Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ben hep vardım ve hiç yoktum

Ben hep vardım ve hiç yoktum
 

Avuçlarımla karanlığı tokatlıyorum, görünmeyen düşman ha bire gülüyor bana:

“- Nasıl da kopardım seni anılarından, en sevdiğin zamanlardan nasıl da çektim, işte debeleniyorsun, teslimiyet bu.”

Ne diyebilirim ki, korkunç sarsıntılarımı görüyor. Yine de toparlanmam, diz çökmemem gerektiğine inanıyorum.

“- Yum gözlerini ve tünelin öbür ucuna git. Tünelin ucuna vardığında seni yalnız bırakıp, gideceğim.” Demeyi de ihmal etmiyor.

Yavaş yavaş adımlıyorum yolu, titrek bacaklarım ayağı kırık bir atın, hayatla cebelleşmesini hatırlatıyor bana. Sanki atın kırık ayakları benim ayaklarımmış gibi, sanki birazdan atları da vurdukları gibi vuracaklar beni.

Hem yürüyor, hem de düşünüyorum; kaç zamandır duyuyordum Cem’in entel barlarda kendi geçmişine küfrederek yaşadığını, Sevgi’nin bir özel timci ile evlendiğini, Yüksel’in işe girip iyi bir işletmeci olmanın mücadelesini yaptığını, Hüseyin’in Almanya’ya kapak attığını, ileride dönersem ne kadar para biriktireceğim hesabında olduğunu, Asıf’ın kutsal aile kavramı uğruna Tarsus’larda süründüğünü…

Bir yaprak gibi savruluşumuzu düşündüm, son sözümüzü söyleyememiştik. Geleceğe dair en güzel düşleri kurarken, şimdi ev kirasını, elektrik parasını nasıl ödeyeceğimiz hesabına takılıp kaldık. Yoksa bunlar bir rüya mı? Bir uyanma anında her şey berraklaşacak mı? Yoksa bizler hala okul kantinlerinin sıcak ve dumanlı havasının ortasında birbirimize çay ve sigaramı ikram ediyoruz? Etsek ne güzel olurdu…

Birden yüzüme bir ışık vurduğunu hissettim, biraz önce aklımdan geçenler, bir cam çerçevenin yere düşerken parçalanışı gibi dağıldı. Anladım ki tünelin sonuna geldim. Kesik kesik yosun kokusu çarpıyor burnuma, deniz olmalı yakınlarda. Artık gözlerimi açabilirdim, açtım da; yollar, bulvarlar, sahiller ve insan kalabalığı bekliyor beni. Eski dostlar, sabaha kadar süren muhabbetler, muziplikler, forumlar, yürüyüşler ve sen bekliyor da olabilirdin. Ah çok geç, zaman siliyor… Oysa en açmaz zamanlarımın korunganıydın sen.

‘Hayat bir karşılamadır’ diyordu bir şair. Ne kadar kısa, ne kadar vurgulu bir tümce, yaşamı ne kadar net anlatıyor. Neleri karşılamıyoruz ki; ihanetlerimizi, yalnızlıklarımızı, acılarımızı üst üste koyarak nasıl da üstesinden geliyoruz. Mücadele, yaşam biçimimizi şekillendiriyor her zaman ve her yerde. Yapılacak en büyük yanlış yaşama taviz vermektir, verilecek taviz yenilgidir, yenilgi de yıkıntıyı getirir.

Biliyorsun, ne çabalar harcadım sırf seni yaşamla tanıştırabilmek için. İçindeki metamorfozlar yanan bir kibritin barutu gibi hep kesif koktu. Biliyorsun sevgili, ben hep vardım ve hiç yoktum. Görünmeyen ise belki de hiç düşman değildi, düşman belki de içimizdeydi, bizdik, kendimizdik.

21.05.1996

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..