Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '11

 
Kategori
Öykü
 

Ben de Bahar...

İçimden bir his bu işin sadece otobüsle sınırlı kalmayacağını ve en sonunda benim ‘’ Abi en azından konuştum da içimde kalmadı.’’ ya da ‘’Ben konuştum şimdi topu ona attım. Artık o düşünsün’’ cümlelerimle olayın sonlanacağını söylüyorudu. 

Bana pek de dikkat etmeden amfide önümde bir yerlere oturdu. Kimseye dikkat etmeden… Pencereden sızan güneş ışıkları, altın saçlarına vuruyor, ve kendini daha da aşık olunası hale getiriyordu. Tanışsam ne güzel olur onunla ama fark ettim ki üniversiteye başladığımda gözle görülür şekilde asosyal olmuşum. Aslında Facebook, sosyal paylaşım ağı olmasına karşın insanı reel ilişkilerde zorlayan çok büyük bir engeldir. *-Fak yu Mark Zükerberg.
İç ses: -Hass!! Yine Facebook ekliycez herhalde sonra da ezik ezik ‘’ aynı sınıftayız biizz!! ‘’ gibi laflar kullanarak Facebook arkadaşlığımızı daimi edicez gibi görünüyo. Şimdi isim lazım bana derken o an fark ettim ki üniversitede yoklamanın imza halinde alınması çok büyük bir oluş. Üniversitenin sağladığı nadir kolaylıklardan bir tanesiyle karşı karşıyayım J Flashback…
Olay şu: Kahramanımız imzasını atarken dikkatle gözlüyoruz. Sonra da size kadar kaç kişi imza atmışsa listede o kadar kişi yukarı çıkıyorsunuz. Yani; x+y=z => z-y=x :)
Flashback…
Nihayetinde imzasını attı isminin karşısına. Biir, ikii, üüç… Tamamdır. İç ses: -Hay a.... koyayım gerizekalılar kaydırmış imzaları !! Z’den Y’yi çıkardığımızda bulduğumuz X, Gökhan Orhan ONAY ismine denk geliyordu. Ailesi psikopat değilse bir kıza bu ismi vermezler diye düşünerek vardığım kanı; bu bir erkekti.
Kaymış bir imza listesinde isim aramak eylemi biraz zor geldiğindendir galiba bıraktım bu oyunu. Şimdi başka bir şey düşünmek gerekir isim bulmak için ya da direk tanışmak için. Acaba idolüm olan, How I Met Your Mother dizisinin ünlü karakteri, Barney Stinson* olsa bu durumda ne yapardı. Merak konusu…
Derslerin bitimine son 15 dakika. Sonrasında evime gidip rahat bir uyku düşüncesindeyim.
Sanki tüm gün gibi süren 15 dakika sonra sınıfta hocanın serbest bıraktıgına dair bir hava oluştu ve herkes terk etmeye basladı dersi. Ana kapısından giriş çıkış yapamadıgımız okulumuzun, yeni adı öğrenci girişi olan arka kapısından çıkışımı yaparken fark ettim ki o da orda.
Yerler önceki gün yağan kardan ve soğuk havadan dolayı kısmen buzlanmıştı.
Bilmem nedendir ama o an ona dogru hızlanarak yürümek istedim ve yaptım da. Kendimde, yaklaşınca onun sırtına dokunup, ‘’ merhaba ben Ahmet Can ‘’ diyecek cesareti bulamıyordum ama yine de hızlanmıştım.
*Size anlattığım buzlanma bölümünü bu olaydan sonra fark ettim sanırsam.
Hanginiz arkanızdan hızla koşarken yere kıç üstü düşen bir kütlenin sesini duydugunda arkasına dönüp bakmaz ki ?
Baktı da.
Düşmenin verdiği acı, hafiften yere kapaklanmanın rezilliğine karışmaya başlamışken, kapalı gözlerim açıldığında, tanıdık bir çift mavi gözün içime işleyen bakışlarına maruz kalmak beni neden bu kadar mutlu etmişti ki ?
Ama benim bu bakışlara, gözümün biri kapalı ve ben hala yerde yatarken ‘’ benim adım Ahmet Can biliyomusun ? ’’ şeklinde bi karsılık vermem pek de gerekli degildi diye düşünüyorum. Düşüşüm, Mertkanların evinde içtiklerimle aynı etkiyi yarattı galiba ama bu sefer kusmamıştım.
‘’Ben de Bahar. Uzat hadi elini, yardım edeyim’’ 

 
Toplam blog
: 7
: 531
Kayıt tarihi
: 24.04.11
 
 

Kocaeli Üniversitesi BESYO'da Beden Egitimi ve Spor Öğretmenliği okumaktayım. Aynı zamanda Kocaeli U..