Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Ben azrailim

Ben azrailim
 

Çanakkale/Yenice/ortaoyunu


Mıkır Ramazan, yeni aldığı otomobiline karşıdan şöyle bir baktı. İnceden inceye gülümsedi. Elleri cebinde, bir tur attı etrafında. “Narçiçeği rengini de çok iyi seçmişsin, afferim sana ulen” diye söylenerek kendisini takdir etti.

Cebinden anahtarı çıkardı, uzattı otomobile doğru. Kumanda aletinin açma düğmesine bastı. Dörtlü sinyalleri yanıp sönerken, açılan kapıların sesiyle birlikte çıkan açılma müziği pek hoşuna gitti. Tekrar tekrar açtı, kapattı otomobilin kapılarını. Eşi evin balkonundan;

“Açıp kapatıp durma şunu. Komşular görmediğin bir oğlu olmuş diyerek ayıplamasınlar bizi” diye söylendi.

Mıkır Ramazan, keyfini bozmak istemiyordu. Karısına yumuşak bir sesle karşılık verdi.

“Ne varmış bunda. Onlarda benim otomobil gibi bir otomobil alsınlar. Onlarda açıp kapatsınlar, ne olacakmış” dedi. Bir daha bastı, kumandanın düğmesine. Açtı kapattı, otomobilin kapısını. Ardına, baka baka girdi evin içine.

*

Mıkır Ramazan, erkenden kalktı. Kahvaltı etmeden, indi evin bahçesine. Otomobili süzdü söyle uzaktan. Ne güzeldi. Pırıl pırıldı. Mutluluğuna mutluluk katmıştı, bu otomobil. Otuz kilometre uzaktaki ilçeye, gidip plakasını alacaktı. “Söyle havalı bir plaka almalıyım. Özel bir plaka olmalı. Polis kaç lira isterse verip valla,” diye geçirdi içinden. Zaten çocukluk arkadaşına kızıyordu. Arkadaşı Çulsuz Erecep, iki sene önce aldığı otomobilin plakasına, doğum tarihinin son üç sayısını yazdırıp, hava atmıştı kendisine. “Sen otomobil alamazsın, alsan bile plakana benim gibi doğum tarihinin sayılarını yazdıracak, adam bulamazsın. Bırak adam bulmayı para bulamazsın para,” demişti.

“Ben doğum tarihimi ve de fazladan adımın baş harflerini de yazdıracağım… Görecek o Çulsuz!” diye iyice biledi, kendini.

Bir türkü mırıldana mırıldana girdi evin içine, birden dönüp baktı otomobiline. Eşi  “buzağılı inek gibi geriye dönüp bakıp durma, yeter be!” dedi. Mıkır Ramazan, inek yerine konsada, moralini bozmadı. Kahvaltısını etmeye başladı, acele acele çekti çayını. Bir an önce gitmeliydi. Gitmekten çok, direksiyona geçip hava atmalıydı, şöyle köyün içinden geçerken.

*

Hava çok güzeldi. Herkesin göreceği berrak bir hava vardı. Mıkır Ramazan, geçti direksiyona. Şöyle bir yaslandı geriye. Aynaları kontrol etti. Arabayı almadan önce, ilçedeki “Leylom Plak” dükkânında hazırlattığı, “Ciguli’nin” kasetini koydu teybe, açtı sesini. Nedense çok seviyordu, ”Çalgıcı Karısı Binnaz” şarkısını. Köyün içinden geçerken, iyice açtı teybin sesini. Köyden çıkarken kimseler el etmedi, ilçeye gitmek için kimseler çıkmadı yoluna. Herkes bakındı sadece. Tek başınaydı arabasında. Üç kilometre sonra, anayola çıktı. Anayolda ilerledi bir süre. Yolun düzlendiği, başka bir köyün tali yol kavşağında, iyi giyimli bir adam el etti. Adamın elini yüzünü üzgün görünce, almaya karar verdi. Adamın yanında durdu. Adam, birden arka kapıyı açıp, biniverdi. “Ön tarafa gelseydin, otursaydın” diye söyledi adama Mıkır.

 Adam;

“Ben ön koltuktan korkuyorum. Daha önce bir kaza geçirdim de,” diye özetledi durumu. Mıkır, bastı gaza. Birkaç kilometre gitmemişlerdi ki, arka koltuktaki adam, birden söylendi.

“Şoför kardeş, ben Azrailim. Bugün senin canın almaya geldim.”

Mıkır Ramazan, önce geriye, sonrada dikiz aynasından adama baktı. Arka koltukta kıpırtısız, buz gibi bir adam oturmaktaydı. Heyecanlandı bir şey diyemedi. Azrail;

“Birazdan virajı dönünce kenarda birisini göreceksin. O kişinin üzerinde kırmızıçizgili bir gömlek var. Başındaki şapkası oğlak derisinden, pantolonu siyah, ayağındaki ayakkabıları adidaş marka, sol ayakkabısının ipi siyah, sağ ayakkabısında beyaz ip var”  diye konuştu.

Mıkır söylenenleri sadece dinliyordu. Söylenen virajı döndü, birden karşısına tarif edilen adam çıktı. “Al bu kişiyi” diye söylendi Azrail.

Mıkır, yolun kenarındaki adamı tepeden tırnağa bir inceledi. Tarif edilen bütün giysiler adamın üstündeydi. Hem de ayakkabı iplerine kadar. Buz gibi terlemeye başladı. Yoldaki adam, selam verip güleç bir yüzle ön koltuğa oturdu. Arabanın yeni ve plakasız olduğunu görünce “kadem ola arkideş. Allah gazasız belasız kullanmayı nasip itsin inşallah” dedi.

Azrail;

“Şimdi canını alacağım kişi iki oldu” diye bağırdı. Mıkır, geriye baktı. Öndeki adamda kıpırtı yoktu. Mıkır; “Arkadaş arka koltuktaki adamı görüyor musun?” diye sordu. Öndeki adam arka koltuğa boş boş baktı. Azrail konuştu.

“Ramazan, o adam beni göremez. Azrailim ben, istediğim adama görünürüm. Sesimi de istediğim adam duyar. O adam beni ne görür nede duyar. Boşuna uğraşma!” dedi.

Mıkır, bildiği bütün duaları okumaya başladı. İlçeye varmak için, daha çok yol vardı. İlçeye bir yaklaşsalar, belki durumu kurtarabilirdi. Kurtarabilmesi imkânsızdı. Bu güne kadar Azrail’den kurtulan var mıydı? Yoktu. Ne krallar, ne kumandanlar, güçlü kuvvetli adamlar hep gitmişlerdi öbür tarafa. “Yeni aldığım arabanın saltanatını da süremeyeceğim” diye geçirdi içinden. Yeniden okumaya başladı. O sırada Azrail seslendi.

“Seni bir şartla affederim Ramazan. Şu ön koltukta oturan adamı çok sevdim. Cebindeki bütün paraları o adama ver. Bak, bir kuruş bırakma cebinde. Birde ilçenin girişindeki caminin yanında dur. Gir caminin içine, dört rekât namaz kıl. Seni o zaman affedebilirim. Canın almam.”

Mıkır Ramazan, birden heyecanlandı. Cebindeki bütün paraları ön koltuktaki adamın eline tutuşturdu. Ceplerinin astarını dışarı çıkarıp, parası kalmadığını da gösterdi. İndi otomobilinden, daldı caminin içine. Abdest aldı. Girdi caminin içine, durdu dört rekât namaz kılmaya. Namazı bitirdi. Ölümden kurtulmuştu sözde. Azrail kendisiyle pazarlık etmiş. Bütün şartları yerine getirmişti. Kuş gibi hafiflemişti, çıktı dışarıya. Koştu otomobilin olduğu yere.

Bıraktığı yerde yoktu otomobil. Kuş gibi hafifleyen Mıkır’ın omuzlarına bilmediği bir yükün ağırlığı çökmeye, bu sırada da kafası çalışmaya başladı. Mıkır, otomobilinin iki üçkağıtçı tarafından çalındığını anladı, yok anlamadı. Gitti polise, “beni Azrail kandırdı otomobilimi çaldı,” diye şikâyet etti. “Bu adam kafayı sıyırmış” diye kimse inanmadı.

Azrail’i ve yardımcısını gören olmadı.

Plakasız otomobilinde izini kim sürebilir?

İşin özeti;

“Azrail’le” kim baş edebilir?

 

 

*Not: Polis kayıtlarından otomobili çalınan bir adamın hikayesi.

 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..