Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '08

 
Kategori
Sinema
 

Ben Efsaneyim- I Am Legend...

Ben Efsaneyim- I Am Legend...
 

**Robert Neville ve Sam**


Aslında bu tür felaket senaryoları içeren kurgu filmleri izlemeyi pek sevmem, bir de Amerikan sinemasına aitse fazla abartılı bulurum, son günlerin flaş filmi "Ben Efsaneyim" ile ilgili görüşüm de ilk başlarda öyleydi. Geçen hafta televizyonda Hıncal Uluç'un, bu filmle ilgili yorumunu izledim, birazcık fikir oluştu kafamda.

Daha sonra eve CD. si geldi, kızlarım izledi önce orijinal dilde, ama onlar böyle filmlere alışık olduğu için dilini anlamasalar da konuyu anlıyorlar, en sevdikleri şey yaratıklı filmler. Ben aşırı gürültülü çekimlerden rahatsız oluyorum. Fonda ağır ağır çalan bir müzik olmalı! Akşam da eşim izledi, alt yazılı olanını, arasıra gözucuyla baktım, başrolde oynayan Kurt Köpeği SAM ilgimi çekti.

Bir filmde bir hayvana rol veriliyorsa duygusal sahnelerin olacağı kesindir. Gelişmiş teknoloji çağında metropollerde yaşayan insanlar, birbirleri ile artık varolamayan insani ilişkilerinin boşluğunu hayvanlarla doldururlar. Bu hayvan türü de genellikle insanoğluna en yakın ve en sadık olarak nitelendirilen köpektir, cinsi ne olursa olsun!

Sabah, kahvaltıdan sonra oturdum bu filmi izledim. İnsanlara verilen mesajlar bakımından beğendim.

Başrolde Will Smith oynuyor, ilk defa izlediğim bir aktör ve oldukça başarılı buldum. Film kırmızı bir arabanın içinde köpeği ile New York caddelerinde dolaşan yalnız bir adam sahnesiyle başlıyor. Görünürde, arabaların arasından kaçışan ceylan sürüleri var, başka canlı gözükmüyor, gökdelenler ve arabalar yerli yerinde, caddelerin kenarında kaldırımlardan yeşil otlar fışkırmış, terkedilmiş virane bir evin bahçesi gibi olmuş New York'un ünlü caddeleri.

Doktor Robert Neville, köpeği Sam ile gündüzleri tüm mağazaları dolaşıyor, sürekli bir şeyler anlatıyor ve kaydediyor, mağazalarda bulunan cansız mankenlerle selamlaşıyor ve bir alarm sesi onu sürekli ikaz ediyor, gün batımıyla birlikte kapıların, pencerelerin demir kepenklerini sıkıca kapatıyor ve dışarıdan gelen sesleri dinliyor.

Yıl 2012, yer New York. Eşi ve küçük kızından ayrılmak zorunda kaldığı 2009 yılına ait kareler geliyor aklına, virüs bulaşmamış insanların başka yerlere nakil sahneleri ve kurtulmak için kalan son 30 dakika, görevlilerden sürekli uyarılar.

Doktor Neville'in virüse karşı tam bağışıklığı var, köpeğinin de kısmen. Dünyada sağ kalan tek insan belki ama o sesini duyurmak için sürekli bir yerlere telsizle mesaj gönderiyor;

"Güneş tam tepede iken Güney sahilinde bekliyorum, yalnız değilsiniz," diyor ve asla umudunu yitirmiyor. Bu arada laboratuvarında hastalığa neden olan virüse karşı çare aramak için kendi kanını kullanarak çeşitli testler yapıyor. Çaresiz kaldığı bir anda, kobaylardan birinde farklı bir gelişme izliyor.

Gecenin karanlığında, insanların kendi elleriyle hazırladıkları virüslerden nasibini almış yaratıklar basıyor şehrin her yanını. Onun farkına varıyorlar ve mücadele başlıyor, bu arada virüslü köpekler tarafından saldırıya uğrayan, çok sevdiği köpeği Samantha hastalanınca ve saldırganlaşınca, onu öldürmek zorunda kalıyor. Bu sahne filmin en can alıcı ve duygusal sahnesi.

Ölmek üzere iken, hayatta kalan ve onun mesajlarını duyan bir anne ile çocuk onu buluyorlar. Yaratıkların saldırıya geçtikleri bir gece Doktor Neville, Anna'nın tüm ısrarlarına rağmen güvenli yere gitmek istemiyor, tek başına kalıp onlarla mücadele ediyor. Bu arada anastezi altında incelediği yaratık kobayın durumu düzelmeye başlıyor, virüse karşı tedavi yöntemini buluyor ve Anna ile oğluna, kendi kan örneğini vererek onların oradan uzaklaşmasını ve kurtulmasını sağlıyor. Sonunu yazmayayım merak edin!

Sıradan bir film olabilir ve birçok örneği daha önce uyarlanmıştır sinemaya, verilmek istenen mesaj şudur:

İnsanoğlu, kendi ayakları ile gittiği karanlıktan, yine kendi elleriyle aydınlığa çıkacaktır. Sakın umudunu yitirme, umut hep var, dünyada tek başına kalsan bile!

Bana göre de, dünyanın en güzel şehrinde, en güzel evinde ve lüks içinde olsanız da, yanınızda bir başkası olmadığında hiçbir anlamı yok. Bir sahnede doktor Neville, cansız mankene selam verip sonra bağırıyor, "merhaba desene, merhaba desene!" diye.

Ben bu filmi beğendim. İyi seyirler!

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..