Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '12

 
Kategori
Anılar
 

Ben çocukken-9

Ben çocukken-9
 

alıntıdır


Benim çocukluğumun en önemli karakteriydi ablam.

Hayatımın en önemli kişisi, hani derler ya rol model, tıpkı öyle.

Ben doğduğumda aynı kira evinde yaşıyormuşuz. Buradan anlayacağınız gibi ablam dediğim güzellik, annemin değil halamın kızıdır. Ama öyle bir abla olmuştur ki bana, bu yaşıma değin abla sözcüğünün yanına adını eklememişimdir daha.

O yıllarda yoksulluktan mı yoksa edinilecek eşya azlığından mıdır nedir (gerçi ikisi de yoksulluğa çıkıyor galiba) aynı evin içinde bir kaç kiracı birden yaşardı. Oda oda kiralanırdı evler, mutfak ve tuvalet ortak kullanılırdı. İşte ben, halamlarla birlikte yaşadığımız böyle bir ahşap kira evinde doğmuşum. Genişti ev, bahçeliydi, ön cephesinin pencereleri sokak zeminine neredeyse yapışıktı. O zaman on bir on iki yaşlarındaki ablam ve arkadaşları, sokakta oyun oynarken pencereden uzanıp yattığım sedirden beni gizlice alıp kaçırırlarmış. Annem de telaşla arayıp dururmuş.

Bir keresinde ben daha bir kaç aylık bebekken yine arkadaşlarıyla bana bulgur pilavı yedirmeye çalışmışlar, az kalsın boğuluyormuşum.

Ben büyürken ablam da genç kız oluyordu, o güzelim yılların güzelliklerini yaşıyorduk birlikte. Yeni çıkan her şeyi deneyen ablamı büyük bir hayranlıkla izliyordum. Kot pantolon yeni gelmişti Türkiye'ye ve pahalıydı sanırım; Üsküdar'da ilk kot pantolonu giyenlerdendi ablam. Çok cesurdu, her yeniliğe açıktı. Hâlâ öyledir ya.

Benim içimde ablama karşı nasıl bir sevgi varsa onun da bana sevgisi aynı değerdeydi. Dile bile getirilmesine gerek olmayan, uzaktan bakanların bile anlayabileceği bir sevgiydi bu. Küçücük bir çocuk olmama aldırmaz, gezdiği birçok yere beni de götürürdü.

Bir bayram günü hatırlıyorum mesela; eli elimde dolaşıyoruz Üsküdar sokaklarında. Tırmanıyoruz birbirine sırt vermiş eğri büğrü ahşap evlerle dolu yokuşu. Halamın Deli Leyla diye anılan arkadaşının evine giriyoruz. El öpüp, ikram edilen şekerlerden yiyoruz, kuyudan çekilen sudan içiyoruz. Ne güzel, İstanbul'da suyun parayla satın alınmadığı hatta kuyulardan çekilen suların şüphe duyulmadan içildiği günler...

Yaz günleri bahçe eğlenceleri olurdu. Ablam ve arkadaşları günün son şarkılarını, pikaba koydukları plaklardan dinler dans ederlerdi. Ben de onlara katılır, becerebildiğim kadar, içimden geldiğince dans ederdim.

Ama bir doğum günüm var ki unutmama imkân yok. Onuncu yaşımı doldurduğum yıl tamamen ablamın organizasyonuyla bir doğum günü yapılmıştı bana. Benim için yapılan ilk doğum günüydü bu. Annem, yeşilin türlü tonlarında yaprak desenli bir kumaş almış, rahmetli yengem de o kumaştan çok güzel bir elbise dikmişti bana. O akşam börekler çörekler pastalar yendi, müzik dinlenip dans edildi, sohbetler sohbetleri kovaladı. Hediyelerim oldu bir sürü. Ama tek bir hediye kaldı hafızamda.

Bir kitap: "HEIDI Mutlu Kız" Ablamın hediyesi, hayatımda aldığım ilk hediye kitap. Bez ciltli iç kapağının dışındaki kuşe kâğıtta parlak renklerle donanmış doğada, kucağında keçisini seven saçları iki yandan örgülü HEIDI. Kapağını açıyorum; ablamın yazısı, her zaman özendiğim incelikte, ruhunun asaletini dışa vuran bir yazı.

Adını okuyunca, bu kitabı bitirdiğimde çok mutlu bir kız olacağımı düşünmüştüm o gün. Çocukluk işte...

Ablam benim, canım. Hâlâ hayatımın en önemli karakteri...

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..