Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ben, başbakan olmak istiyorum…

Ben, başbakan olmak istiyorum…
 

Doğru okudunuz…

Ben, başbakan olmak istiyorum. Hatta size de öneriyorum, siz de başbakan olmak isteyin. Herkes başbakan olmak istesin. Yani başbakan olmak istemenin hiç kimseye bir zararı yok. Hatta öyle başbakanın önünü kesmekle filan de ilişkisi olmadığı için <ı>”Ergenekon” soruşturması kapsamına da girmezsiniz…

Siz yeter ki isteyin, göreceksiniz bütün dertlerinizden kurtulacak, günlük sıkıntılarınızın stresini üzerinizden atacak, bir güzel rahatlayacaksınız…

İsteyin…

İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin yüzü tümden tencere dibi gibi kara olsun…

Bana <ı>“Sen ki siyasetin içinde bulunmuş, partinden ‘çok konuşuyor’ diye kovulmuş, siyasetin hemen her yüzünü görmüş biri olarak daha ne diye istiyorsun” filan diyebilirsiniz…

Yok… Ondan değil isteğim… Benim derdim, fıstığı yeşil…

Hani her gidişin bir dönüşü… Her çıkışın bir inişi… Her yükselişin bir düşüşü olur ya…

Ankara’dan Kayseri’ye gidişin elbette bir de dönüşü vardı. İşte o dönüşte ben ikinci yolu seçtim…

Ankara’dan Kayseri’ye birçok yoldan gidilebilir. Kırıkkale üzerinden gidebilirsin, Bala-Kaman üzerinden gidebilirsin, yolu uzatır Aksaray üzerinden gidebilirsin… Hatta işi biraz da abartır, Yozgat üzerinden bile gidebilirsin. Sonra da gittiğin yoldan geri de dönebilir veya diğer yolarlıdan her hangi birini seçer, o yoldan dönersin…

Örneğin ben giderken Kırıkkale üzerinden gittim. Dönüşte ise, Kırşehir’den sonra bir mola verdik. Mola sonrası yola düştüğümüzde tam Kaman-Bala-Gölbaşı-Ankara kavşağına yaklaşıyorduk ki <ı>“Hanım… Gel istersen bu yoldan gidelim, hasret giderme olsun” dedim…

Hanım da <ı>“Peki” deyip yol verince döndük Kaman yoluna…

Oh be… Kaman yolu da çift yol olmuş. Ne güzel, basa gaza gitsin… Epeydir bu yola girmemiştik, demek ki memleketin tüm yolları çift yol olacak diyorlardı, yapıyorlar…

Sevindim doğrusu. Hatta <ı>“Bir daha Kayseri’ye bu yoldan gidip gelelim, daha yakın” dedim…

Kaman, benim ilkokul ikinci sınıfı okuduğum ilçe, çok severim. Hatta <ı>“Görelim ya…” diye her geçtiğimizde, ilkokulumun önünden geçerken <ı>“İşte benim okulum” derim, özellikle de kızım <ı>“Bu kaçıncı baskı, sanki biz de bu okulda okumuş gibi olduk” der…

Olsun… Ben sevinirim ya eski okulumu gördüğüm için… Hiç de alınmam <ı>“Kaçıncı baskı” lafına…

Kaman’ı da geçtik…

Vay geçen sen misin?…

Kaman’dan sonra Ankara-Adana karayolu kavşağına çıkıncaya kadar inşaat halinde olan yola girdik ki, neredeyse yoldan dönüp Kırıkkale üzerinden dönelim dedik… Toz, duman, inşaat… Aman Allah’ım, ne berbat…

Lakin bir gün bitince o yoldan da gitmenin keyfi başka olacak, o da belli…

Tabi siz bu arada <ı>“Kaman yolu” ile <ı>“Başbakan olma” isteğim arasında bir bağ kuramıyorsunuz ya, merakla bekliyorsunuzdur sonucu…

AKP iktidara gelmeden önce Ankara-Kayseri arasındaki karayolu gidiş-geliş idi… İlk icraat, bu yol iki şeritli ve çift yönlü yol oldu. Hem de kısa zamanda. Gerçi sık sık tamirat oluyor, ama olsun…

Şimdi de Ankara-Bala-Kaman üzerinden Kayseri yolu aynı oluyor…

Güzel işlere şapka çıkarırız elbette. Buna da çıkarıyoruz. Ülkemizde ulaşım sorununun giderilmeye çalışılması övgüye değer elbette.

Peki, ben niye <ı>“Başbakan olmak” istiyorum?

Kaman yolundan Ankara’ya gelirken aklıma takıldı <ı>“Başbakan olma” isteği…

İktidar olup bir de başbakan oldun mu, kendin de <ı>“Belediye Başkanlığından” geldin mi, işler ayna, çal çal oyna…

Belediyecilerin öncelikli yaptıkları işlerin başında <ı>“alt yapı yatırımları” gelir ya… En iyi bildikleri, yaptıkları işler o işlerdir. Yatırımı yaparlar, parayı devletten çoğu zaman alırlar, sonra da borçların üstüne yatarlar…

N’olur?...

Hizmet yapılmış olur. Ekonomi bozuk muş, millet açlık sınırın altındaymış, dış politika denilen şey neymiş… Ülkede işsizlik artmış, her gün onlarca işyeri kapanıyor, işsizler ordusunun sayısı çoğalıyor… Bunlar belediyecilerin derdi değil ki… Onu hükümetler düşünsün…

İşte bu “Belediyecilik” alt yapısı ile başbakan olunca, önce alt yapı yapacaksın…

Sonra…

Sonra da bir gün Ankara’da, öteki gün İstanbul’da, bir başka gün ülkenin bir başka yerinde, bu arada en sık fırsatlarla yurtdışı geziler…

Çıkacaksın kürsüye, vereceksin cayırtıyı…

Vatan… Millet… Din… İman… Arada bir Sakarya filan…

O ne rahat…

Ben arkadaşlar istiyorum bu <ı>“Başbakan” olmayı…

Siz de isteyin… Kimseye zararı dokunmaz istemenin. Nasıl olsa olmayacak, ama siz hiç değilse rüyalar âleminde hissedersiniz kendinizi.

Yazının sonuna gelince <ı>“Eeee… N’oldu şimdi” derseniz, bir şey olmadı…

Sadece istediğimi bildirdim sizlere… Nasıl olsa <ı>“Başbakan” olacak değilim ya… Rüyası bile bir an olsun insanı rahatlatmaya yetiyor sadece, onu demek istedim…

Bir de size şarkı söyleyeyim isterseniz… Duruma uygun olsun…

<ı>Bu Gece barda[1]
<ı>Gönlüm hovarda
<ı>Çalsın sazlar oynasın kızlar
<ı>Hayda hayda gül hayda
<ı>Çapkınım hovardayım
<ı>Yirmidört ayardayım
<ı>Her gece bir bardayım
<ı>Hayda hayda di hayda
<ı>Bu Gece barda
<ı>Gönlüm hovarda
<ı>Çalsın sazlar oynasın kızlar
<ı>Hayda hayda gül hayda
<ı>Bana derler külhanlı
<ı>Tığ gibi delikanlı
<ı>İçtim başım dumanlı
<ı>Bu Gece barda
<ı>Gönlüm hovarda
<ı>Çalsın sazlar oynasın kızlar
<ı>Hayda hayda gül hayda<ı>

<ı>11 AĞUSTOS 2008


<ı>[1]<ı> Söz ve Müzik: Kadri ŞENÇALAR…
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..