Ben de masum değilim bu konuda!

Sema Şener Hanım  Facebookta "Atıp tutuyorsun burada , Gezi Parkı eylemine gittin mi?" diye sorunca "Hanım izin vermiyor; yoksa her gün oradaydım!" diye Nanasal bir cevap verdim! 

Ben bu konuda sabıkalıyım aslında!

Kapımızın girişindeki, yetişkin, bol ve tatlı ürünler veren erik ağacını kestim!

Üç yıl oldu ama hâlâ içimde yaradır.

Hani bir atasözü var ya; ağacın yamuğunun meyvesi tatlı olur diye, bizim erik de tıpatıp böyleydi!

Girişe kapı yapamıyorum engel oluyor!  

Kesmeye karar verdiğimde tepe dalları eriklerle doluydu!

Toplayayım da öyle keseyim diye düşündüm! 

Tam da Ertuğrul Ata'nın okul dönüşüne rastladı bu olay!

"Baba ne yapıyorsun?"

"Eriği keseceğim de; kesmeden önce tepesindekileri toplayayım diyorum! Merdiveni tut sen!"

"Kestikten sonra toplasana!"

"Doğru diyorsun lan!"

Yemin ederim bir tane bile eriğini yemedim. Hepsini komşulara dağıttım!

"Yahu ne tatlı erik bu! Keşke kesmeseydin!"

Üzüldüğüm bir diğer nokta da hemen yanıbaşımızdaki eczaneden çıkan karnı burnunda hanımların "Abi iki üç erik alsak bir mahzuru var mı?" diye bir daha soramayacak olmaları!

Gel de git şimdi gezi parkına!

Not: Nana bir  dansözdü!