Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '12

 
Kategori
Anılar
 

Ben babamı çok sevmiştim

Ben babamı çok sevmiştim
 

Köyümden ayrildum dertli yarali / Kaderum gülmedi bahtum karali...


"Yaşamak, elde ettiklerimizle, istediklerimiz arasındaki uçuruma katlanma sanatıdır", demiş Kant. Biz, buna katlanamadan ömrümüzü tüketmişiz. Sadece başkalarının acılarıyla meşgul olmaktan, kendi yaşantımızı hep yarınlara ertelemişiz."

"Yıllar sonra yattığı odaya, saçları ağarmış olarak dönmesi, onu duygulandırmıştı. Geçen zamanı hatırlatan, sadece saçları değildi elbette ki, yattığı yatak, tavandaki tahtalar da onunla birlikte yaşlanmış, eskimişlerdi."

Geçmişten, çocukluğundan kalan, eskimeyen bir şey aradı, bulamadı. Bir hüzün çöktü içine. Odanın havasını kokladı. Küf ve nem kokusu ile birlikte ahır kokusunu hissetti. Bu koku, onu - az da olsa -  geçmişine götürdü, rahatladı; çocukluğu, gözünün önüne gelmişti:

Pencereyi açtı. Camı saracak kadar uzayan asma dallarındaki siyah, olgunlaşmış, kokulu Karadeniz üzümünden bir salkım kopardı. Önce, üzümü kokladı; üzüm, ninesi kokuyordu:

"Nine, bidondaki ezilmiş üzüm şırasını kestirmek için gel, kirecini kat"... dediğini hatırladı. O zamanlar henüz on-on iki yaşlarındaydı. Pekmez yapmak için, üzüm suyuna  katılacak kirecin ölçüsünü en iyi ninem ayarlar, onun elinden çıkan pekmezlerin tadı tüm köylülerce konuşulurdu. Övünçle kendisinden söz edildiğini duyan ninem  mutlu gözlerle etrafına bakınır, bir işe yaramanın verdiği rahatlığı hisseder ve bu mutluluğunu bizimle de paylaşırdı...

Üzüm salkımını ağzına götürdü. Bir tanesini ağzına aldı, emdi. şimdi, çocukluğu daha da yakınlaşmıştı ona. Pencereden gelen hafif, sıcak, biraz da gübre kokan sonbahar havasıyla birlikte, çocukluğunu tekrar yaşıyor gibiydi:

Pencereden dışarıya doğru kafasını uzatıp, ahırda inekleri sağan babaannesini görür gibi oldu. Hiç aklından çıkaramadığı ve içine yer eden, "Oğlum, annenin penceresindeki adam babandır baban", sözünü  hatırladı. O zaman  beş- altı yaşlarındaydı. O yaşa gelinceye kadar babasını hiç görmemişti. Bir sabah, annesinin penceresinde, sigara içen bir adamı görünce, koşa koşa ahırda inek sağmakta olan babaannesinin yanına gitmiş ve o adamın kim olduğunu babaannesine sormuştu...

Şimdi o adam yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyordu! Zaman akıp gitmişti!

Başını, onu, babasını ilk gördüğü bitişikteki pencereye doğru çevirdi. Yakışıklı, kendine güvenen, hafiften alnı açık, arkaya doğru taranmış kıvırcık kısa saçları vardı. Sigara içişi, tam bir erkekçe idi. Fakat, babaanneme söylediklerimi duyduktan sonra, gözlerinden akan yaşları hâlâ bir iz gibi zihnimde taşırım. Uzaktan uzağa yaşlı gözleriyle göz göze geldiğimizde, sanki bakışlarıyla bir şeyler söylemek isteyip de söyleyememenin ezikliğini taşıyan bir ifade vardı...

Başımı, karayemiş ağaçlarının arasından parlayan mavi gökyüzüne dogru kaldırırken, gözlerimden aşağıya doğru süzülen birkaç gözyaşıma engel olamadım.

Evimizin alt tarafı, boydan boya karayemiş ağaçlarıyla sarılıdır. Büyükbabam, evimizi, Karadeniz'in o sert esen rüzgârlarından koruması için bu karayemiş ağaçlarını dikmişti. Şimdi, evin boyunu bile geçtiler. Çocukluğumda, ağaçtan ağaca geçerek, bütün ağaçları dolaşır ve bundan büyük bir zevk alırdım.

Bütün bu karayemiş ağaçlarında dolaştuğum dallardaki yapraklar şahidumdur ki, ben babamı çok sevmiştum!...

***

BAKTUM BAKTUM AĞLADUM

Baktuğum yerlere gözlerum daldi
Hatira eşyalar yillari çaldi
Bomboş odalarun sesleri kaldi
Oturduğum yerden kalktum ağladum.

Herkes bi tarafa ayrilmiş gitmiş
Sahipsiz kalinca çati akitmiş
Köydeki hayatum ne çabuk bitmiş
Bütün anılari yiktum ağladum.

Bir zamanlar burda kimler yaşarmiş
Evun etrafini dikenler sarmiş
Demek ki kaderde ayriluk varmiş
Kahrumden boynumi büktüm ağladum.

Maziyi anlatsam kelime yetmez
Çocukluk günlerum aklumdan gitmez
Köyüme hasretum ebedi bitmez
Yüreğumden bir off çektum ağladum.

Sanki bu ev bana feryat edeyi
Baba ocaği bu "gitme kal" deyi
Şehirun çilesi beni bekleyi
Kapidan dişari çiktum ağladum.

Kabir taşlarini otlar kapatmiş
Bütün rahmetliler yan yana yatmiş
Habu yalan dünya bizi aldatmiş
Mezarun başine çöktüm ağladum.

Köyümden ayrildum dertli yarali
Kaderum gülmedi bahtum karali
Çok zoruma gitti dünyanun hali
Yaşumi yollara döktüm ağladum.

(Şiiri yazan: Adem İmdat  Kesici)

Alaettin Morgül / 07.05.2012 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..