Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ben böyle anlıyorum...

Ben böyle anlıyorum...
 

Düzenleme: Fatma URAL, Kayseri Maç Gazetesi


Bana sorsalar: Dünyada en zor iş nedir?

Sanırım <ı>“İfade etme” olarak cevaplaya birilim. Bir atasözümüz vardır <ı>“Kaş yaparken, göz çıkarmak” diye… Eğer anlatmak istediğiniz şeyi <ı>“Tam” anlatamaz <ı>“Çuk” oturtamazsanız <ı>“Göz” çıkar…

Türkiye’mizde konular, birbirinin içine kördüğüm olmuş yumak gibi girdi. Herkes ola ki <ı>“İyi niyet” içerisinde, kördüğüm olmuş <ı>“Çile”nin bir tarafında <ı>“Uç” arıyor ki, düğüm çözülsün.

Bu davranışı <ı>“Duyarlı vatandaş” davranışı olarak tanımlamak da mümkün… Ne var ki, her işe, <ı>“Trafik kazasına” el atar gibi davrandığımız için, kazazede canından olacak.

Türkiye’nin ve vatandaş olarak açlık ve yoksulluk sınırında debelenir ve hepimizin en önemli gündem maddesi ekonomi olması gerekirken, uğraştığımız konulara bakar mısınız?

Birinci konu <ı>“Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler”, ikinci konu <ı>“Laiklik” ve üçüncü konu da <ı>“Anayasayı yeniden yapalım” mı?...

Elbette bunları da tartışacağız, elbette buralarda sorunlarımız var, ama öncelik hangisinde?

Öncelik, bana göre <ı>“Ekonomik” sorunda olması gerekir.

Ben <ı>“Böyle anlamama” rağmen, anlayışımın dışına çıkmaya devam ediyorum, herkes gibi…

Gerek <ı>“Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler”, gerek <ı>“Laiklik” ve üçüncü olarak da <ı>“Anayasayı yeniden yapalım mı” konusunda değişik görüşlerin olması son derece doğal. Herkes, düşüncelerini <ı>“Özgür” olarak açıklayacak ki, doğruyu bulabilelim.

Bizim yanlış yaptığımız, bir kesim düşüncelerini <ı>“Açık ve net” olarak ortaya koyarken, diğer bir kesim bu dürüstlüğü göstermiyor. Ya da <ı>“Ben böyle anlıyorum” demeliyim.

Oysa düşünceler açık, net ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konsa, sorun temelinden çözülecek.

Bakınız ne yapıyoruz…

Ortada olan ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasa’sını <ı>“Asker icadı” diye bazıları karşı duruyor ve <ı>“Demokratik” değil savunmasını yapıyor, derhal değiştirilmesini istiyorlar.

Elbette… Hadi her beraber hem de… Anayasa’nın <ı>“Başlangıç” bölümü ile <ı>“İlk altı” maddesini korumak kaydıyla, 7. maddeden itibaren ülkemizin yararına olacak, ülkeyi ileriye götürecek, insanlarını mutlu edecek şekilde değiştirelim.

Sorun hadi… Onları neden değiştirmeyelim?...

İşte onlar değişmez. Onları <ı>“Değiştirmek” demek devleti yeni baştan yaratmak demektir.

Eğer <ı>“Devleti yeni baştan yaratalım” diyorsanız, o düşünceye de varım. Ama <ı>“değiştirmenin” kuralları başkadır…

Ama bize böyle demiyorlar ki… Yaklaşık bir yıldan beri ortalıkta <ı>“Sivil anayasa Taslağı” diye bir metin var. Yazanları, katkıda bulunanları, hemen herkes konuştu. Peki, <ı>“Tam metni”ni bilen var mı?

Yok… Peki neden? Nedenini de bilen yok. Sanırım bir gün önümüze <ı>“Cumhurbaşkanı adayımız, kardeşim Abdullah GÜL” gibi bir tavırla gelmesini bekliyoruz.

Bu konuda savunduğum <ı>“Kurucu İrade” ile <ı>“Seçili İrade”ni tek başına bir kişide toplandığının farkında değimliyiz acaba?

Oysa…

Demokrasi, hak ve özgürlükler için Anayasa’dan önce değiştirilmesi gereken diğer iki temel yasa, bu güne kadar neden değiştirilmedi? Neden hiç kimse bu konunun üzerine gitmiyor? Neden <ı>“Bırak Anayasa’yı da önce Siyasi Patiler Kanunu ile Seçim Kanunundaki demokrasi dışılığı düzelt” demiyoruz?

Çünkü istenilen <ı>“Milli İrade”nin tam olarak TBMM çatısı altına yansıması değil. Bizden istenilen <ı>“Tek kişilik irade”ye <ı>“Ram” olmamız. Sorgulamadan, düşünmeden…

O <ı>“Tek kişilik irade” önümüze düşecek <ı>“Cumhurbaşkanı adayımız, kardeşim Abdullah GÜL” diyecek, biz <ı>“Ram” olacağız. Yine bir gün karşımıza çıkacak <ı>“Yeni anayasamız bu” diyecek, biz yine <ı>“Ram” olacağız. Bir gün bakacağız ki ne devlet kalmış, ne millet kalmış ne de vatan…

O zaman da <ı>“İngiltere” veya bir başka ülkenin egemenliğine mi <ı>“Ram” olacağız?

Herkesin eteğindeki taşları dökerek, ortaya açık, net fikirlerini ortaya koyarak çıkması halinde, özlediğimiz demokrasiye kavuşma konusunu <ı>“Ben böyle anlıyorum” diyorum.

Ülkemizde, birçok kişi <ı>“Kahramanlık yapma” hevesinde.

Olsun, yapsınlar, hatta <ı>“Kahramanlık yapma” konusunda destek bile verelim.

Ancak, kimileri için <ı>“Nasıl kahramanlık yapıldığı” değil de <ı>“Kahramanlığın nasıl yapıldığı” önemli oluyor.

Bazıları, gösterdikleri başarılara karşılık <ı>“Başlarına taç” istiyorlar. Onunla da yetinmiyorlar bir de altlarına <ı>“Taht” istiyorlar. Bunun için de <ı>“Devleti ve milleti” gözleri bile görmüyorlar.

Ülkemizde <ı>“Kahramanlık” payesine ulaşmak için <ı>“Vatan, millet ve Sakarya” için ne yaptığınız önemli değil. Önemli olan <ı>“Devlete” küfür ettiniz mi,<ı> “Yargıya” küfür ettiniz mi, ya da <ı>“Askerin Postalına” tükürdünüz mü?

Hele hele eğer bir de <ı>“Atatürk”e karşı küfürle karışık tavır aldınız mı, bırak <ı>“Taç ve taht” ile ödüllendirmeyi, Peygamberliğinizi bile ilan edebilirsiniz, bir dönem şahit olduğumuz gibi…

Gelin…

Gelin bir <ı>“Doğru Kahramanlık” yapın, açık olun, dürüst olun, net olun…

Bunları de <ı>“Ben böyle anlıyorum” ve gelelim son meseleye…

Benim <ı>“Dini inancımı” nasıl anladığım beni ilgilendirir, kimsenin ne karışmaya hakkı var ne de haddi…

Sizin <ı>“Dini inancınız” sizi ilgilendirir, kimsenin ne karışmaya hakkı var ne de haddi…

Ama…

Toplumun <ı>“İradesi” ile ortaya konulan kuralları da <ı>“Yürürlükte olduğu sürece” ne kimsenin karşı koymaya ne hakkı var, ne de haddi…

Temel mesele ise, ortaya konulacak <ı>“Ortak irade” kurallarının doğru belirlenmesinde yatmaktadır.

İşte yapamadığımız da zaten bu…

Oysa <ı>“Ben böyle anlıyorum” değil de <ı>“Ülke olarak böyle anlıyoruz” noktasında buluşmak zorundayız.

<ı>27 HAZİRAN 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..