilgilendirdiği ve o duvarın Berlinliler tarafından bir gün yıkılacağı, ana fikri vardı. Öyle de oldu. O duvarı doğu ve batı Berlinliler el birliği ile yıktı. Ancak o Berlinliler’in arkasında iktidarı ile muhalefeti ile yekpare bir Alman milleti vardı. Ve tabii o milletin bütünlüğü karşısında, Almanya’nın da arkasında, bütün batı bloğu milletleri durmaktaydı. Bilinmez kaç Alman’ın canına mâl olmuş olan o duvar, bir gece, böyle bir güç ile yıkıldı, gitti. Eski Berlin’i bilenler, şimdi Berlin’e gittiklerinde, şehrin yeni yüzü karşısında hayrete düşebilirler.

Epeyi sene oldu. Onca kişi öldü. Karşımızda Berlin’de olduğu gibi bir Doğu bloğu da yok. Esasen karşımızda Rusya gibi örgütlü müthiş bir güç de yok. Ancak bizde sıradan bir Berlinli ya da sayıdan bir Alman aklı da yok. Karşımızda ki gücün sahipleri de çok. Çünkü bizim bu tuz buz halimize bakıp, bizi takan yok. Dolayısı ile herkes tarafından kullanılan bir güç var, karşımızda. İsteyen de o gücü rahatlıkla kullanabilir. Zîra o gücü başından beri şiarından çıkartan bizim aklımız. Bizim dirayetsizliğimiz. O güç o tarafta duradursun. Biz bu tarafta çareler için dönenirken, bu çok ciddi konuda, neredeyse o güç gibi bu tarafta da durmakta olanlara bir bakalım. Evet, bu konuda bütün muhalefet partileri, utanmadan sürekli durmuşlar. Ve bu konuyu her daim iktidarın üzerine yıkmışlar. Ve de bu yıkıntıdan nemalanmak için, ellerinden geleni de mükemmelen yapmışlar. Ve bu durum halen de aynı ile vakî. Kimdir kimlerdir bu, bu konuda iktidar ile yek vücut olamayan muhalefet partileri?.. Hiç önemli değil. Şu, Bu, O ve diğerleri. Otuz senenin gelmiş ve bütün geçmiş muhalefeti. İyi de milliyetçiliği kimseye bırakmadıkları hâlde, ahlâken asla izah ve telâfî olunamaz bu tutumları için, bu gücü, bu kişiler, kimlerden, nasıl almışlar?!. Yani daha açık bir Türkçe ile esas vatan haini olan/olanlar kimler? Şimdi sıkı durun. O vatan hainleri hepimiz, yani bizleriz. Yani Onlara hak etmedikleri halde, halâ oy vererek güç kullandıran bizler.. Bu gerçeği bu hali ile öncelikle doğru düzgün bilelim... Sonra ona buna lâf edelim.

Bunca zamana bunca ölüye, bunca israfa rağmen, halâ aynı sandıklarda, benzeri partilere oy atan, biz vergi mükelleflerine, hepimize alenen Bin kere “-Yuh” olsun. Hanımefendiler Beyefendiler, kendimize gelelim. Bu partililer bizim işlerimizi yapmaya talip zevattan oluşur. Biz vergi veririz. Onlar bu vergilerden aylık alarak, bizim işlerimizi yapmaya ya da yanlış yapanı engellemeye veya doğru yolu göstermeye soyunurlar. Esasen Onların iktidarda olanları, gebrene kadar çalışmak mecburiyetine karşın, yanlış yapma hakkına da sahip değillerdir.. Muhalefette iseler, yanlışa yanlışla ya da doğruya yanlışla mukabele etme hakları hiç yoktur. Bu dediklerim genel işler konusunda, her iki tarafın da yapmaları, uymaları gereken, doğal işleri zümresindendir. Ve bu işlere, mutlak mecburdurlar. Ama bu ülkede böyle bir ilke ile çalışan, bir siyaset dengesi de yoktur.

Ve fakat mesele, heba edilmiş bunca zamana ve kaybedilmiş onca insana gelince: Durum asla böyle mütalâa edilemez. Gelmiş geçmiş ve halen mevcut olan bütün muhalefet partileri, TBMM’i çatısı altını paylaştıkları iktidarlar ile bir mutabakata varmamakla ve hatta bu durumu kendi lehlerine kullanmakla, azametli derecede suçludurlar. Otuz sene süren böyle bir rezalet, Dünya’da görülmüş işlerden değildir. Böyle bir işin altından da hiçbir iktidar tek başına kalkamaz. Zira bu durum düşük yoğunluklu harp hâli olarak kabul görmüş ciddi bir meseledir. Demek muhalefet partilerinin kendi çıkarları dışında, harple darple hiç bir ilişkisi de yoktur. İyi ki karşımızda Doğu bloğu da yoktur. Yıkılacak bir duvar da mevcut değildir. Zîra sadece muhalefet etme adına, sergilenen bu ucuz akıl mahsulü işler, duvar yıkmak yerine bu ülkeyi de yok edebilirdi. Kaldı ki; bizim tarihimizde bu tür numune çok. Örgüt tabii paraca ve moralce beslendiği nispette, eylemlerini sürdürecektir. Ancak halktan oy alan bütün partilerin, bu konuda el birliği yapmama, birleşmeme, aynı safta olmama gibi bir lüksü olamaz. Böyle bir lüksü ısrarla kullanmak isteyen, millet iktidarının dışında kalmış olan parti ileri gelenleri ve liderleri, bence divan-ı harpliktir. Zira, bu kişilerin bu felâketten menfaat güderek yaptıkları her eylem, her konuşma, muhatap örgüte zemin, zaman, ün ve unvan, hatta şan şöhret kazandırmaktadır. Seçtiğimiz kişilerden sadır olabilecek, bundan daha büyük bir ihanet tasavvur edilebilir mi?.

Diğer taraftan, bu konuda, bütün STK’ların, ilim adamlarının, din adamlarının, üniversitelerin, bütün siyasî partilerin, medyanın, vbg tüm örgütlerin iştiraki ile meydana getirilmiş olan, mutlak surette içi dolu ve kesin bir devlet siyasetine ihtiyaç olduğu aşikârdır. İktidar ya da muhalefet, her kim/kimler olursa olsun; tespit edilecek olan bu siyasetin ölçüleri de, asla değişmemeli, değiştirilmemelidir.. Ve hiçbir mercî ya da parti, bu meseleyi kendi çıkarları için, polemik meselesi ve seçim rantı haline dönüştürmemelidir. Her kesim muhalefeti iktidarı ile Altmışlı yılların kısır çekişmelerini ve de azametli yalanlarını, yoz iddialarını bir tarafa bırakmalı, mutlaka tek bir fikir etrafında, yek vücut bir halde toplanmalıdır. Bu toplanma neticesinde mutlaka ortaya çıkan olan kesin irade de, Kürt kardeşlerimizle diğer şikâyeti olanlara deklâre edilmelidir. Kabul edenler bizdendir. O deklârasyonu kabul etmeyenler, ise kendileri bilir. Ancak top yekûn bir blok ve demokratik hakların makul ve eşit seviyede tanınması karşısında, kimsenin yapabileceği fazla bir şey de yoktur.

Milli menfaatleri ve çok hayatî, ciddi, gerçek meseleleri bu rezil hale dönüştürenler ve ileride de dönüştürme ihtimâli olanlar için, mutlaka yeni yapılacak Anayasaya, birkaç madde ilâve edilmelidir. Bu maddeler mealen aşağıdaki şekilde olabilir. Ya da bu maddelere benzer, mutlak çözümler de bulunabilir.

1. Herhangi bir dış tehlike halinde, iktidar partisi ile muhalefet partilerinin birleşme ve aynı fikirle millî çıkarlar muvacehesinde hareket etme mecburiyetleri vardır. Bunu enternasyonal bir akılla ve millî çıkarlar doğrultusunda başaramayacak olan seçilmişler, görevlerinden istinkâf ederler. Ve/veya bu tür partilerin, o seçim dönemi için, siyaset yapmadan, TBMM çatısı dışında kalma ve bekleme hakları vardır.

2. Hiçbir seçilmiş hiçbir şekil ve surette kendini seçen millet fertlerine karşı, muhalefet etme adına alenî yalan söyleyemez. Herhangi birine afakî suç istinat edemez. Bir suç istinat etmesi halinde: Bu suçun delailini 24 saat içinde savcıya teslim etmekle yükümlüdür. Bu delaili savcıya teslim edemez ise; görevinden ebediyen istinkâfa mecburdur. Bu mecburiyetini ifa etmediği taktirde: Temsil görevini yanlış kullandığı için, 48 saat içinde görevine partisi kanalı ve meclis başkanlığınca son verilir.

3. Muhataba istinat edilen suçlar ile birlikte, hiçbir lider ya da şürekâsı, başka lider şürekâları ve partisi için, ahlâk ve izan dışı suçlamalarda bulunamaz. Bu tür üç suçlama yapan kişi milleti temsil görevinden azledilir.

4. Bu zümreden olarak ve siyasî amaçlarla: Görev tarifini aşmış ya da görevinin gereklerini yapmamış yapmamakta olan sivil ya da resmi, istisnasız bütün devlet memurlarının işlerine, göreve iyadesi gayr-ı kabil olmak üzere, TBMM tarafından anında son verilir.

Biz yeni anayasaya bu maddeleri koyalım. Sonra bakalım neler oluyor? Ancak bu maddelerden daha da önemlisi, halk bu kuralları ve milli birlik aklını hiçe sayan herhangi bir partiye, asla oy vermemelidir. Hatta halk artık futbol takımları ile partileri ayırt etmesini de öğrenmelidir. Bu şekilde siyasî hayatımızdan İki Üç parti silsek, zaten 30 senedir devam eden bu rezillik, en fazla 30 ayda bitecektir. Altını çizerek söylüyorum. Bu milletin korunması gereken menfaatleri, vekillerin değil; biz asillerindir. Sayın olan Onlar değil; bizlerizdir. Biz sayın olamazsak, Onlar hiçbir şey olamazlar. Onların hiç hata yapma hakları yoktur. Adam gibi çalışmak ve sürekli üretmek mecburiyetleri vardır. İnandıkları hayâl bile olsa; o hayâli bu galiz şekilde, Ona buna çirkef atarak, uluorta anlatma, yayma ve yapma hakları ise, hiç yoktur. Daha önce de yaptığımızın bir benzerini yaparak: Bunların alayını tuttuğumuz gibi kulaklarından, bu garabetleri, yalan ve çirkefleri ile tümünü sandığa gömmemiz gerekir.. Zaten ve çoktan bu tür muhalifleri, sandığa gömmekte ziyadesi ile geç kalınmıştır! Sonra Onları gömdüğümüz o sandıktan, yeni birilerini de var edebilme imkânımız da vardır.. Zira her iktidarın ciddi bir muhalefete ihtiyacı olduğu kesindir. Esasen bu tür muhalefet etmenin son kullanım tarihi de çoktan geçmiştir.

Dolayısı ile bu muhalifleri görevden affettiğimiz zaman, bize ancak “Büyük Millet” denilebilecektir.. Sonrasında her seçtiğimiz vekil de, parti de, muhalefeti iktidarı ile bundan böyle, paşa paşa görevlerini iyi bilir. İktidar da muhalefet de gereğini yapmakla yükümlü ve sorumlu olur. Yoksa Türkiye Dünya milletlerinin gözleri önünde, bu çürümüş manzaralarla yoluna devam edemez. Hem de iki sebeple devam edemez. İşin birinci kısmı: Dünya ekonomisinde 17. mevkiine oturmuş ve 10. olmaya talip bir ülke için, görüntüler ve sözler, çok kalitesiz ve galiz olmakla; Türk’ün şan şöhret ün ve unvanına aykırıdır. Ve Berlin duvarı gibi çok şey yaşamış olan Dünya, bu manzarayı fazla çekemez. Ancak işin ikinci kısmı daha da berbat ve ibret vericidir ki; Yok yere heba edilen: 30 Sene = 50.000 Ölü = 300.000 Milyar dolardır. İsteyen istediği kadar hissesine düşeni, buyursun utanmadan bu tablodan alsın bence!.. Ve sonra çıkıp kürsüye bağırmaya devam etsin. “- Anayasa paketine bir hamlede “- Hayvet!..” diyin diye...

Haydar Volkan

Çiftehavızlar: 01.09.2010

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..