Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Dostluk
 

Ben kayalıkların yalnız martısı, o denizlerin kır saçlı delikanlısı.

Ben kayalıkların yalnız martısı, o denizlerin kır saçlı delikanlısı.
 

Tüm yaşanmışlıklara ve kurgulara;

TANIŞMA

Oltayı bağlamayı bilmediğim, balıklara gönlümü kaptırmak üzere olduğum günler.Yaz ayları..Yılı hatırlamıyorum!

Dalgakıranda zargana yakalamaya çalışıyorum ama ne mümkün..

Her şeyin acemliği zordur ama balıkçılığın ki bir başkadır!

Oltayı bilmezsin, misinadan anlamazsın, hangi yeme hangi balık gelir? Millet yakalar sen bakarsın, kızarır, bozarır kimseye de bir şey soramaz, arpacı kumrusu gibi düşünür durursun.

Balıkhaneden yarım kilo istavrit aldım, küçük kırmızı topun ucuna iki kulaç misina, misinanın ucuna da sinek iğne bağladım, istavritin sırtından küçük bir parça kesip yem olarak kullandım..Zargananın gelip oltama yakalanmasını bekliyorum.

Bekliyorum.......Bekliyorum....(!)

Beklerken dalmışım...

— Uyuyorsun sen be arkadaş!

Tombul hasırlı şarap şişesi gibi esmer bir adam gelmiş yanıma, çantasını açmış, taburesini kurmuş, oltasını denize fırlatmış, benim haberim yok.

— Rasgele ağabey, vurdu mu ben görmedim?

— Vurmayı bırak, hayvan iki kere de havaya fırladı

Allaaaah! Elim ayağım birbirine dolaşıyor, makarayı deli gibi döndürüp, misinayı sarıyorum........Hiç bir şey yok...Yem de yok.....İğne de yok..

Suratım artık nasıl bir şekil aldıysa..

— İğneyi sen mi bağladın?

— Evet.

— Nasıl bağladın?

— Kör düğüm attım!

Gülüyor.......Utanıyorum..Gömlek cebinden Maltepe sigarası çıkartıp yakıyor..

— Anlaşıldı ver bakalım misinanın ucunu.

İple boynuna astığı gözlükleri takıyor önce, takım çatmasından küçük bir kutu çıkartıyor, parmağını ağzına sokup kutunun içini karıştırmaya başlıyor, biraz sonra ıslak parmağa yapışmış iğne misinanın ucuna bağlanıyor.

— Bunu da söksün bakayım da göreyim!!

Yemleyip atıyoruz oltayı.....

SONRASI

Güzel ülkemde insanlar ve öyküleri birbirine benzer!

Kemal ağabey;

Sigortadan emekli oluyor, İstanbul’dan, trafikten, karmaşadan, hırgürden kaçıyor..Eline geçen toplu para ile Silivri’de bir ev alıp yerleşiyor..

Evde canı sıkılıyor, kahvede nefes alamıyor, elli yaşından sonra dalgakıranın yosunlu taşlarının gediklisi oluyor.

Zaman su gibi akıp, kumda izi kaldıkça Kemal ağabey de alıyor işin çalımını.

Hava müsait olduğu zamanlarda tüm vaktini deniz kenarında geçirmeye başlıyor.

***

Her balıkçının bir kayası olur, ne hikmetse hep aynı yerden atar oltasını, beklerken duruşu bile değişmez.

Keyifçi ile kıyı balıkçısının arasındaki fark, balıkçının suskun olmasıdır.

Ellerinde bira şişeleri, bağrış çağrış küfürlü konuşup alkolü ağzına içmeyi beceremeyen, sağa sola bulaşan, sorulduğunda “balıktan anlarım” diyen, babası zengin, arabası son model, cüzdanı kabarık, ensesi kalın balık tutmanın felsefesinden bihaber, insanlara da “zirzop” denir.. Zirzop isim değil sıfattır ya neyse!

Bir akşamüstü, Kemal ağabey kayasında, elinde oltası ile hülyalara dalmışken bu zirzoplar geldi yanına... Üç kız,iki erkek, çocuklardan biri ateş istedi.Kemal ağabey çıkarttı verdi..

Oltaları attılar denize, balıkla hiç alakaları yok ama...

Kahkahalar, el şakaları, öpüşmeler, koklaşmalar, keyfimiz kaçtı.. Takımları toplamaya başladık.

Çocuk bir daha ateş istedi, sigarasını yaktı, Kemal ağabeyin çakmağını suya attı!

Bela geliyorum demezmiş, ses çıkartmadı yine adam, çocuk balık çantasına bir tekme...(!)

Sabır taşı çatladı sonunda, girişiverdik beyzadelere.... Yer misin yemez misin? Verdik odunu, çocuklardan feci ayı kulağı çıkarttık..Kızlar arabaya kaçtı, çocuklardan birini denize soktuk çakmağı arattık, bulamadı..Diğeri gitti, yeni bir çakmak aldı geldi de bıraktık sıpaları...

KAYIK

Kıyıdan tuttuğu balıklar yetmedi Kemal Ağabeye, “emekli maaşı ile olmuyor” dedi.

Paraya kıydı, pancar motorlu, ahşap bir sandalı ekmek teknesi yaptı kendine...

Sabah ezanıyla denize, akşam ezanıyla eve.....

Görüşemez olduk.

Ben kayalıkların yalnız martısı, o denizlerin kır saçlı delikanlısı.

Lodoslu bir günde kahvede karşılaştık nihayet...

— Ali niye gelmiyorsun benimle çapara?

— Çapar sevmiyorum ben ağabey.

— Büyük taşa yemliye götüreyim seni. Olmadı lambalıda lüfere takılırız..

- O zaman gelirim..

— Ne zaman istersen...

İçtik çaylarımızı, bolca laflayıp ayrıldık.

Zamanla benim vaktim azaldı sorumluluklarım çoğaldı..

Kahveden ayağım kesildi, dalgakırana gidemez, eski dostları da göremez oldum..

Olmadık zamanlarda kader, bazen bir lokantada, bazen bir çay ocağında karşılaştırdı bizi, her karşılaşmada denizden balıklardan konuştuk..

Her seferinde takıldım “ Yalancı çıktın ağabey hani lüfere gidecektik?”

Fırsat olmadı, bira araya gelemedik..Ekmek teknesi ile büyük taşa gidemedik...

RÜYA

Aradan yıllar geçti..Silivri’den de koptum.

Herhangi bir senenin ağustosunda güney sahillerinde küçük bir kasabaya on beş günlüğüne yaz tatiline gittim.

Beyaz tenli olunca, güneşle bir araya gelmemeye dikkat ederim.

Kahvaltıdan sonra, bir söğüt gölgesi bulursam, akşamı ederim.. Bulamazsam odaya kapatırım kendimi, klimayı da açarım, kâh kitap okurum kâh hayal kurarım...

Öyle bir günde, kitap göğsümde uyuya kalmışım..

Hiç aklımda yokken Kemal Ağabeyi görüyorum rüyamda..

Balıkçı kahvesine oturmuşuz, gülüyor anlatıyoruz yine takılıyorum “ hani tekne ile balığa çıkacaktık ağabey?” Susuyor...... “ Kısmet olmadı” diyor...

Uyanıyorum...

“Hayat bir öğretmedir ama konuşmaz” diyorlar ya boşa değil...Anlayana konuşuyor..Dinleyene anlatıyor...

Yaz tatili dediğin nedir ki göz açıp kapayana kadar bitiyor.

Rüya aklımda, soluğu balıkçı kahvesinde alıyorum..Sürekli oturduğumuz masaya oturup çayımın gelmesini bekliyorum...Katlanmış, ezberlenmiş günlük gazetelerde haberler hep aynı, rüzgar var...

Acaba tanıdık birileri var mı diye gözlerim iskemlelerde!

Gözlerim duvardaki resimde.......

Ahmet çayı getiriyor

— Daha yakışıklı bir adam resmi bulamadınız da Kemal ağabeyin Fotoğrafını astınız duvara? Benimkini koysaydınız...(!)

Ahmet bir garip bakıyor, tıslar gibi konuşuyor;
- Ölürsen o da olur!

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..