Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '15

 
Kategori
Siyaset
 

Ben, Mustafa Kemal Atatürk'ten yana fena halde tarafım.

Ben, Mustafa Kemal Atatürk'ten yana fena halde tarafım.
 

Onu bu topraklardan söküp atmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Bizler, bunun en büyük teminatıyız çünkü.


Nasıl ki Recep Tayyip Erdoğan hayranı bir kadın çıkıp, " Ben onun g...... kılı olmaya razıyım!" diyebilecek kadar işi ileriye götürmüşse; ben o kadar alçalmadan ama; atamın yolunda ölümü göze alacak kadar Mustafa Kemal Atatürk'ten yana fena halde tarafım. Kimse beni tedavi etmeye çalışmasın lütfen. Bugünün Türk toplumunda, hakim politik karakter uğruna her şeyi olmaya razı insanımı gördükçe; Türklerin babası yolunda binlerce kez yeniden, yeniden ölesim gelir. Nasıl gelmesin ki?

Adam, onlarca yıl önceden, bugünün Türkiye'sini görüp, anlatmış. Öyle ötelere gitmene falan gerek yok. İcabında, yalnızca Gençliğe Hitabesi'ni okuman bile yeter. Bir tek adını koymamış günümüz siyasi aktörlerinin... Gerisi tıpa tıp aynı. Ne bir eksik ne bir fazla.

10.Yıl Nutku'nu incele mesela. Siyasi düşüncesini benimsemesen bile, olayları anlatımındaki şiirselliğe aşık olmazsan, ben adam değilim. Yeter ki ne dediğini merak et. Kalanı kendiliğinden gelecek zaten.

Yakın silah arkadaşlarının, sofrasına oturanların, Falih Rıfkı Atay'ın, Eşref Ünaydın'ın anlattıklarına göz atman bile yeter dehasının büyüklüğünü görmeye. Yeter ki siyasi bağnazlığın kurbanı olma.

Malum ikili, yıllardır siyasi karavana sallarken durmadan; ondaki ileri görüşlülük, en azından büyük bir saygı uyandırmazsa ruhunda; ben, insan psikolojisiyle ilgili hiçbir şey bilmiyorum demektir. Eğer böyle bir şey olursa, işte sana söz... Anında teslim olacağım anlatacaklarına...

Ben, Mustafa Kemal Atatürk'ten yana fena halde tarafım. Nasıl olmayayım ki? Neredeyse 100 yıl önce gerçekleştirdiği devrimleri, aklından geçirmeye bile yüreği yetmez günümüz siyasetçilerinin...

Bir yanda onun; fakir, savaş yoksulu, erkek nüfusu neredeyse yok olmuş, son 15 yılını dünyanın dört bir yanında savaşarak geçirmiş, sadece Çanakkale cephesinde 250.000 şehit bırakmışlığıyla döneminin emperyal ağalarına diz çöktürüşü, muharebe alanlarını dar edişi... Öte yanda, A.B.D.'ye stratejik ortaklığın fersah fersah ötesine geçmiş bir teslim oluş... Bir de bu siyasi aymazlığı, B.O.P eşbaşkanlığı olarak yutturmaya çalışmaca... Gücümüz tek başına bu siyasi iktidarı değiştirmeye yetmeyebilir belki ama... Böylesine aptal yerine konmayı da asla hak etmiyoruz.

Bir yanda 2.Dünya savaşının sonuçlarını, en büyük galibini (Bolşevikleri, bugünün Türkçesiyle kominist Rusya'yı) ilan edebilmiş bir büyük siyasi vizyon genişliği; öte yanda burnunun dibinde, kapı komşularında, mesela Irak'ta, Mesela Suriye'de birkaç yıl içinde olacakları bile öngöremeyen, tedavisi imkansız bir siyasi hipermetropluğun sahipleri!.. Dilim daha ötesini söylemeye varmıyor. Çünkü yazdıklarımı okuyabilin istiyorum. Bunların yaptığına, en hafif deyimle, siyasi aymazlık, politik şuursuzluk diyebilirim.

Bir yanda Türkiye'yi 100 yıl geriye götürüp, çoktan ölmüş, sadece saray çevresinin ve dönem entellerinin konuştuğu, birçok dilin karması, sahipsiz, kırma, devşirme bir dili, Osmanlıcayı öğretmeye çalışanlar... Öte yanda modern alfabeyle, kendi dilini, yaşayan Türkçe'yi Anadolu'ya geri getirenler... Sadece bu bile ona hayran olmana yetecekken; ben bir de bunun yanında, dilim döndüğünce, aklıma geldiği kadarıyla ölümsüz devrimlerini, bugün her tarafları yaralanmaya, berelenmeye çalışılsa da; asla yok edilemeyecek, esir alınamayacak eserlerini anlatmaya çalıştım atamın...

Benim Mustafa Kemal Atatürk'e teslim olmuşluğumun ardında, başkalarının bin yılda beceremeyeceğini, on beş yılda başarması yatarken; bugünün siyasi iktidarına hayran olanların, hangi büyüklüklerine şapka çıkardığını anlama imkan yok. Başka dünyaların insanlarıyız çünkü.

Onların hangi taraftan olduğunu çözemedim ama... Bizim yönümüz, taaa en başından belli... Teslimiyetimiz, Atatürk Türkiyesi'nin aydınlığınadır. Gerisini anlatmak gereksiz... Nasıl olsa tarih gerçeği biliyor. Onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Aynen ülkemde de yetemeyeceği gibi...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..