Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ben de aşk yazdım

Ben de aşk yazdım
 

Üçüncü cumhurbaşkanımız Celal Bayar altmışlı yılların sonuna doğru, veya yetmişli yılların sonuna doğru şimdi tarihini kesin olarak anımsamıyorum “ Ben de Yazdım ” adlı bir kitap yazarak yaşamı boyunca yaptıklarını, yaşadıklarını anlatmıştı. Niye kitabın adını “ Ben de Yazdım “ diye koymuştu, çünkü o dönemde onlarca hatırat yayımlanıyordu, eski, yeni ülkeye adını yazmış insanlar anlatılıyordu. Bu denli çok hatıratın içinde Celal Bayar rahmetli de sanki al bu da benden der gibi anılarını yayımlamıştı, öldüğünde yüzüç yaşındaydı ve Galip Hoca kod adıyla komitacı olarak katıldığı kurtuluş savaşından cumhurbaşkanlığına ve yassı ada yargılamalarına kadar yaşadığı hayat bilinmesi gereken bir hayattır bence.

Bir kitap adından yola çıkarak, bugün Türk okurlarının en çok ilgisini çeken, aşk, kadın ve erkek üzerine yazmak istiyorum. Yaşam ne denli zor olursa olsun, sokaklar ne denli güvensiz olursa olsun, aşk her zaman gezecek dolaşacak, saltanat sürecek yerler buluyor. Bu dönemde aşk ve kadın, erkek ilişkilerinin bu denli çok ele alınmasının nedeni, ülkemde insanların bazı duyguları ve en önemlisi karşı cinsi yeni yeni anlamaya çalışmaları olabilir. Her ne kadar, medyatik aşkların çoğunun dayak ve ızdırapla bitmesine tanık olsak da aşkın gözü kör misali aynı olayların tekrarını seyrediyoruz. Sözgelimi Pınar Dilşeker adlı şarkıcı nişanlı iken bile dayak yediği halde, şu anda kanlı bıçaklı olduğu adamla aşık olduğu için evlendiğini ifade ediyor. Bu aşkın nelere kadir olduğunu gösteren çarpıcı bir örnek. Sonuçta kıssadan hisse “ aşk bitmeden gerçekler anlaşılmaz ” diyebiliriz, bu “ aşkın gözü kördür ” ifadesinin benim tarafımdan değiştirilmiş şeklidir.

Kadınlar niçin sonsuz aşkı arar, erkekler niçin sonsuz sayıda aşk arar? Kadınlar hem ayakları yere sağlam basan, hem de bu derece hayalci olabilirken, bu çelişkiyi anlatabilecek kelimeleri bulan her insanı doğru söylüyor sanıyorlar. Bu sanrı, düş kırıklığı yaratıyor sürekli olarak.

Kadınlar niçin erkekleri hep akılları fikirleri cinsellikte olarak düşünür? Bunu sebebi cinselliğin günlük yaşamda tabu, tabiatta ise doğal olmasından kaynaklanıyor. Erkek bir tek cinsellik konusunda doğaya dönük yaşamaya çalışıyor, doğayı taklit ediyor fakat bunu anlatamıyor, anlatırken gerekli zarafeti sergileyemiyor.

Aşkın dönemleri vardır, birinci dönem başlangıç dönemidir, bu dönemde aşkın gözü resmen kördür. İkinci dönem aşkın bitiş dönemidir, eğer aşıklar evlenmemiş ise ayrılır ve inanılmaz üzüntü yaşarlar. Evli iseler aşk yerini günlük meşakkatlere bırakmıştır. Genelde insanlar hayata tutunmak ile uğraşırlar. Geçim gailesi, çocukların okulu, bir ev bir araba alma koşturmacası derken, çocuklar büyür ve yavaş yavaş evden gitmeye başlarlar. Evde kalan karı koca bu sırada kırklı yaşların sonunda ellili yaşların başlarındadırlar. Birdenbire yaşamla ilgili bir muhasebe yapmaya başlarlar, neler elde edilmiştir, neler kaçırılmıştır. Kadının merakı kocasının kendisini hala sevip sevmemesidir, erkeğin merakı hala ilgi çeken biri olup olmadığıdır. İşte bu anlar en kritik anlardır. Ekonomik konumlara bağlı olarak ufak değişiklikler arz etse de, üçüncü dönem aşk başlar burada, bu aşk ya dışarıdaki birinedir, ya da evdeki insana duyulan sevginin aşka dönüşmesidir. Medya çoğu kez dışarıya kayan aşkları anlatıp, çıtır kız, yaşlı erkek ilişkilerini özendirse de, inanılmaz sayıda , tahmin edilemeyecek miktarda erkek evdeki hayatı birlikte paylaştığı kadına yeniden aşık olur. Bu üçüncü dönem aşktır, eğer dışarıdakine ise, kısa sürer ve her iki taraf da mutsuz olur. Eğer içerdekine karşı ise, yaşamın son dönemi inanılmaz mutlulukla geçer.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, kırklı yaşların sonu, ellili yaşların başlarındaki erkek bunalımlarını, kadın sorgulamalarını doğru yönetmektir. Doğru yönetilen kriz dönemleri aydınlık kapılara açılır. O nedenle ben “ yüreğinin söylediği yere git ” , “ nasıl mutlu oluyorsan onu yap” palavralarının sihrine kapılanlara üzülürüm, “ aklının ve yüreğinin bileşkesini bulamıyorsan acele etme, bileşkeyi hesap etmişsen o yöne gi t” derim. Çünkü hayat ne kadar basit olursa olsun, boş verilecek bir şey değildir.

Yazımı kendi uydurduğum okkalı bir sözle bitirmek istiyorum

“a şk ateştir, sevgi çınar ağacı, bazen ısınman gerekir, bazen sığınman, ateşini ağacın altında yak ”

Ne dersiniz, söylediklerim doğru mu?

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..