Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ben bir " Devletçi Faşistmişim! "

Ben bir " Devletçi Faşistmişim! "
 

Bu sayfada "Hangi son kaledan bahsettiniz sayın Oktay Ekşi" isimli yazıma http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=60089 Milliyet.com.tr yorumcularından gelen bir yorum hakkında yazmak istiyorum. Yorumun içeriğinde ben “Devletçi faşistlikle” suçlanıyordum. Tam olarak neyi tanımladığını bilmediğim bu “ yeni “ kavram önce çok üzdü beni. Daha sonra üzerinde düşündükçe, yorumu yazan kişinin aslında haklı olduğunu düşünmeye başladım. Nedir benim siyasi kimliğim? Duruşum nedir? Savunduklarımı, kınadıklarımı, desteklediklerimi, yadırgadıklarımı bir bir gözümün önünden geçirdim ve devletçi faşistliği kabul ettim.

Evet ben DEVLETÇİ FAŞİSTİM !!!

Eğer Cumhuriyet'e sahip çıkıp elimden geldiğince onu korumak, kollamak için yazıyorsam...

Eğer kadın erkek eşitliğini savunuyorsam...

Eğer babalar gibi satarım diyenlerin...

Demokrasi bizi istediğimiz yere kadar götürecek tramvaydır diyenlerin, karşısında yer almak devletçi faşistlikse, evet ben DEVLETÇİ FAŞİSTİM !!!

Burkaya, Türbana, adım başı mescide karşı çıkmaksa devletçi faşistlik...

Latin Alfabesinin, türkçenin, laikliğin karşısında yer alan düşünceyi çürütmekse devletçi faşistlik...

İmamhatipleri, orta çağ kültürünü, ŞERİATI benimsemeyip, reddetmek devletçi faşistlikse ben DEVLETÇİ FAŞİSTİM!!!

Dört bir yanımızı sarmış olan “Hrıstiyan” düşmanları geldikleri yere sürenlere, bu vatan uğrunda ölümüne savaşanlara ihanet etmek, dinimizi, soyumuzu ve özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz Mustafa Kemal ve arkadaşlarına küfür etmek müslümanlıksa, “hak” sa ben Müslüman değilim. DEVLETÇİ FAŞİSTİM

“Bir Türk gencinin Ata’ya Hitabesi” isimli, yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum:

Bir Türk Gencinin Ata'ya Hitabesi

Sevgili Atam;

Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,
Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,
Temel eğitimini tamamlamış
Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,
Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.

Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.
İlkokul birdim. Miniciktim.
Elimde beslenme çantam, önlüğümün cebinde annemin sevgisi, sınıfımda bilim öğrenecektim.
Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana bakıyordun
Bakışların keskindi.
ABC'den sonra ilk öğrendiğimdin;
Mustafa Kemal'din. Çocuktum...
Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin.

Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol
Sol-sağ-sol Kutladık...
Kaçımızın ayağı su toplamıştı, kaçımız bayılmıştık...
Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık.
(Ne zaman salıncakta sallanan fotoğrafını görsem, geçen 23 Nisan'lara yanarım.)

Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...
Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin...
Şahin bakışların vardı, hürriyete âşıktın...
En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin,
Ama savaş meydanlarında karşında kimse duramazdı.
Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin...
Özgür geleceklere açılan pencereydin.
Sözün özü benim sevgili atam;
Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle anlatmışlardı.
Beni milli bir şekilde eğitenler,
Failatün, failatün, failatün, failün ölçü sistemini,
Niagara Şelalesi'nin yükseklik ve debisini,
Yes, it is a pencil demesini,
Deli İbrahim'in küpesini;
Bir bir kafama yerleştirdiler de;
Bana senin insan yönünü anlatmadılar.
Sigara tiryakisi olduğunu,
Rakı içtiğini,
Âşık olduğunu,
Evlendiğini,
Boşandığını,
Kim bilir kaç geceler savaş meydanlarında cesetlere bakıp, için için ağladığını,
Özlemlerini, hasretlerini,
Geleceği kazanmaya dair fikirlerini
Anlatmadılar.
Bana, bize, tüm dünya gençlerine bayram armağan etmiştin.
Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol sol-sağ-sol Kutladık...
Kaçımızın ayağı su toplamıştı.
Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altımıza işemiştik.
Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.
(Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem, 19 Mayıs'lara yanarım.)

Bir yandan;
Heykellerini diktik
Dağa-taşa siluetlerini çizdik,
Her kitaba, her yazıya
Mutlaka senden alıntılar yerleştirdik.

Bir yandan;
Her işin kolayına kaçtık,
Ticarette kazık attık,
Üretim yerine kopyaladık,
Bilim adamlarını sindirdik,

Aydınları yargıladık,
Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik,
Çoktan yere nice amaçsız gençler yetiştirdik.
Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.
Eğitimi siyasete kurban verdik,
Ekonomiyi siyasete kurban verdik,
Aydınlık olması gereken gelecekleri siyasete kurban verdik.
Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...

Benim biricik Atam;
Biz Demokles'in kılıcını sapından değil
Keskin yanından tutmayı marifet bildik.
Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,
Tükettik...
Tükettik...
Tükettik...

Dedemden babama, babamdan bana
Politikacı tabiriyle 'enkaz devralmış' bulunmaktayız.
Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek
Enkaz bile bulamayacağız...
Türk'tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;
Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti'ni

İlelebet muhafaza ve müdafaa etmek,
Ülkümüz;
Yükselmek, ileri gitmekti...

Uzun bir yoldu...
Yorucu ve yıpratıcıydı...
Adidas'larımız eskidi,
McDonalds'ta mola verdik.
Belki de 'Bir Türk dünyaya bedeldir' deyişini
Biz 'Her Türk dünyaya bedeldir' anladığımız için emanetini,
1 milyon beş yüz seksen bin kat küçültmeyi becerdik...

Verdiğin en önemli görev:
Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem
Türk istiklalini ve cumhuriyetini
İlelebet muhafaza ve müdafaa etmektir, bilirim.
Muhtaç olduğum kudretin,
Sana güvenimde mevcut olduğunu belirtir, ellerinden hasretle öperim...

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Baştan sonuna kadar okuyanlara teşekkürler sizler gerçek bir
Atatürkçüsünüz bence

YER: TÜRKİYE
YIL: 1938
SAAT: 09.05
ATATÜRK ÖLÜYOR

ARADAN ONLARCA YIL GEÇİYOR
YIL: 2007
ATATÜRK TEKRAR DÜNYAYA GELİYOR...
DOĞRUCA MECLİSE GİDİYOR,
MEMLEKET NASIL YÖNETİLİYOR GÖRMEK İÇİN...
MECLİS KAPISINDA CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN, DEVLET BAKANLARI
KARŞILIYORLAR.
SALONDA EN ÖNE OTURTUYORLAR VE O GÜNKÜ ÜLKE SORULARI
TARTIŞILIYOR...

OTURUM BİTİYOR, ATATÜRK Ü MECLİS LOKANTASINA GÖTÜRÜYORLAR,
YEMEKTEN SONRA OTELE GÖTÜRÜP YATIRIYORLAR....
ERTESİ SABAH OTELDEN ALMAYA GİDİYORLAR,
ATATÜRK ÜN ODASI BOMBOŞ..!!
VE MASANIN ÜZERİNDE BİR KAĞIDA YAZILMIŞ ŞU SÖZLER VAR:
'EFENDİLER...
BEN İSTANBULA GİDİYORUM,
ORDAN BİR VAPURA BİNİP TEKRAR SAMSUNA ÇIKACAĞIM.
ÇÜNKÜ BU ÜLKENİN BİR KURTULUŞ SAVAŞINA DAHA İHTİYACI VAR...'
BU KADAR ANLAMLI BİRŞEY DAHA YOKTUR SANIRIM BU ÜLKEMİZ İÇİN...
(Anonym)

Blognot: Dün yayına giren yazımı gece saatlerinde bu notu düşmek için yayından çektim. Sevgili editör arkadaşlarımıza zahmet verdiğim için, kendilerinden özür dilerim.
Yukarıda konu ettiğim Cumhuriyet'e sahip çıkmak, değerlerimizi korumak ve aydın bir ulus olarak kalmak adına verilen her türlü gayretin destekleyicisiyim. Ama Demokrasi'yi alt etmeden.
İktidar da olan bir partiyi kapatarak, darbelere yol açarak değil. Dolayısıyla tekrar Samsun'a çıkmanın ve yeni bir " Kurtuluş " hareketi başlatmanın siyasi zeminde demokrasi çerçevesi içerisinde olması gerektiğine inanıyorum. Zira Laik ve demokrasi ilkelerine bağlı olduğunu savunan Türkiye'nin Başbakanı'nın yarın başka bir siyasi parti adı altında meydanlara çıkıpta: " İşte bu sizin laikliğiniz, işte sizin demokrasiniz bu kadar!" Diyerek madur olduğunu belirtmesi, Türkiye'yi çok daha karanlık yarınlara sürükleyecektir. Bugünkü iktidar partisinin hangi kapatılan partinin uzantısı olduğunu unutulmaması dileğimle. Saygılar

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..