Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

24 Mayıs '19

 
Kategori
Ramazan
 

Ben Demedim

ZEKÂTINIZI CAMİYE DEĞİL BORÇLUYA VERİN 
Zekât cami yapımı için derneğe veya Kuran kursuna verilirse kabul olmaz, haram olur. Bu sözü ben demiyorum. Televizyonda iftar saati öncesi bir ilahiyat profesörü Allah'ın buyruğunu duyurarak açıkladı. 
 
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı dolayısıyla ekranlarda sıkça gördüğümüz ilahiyatçı hocalara vatandaşlar telefonla arayıp soru yöneltiyorlar ve aydınlanmak istiyorlar. Her yıl kanıksadığımız “Sakız çiğnersem orucum bozulur mu?” gibi basit ve saçma soruları bile sabırla dinleyen ve cevaplayan hocalarımıza, ben bazen bu sabırlarından dolayı gıpta ediyorum. 
Bazen de “Televizyon hayatımıza gireli şu kadar yıl oldu. Sizler her yıl Ramazan ayı içinde millete dini öğretilerde bulunursunuz, bunca öğrettikleriniz akılda kalıcı türden değil midir de, size tekrar aynı sorular sorulup duruyor.” diyesim gelir. Beni duymayacakları için, demekten vazgeçerim. Biraz gülmek adına, bazen bu sinir bozucu saçma soruları bende dinlerim. 
 
Dünkü gün de “Oruçluyken öpüşürsem orucum bozulur mu?” diye saçma bir soru geldi. Hoca cevap vermeden kanalı değiştiriyordum ki, ardından başka bir soru devreye girdi. Hoca, Allah’tan “Bu soruyu da alalım, telefonda izleyicimizi bekletmeyelim.” dedi.
 
Bir hanım izleyiciydi arayan ve hocaya “Hocam ben zekâtımı camiye veya Kuran kursuna vermek istiyorum makbul olur mu?” dedi.
 
Bu soru benim de ilgimi çekti. Onca gariban vatandaşımız varken ve zekât kişiye verilir diye bilinirken, bu hanım neden camiye veya Kur’an kursuna zekâtını verecek ki? “dedim. 
 
Hocanın cevabını beklemeye koyuldum. Hocam sağ olsun, tam benim tahmin ettiğim gibi mantıklı bir cevap verdi. “Zekât kurumlara ve kuruluşlara değil, kişiye verilir. Siz bir binaya zekât veremezsiniz, verirseniz zekâtınız kabul olmaz, haram yerine geçer.” dedi. 
 
Telefondaki hanım ısrarla “Hocam insanlara vermek istemiyorum, onlar kredi borcu ödüyorlar. Benim paramla kredi kartı harcaması yapacaklar.” diyor. 
 
Hoca da “Daha iyi ya insanları rahatlatmış olacaksın, borçtan yana kim bilir nasıl sıkıntı çekiyorlardır. Sen zekâtını borçlu olana ver, o kişi aldığı parayı nereye harcarsa harcasın.” açıklaması yapıyor. 
 
Soruyu soran hanım hala tatmin olmamış olacak “Ama hocam etrafımda fakir yok ki, herkes kredi kartı kullanıyor, her istediğini alıyor.” diye kendi mantığına, hocadan olumlu cevapla katkı bekliyor. 
 
Hoca son derece sabırla ve tebessümlü yüz ifadesiyle “Hanımefendi Allah böyle emretmiş, zekât kişiye verilir binaya değil.” diyor. 
 
Hanım bu defa “O zaman hocam benim de borçlarım var, bana da zekât verilebilir mi?” diye tekrar bir soru yöneltiyor. 
 
Hoca da bu soruya “O zaman sen niçin zekât vereceğim diyorsun, borçlu olana zekât düşmez ki.” diye cevap veriyor. 
 
Hanım bu defa “O zaman günümüzde herkes borçlu, kimse zekât vermemesi gerekir.” diyor. 
“Bu kadar saçmalık yeter!” deyip ekranı karartıyorum. "Ne gıcık insanlar var yahu, insanı zıvanadan çıkartmak için uğraşıyorlar. İftar vakti zorla günaha sokuyorlar." diyerek kendi kendime söyleniyorum." Sakinleşmek adına bir başka kanalda Kur'an dinliyorum.
 
Bizim çoğu insanımız dinimiz konusun da ne kadar bilinçsiz. Onca yıldır ekranlarda hocalar bas bas bağırarak açıklamalar yaparlar, insanımız hala saçma sapan sorular yöneltiyorlar. Acaba gerçekten cahil olduklarından mı, yoksa “Ekranda sesimiz duyulsun, aramış olalım.” havasından mı nedir, bilemiyorum. 
Kardeşim bilmiyor olabilirsin, aç Kur’anı Kerim'i oku. Okuduğunu anlamadın mı, anlamanı kolaylaştıran ilmihal kitapları var, pahalı da değiller. Üşenme onları oku, dininin belli başlı ilkelerini, kurallarını öğren. Niçin televizyona bağlanıp hocadan öğrenmeye çalışıyorsun? Kaldı ki öğrenemiyorsunda resmen mantığını kabul ettirmek için, hocadan medet umuyorsun. 
Hoca sana “istediğin yere zekâtını verebilirsin” dese rahatlamış mı olacaksın. Ya Allah’ın emirleri ne olacak? Allah Kur’an da ne demişse o dur. Bunu hacı hoca söylevleri değiştiremez. 
 
Şimdi buradan bu konuya ben niye değindim. Malum ülkemizde geçim şartları zor, pek çok insan günümüzde faizin haram olduğunu bilebile banka kredileriyle yaşamını idame ettiriyor. Kişi günaha girdiğini biliyor "Allah'ın affına sığınıyorum." diyor. Yığınla faiz yüklü banka borçlarının altına giriyor. 
Çoğumuz sıkıntılı hayat yaşamaktan bunalmışız, bankaların "Al para ye, sonra ödersin." Cazibeli teklifine dayanamamışız, borca bulanmışız. Bazılarımız mecbur bırakılmışız, bu suça alıştırılmışız. Sonrasında "Dede, yediğini öde!" denilmiş, kimilerimiz denileni duymamış. Borca battıkça batmış. Kimimizde borcu başka bankadan yine borç alarak kapatmışız. Kapana sıkışıp kalmışız. Allah cümlemizi affetsin, sıkıntıda olanlarımızı feraha çıkartsın inşallah...
 
Evet, televizyondaki hocanın da dediği gibi "Allah'ın emridir, zekât kişiye verilir." Müslümana bu emre itaat gerekir. 
 
Çevrenizde gördüğünüz kişileri giyiminden kuşamından değerlendirmeyin. O üzerindeki albenili giysiler biri tarafından verilmiş olabilir, ödünç alınmış olabilir, ya da bankadan kredi çektiğinde içinden biraz para ayırıp giysi almış olabilir. Zamanımızda eski üstlü, yamalı giyen kaldı mı ki? İnsanların giyimi kuşamı veya oturdukları evleri sizi yanıltmasın. Borçlarını ödeyebilmek için belki boğazından kesiyor insanlar. Mutfaklarında yiyecekleri yok, üzerlerine giyecekleri yeni giysileri çok... Olabilir.
 
Süslü çaputlar yanıltıyor olabilir bizi. Onlar artık pahalı ürünler değiller ki,  tekstil sektörü her gün tonlarca üretim yapıyor. Mağazalar, pazarlar ucuz giysi dolu. Fistanı pullu diye, herkesi paralı sanmayalım. Gücümüz oranında birbirimizi kollayalım. 
Nice sıkıntılı aile biliyorum. Mahzun gözlerle hayır getirecek birilerinin kapılarını çalmasını bekliyorlar. 
 
Bazılarımız kazandığımız kadarıyla yetiniyoruz, zekt verecek seviyeye gelmemiş olabiliriz. Ama hatırlarını sorarak dahi olsa çevremizdeki yoksulları sevindirmeye çalışalım. 
Ramazan ayının gözdesi olan hurmadan bir küçük paket alıp götürmeniz bile yoksulun gözlerini parlatıyor. Bu parıltıyı görebilmekte insan olanı mutlu etmeye yetiyor.
 
Ben: “Gidin de cep telefonu varken yeni çıkan modelinden edinmek için kredi çekip borçlanan kişiye yardım edin.” demiyorum. 
 
Hayat şartları karşısında geliri giderine yetmeyene yardım edelim istiyorum. Bu insanları ayırt etmek hiç de zor değil, doğru ve ciddi bakmasını bildikten sonra.
 
Durumunuz iyiyse, zekat verme yükümlülüğünüz oluşmuşsa öncelikle çevrenizde geçim sıkıntısı çeken, borç altında inleyen bildiğiniz, tahmin ettiğiniz kişiler varsa, zekâtınızı onlara verin. Gerçekten bayram üzeri doğru yere hayır yapmış, insanları biraz rahatlatmış olursunuz. Borçlu yaşamak insana çok ağır bir yük, bunu ancak onurlu borçlular bilirler. 
 
Günümüzde birilerinin gözüne girmek adına Kur’an kurslarına zekâtınızı vermeyin, oralara bağış yapacaksanız, bu hayrınızı ayrıca yapabilirsiniz. Ama zekâtınızı mutlaka kişiye ulaştırın, insanları sevindirin ki, Allah’ta zekâtınızı kabul buyurup sizi sevindirsin. Hayırlı bayramlarınız olsun… 
 
Bu arada borcu olup da durumu iyi olduğu halde kasten ödemeyenlere biraz göndermede bulunmak adına bir fıkra aktaracağım, umarım bu fıkradan herkes alacağını alır. 
-“Adamın biri terziye veresiye elbise diktirmiş. Aradan iki yıl geçmiş parasını ödememiş. 
Terzi bir gün adamı yolda diktiği elbiseyle görüp ‘Ahrette parasını alırım’ demiş. 
Üzerinde borçla dikilmiş elbise olan adam da gayet rahat bir yüzle ‘Böyle uzun vadede isteyeceğini bilsem bir takım daha diktirirdim.’ cevabını vermiş. 
Alacaklısı beklerken, verecek kudreti de varken, bazı borçlular bu kadar rahat oluyorlar. 
Ne diyelim? Allah’tan korkmayanın kuldan utanması olmaz… 
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..