Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ben kimim?

Ben kimim?
 

İnsanoğlu, her şeye rağmen topluma karşı nasıl bir sorumluluk duygusu ile yaşamak zorunda ise Allah’ı bilme konusunda da aynı hassasiyeti göstermeli........


İnsanların sosyal hayvan olduklarını ileri süren psikologlar, onlara elbette hakaret etmeye çalışmıyorlar. Çoğu kez, taklidi hareketlerin peşinde olduklarını vurguluyorlar.                          

Mistisizmde de benzer koşullar söz konusu.                                                              

Bir birimin kendini sadece beden ve ruh düzeyinde kabul etmesinin mental hayvanlığa işaret ettiği ve çoğu insanın bu bilinç düzeyi ile yaşamını sürdürdüğü anlatılırken, psikologların fikirlerine benzer, hatta çok daha önemli olan bir hususun altı çizilmeye çalışılıyor.                                                       

Doğduğumuz andan itibaren, insanın kendini bir bedende bulmasının, bilincinin ve değerlerinin bu şartlara göre gelişmesinin tabii sonucu bu oluyor.                                                            

Yaşam boyu karşılaştığımız ve özellikle çocukluk döneminden itibaren algıladığımız her tepki, bir oluşum, açığa çıkan bu tür bir benlik anlayışını getiriyor.                                                        

Çünkü kişinin kimlik oluşturması ve benlik duygusu, bu dönemlerde oturmaya başlıyor. Şayet sıra dışı bir formatlama olmuyorsa aynen kalıyor.                                                                   

Bir bakıma, sözlü veya sözsüz, mütemadiyen insanlarla iletişim-diyalog içinde olmaktan ötürü pek bir gelişme göstermiyor, adeta betonlaşıyor.                                                                                 

Tabi bu tür benlik, sorunlarla boğuşamıyor, kendini tanımayı da düşünemiyor!                                                                   

Şimdilerde gençler arasında bunalıma girip intihar edenlerin sayısı bir hayli fazla. Acaba “Bir intihar kuşağı mı gelişiyor?” demeden edemiyorsunuz.

Ayrıca bu intihar vaka’ları yetişkinlerde de görülüyor. Anlaşıldığı kadarı ile bu bulgular, gerçek “Ben’i” bulamamaktan kaynaklanıyor.

Ve “Ne oluyor bu insanlara böyle?” diye sormak gerekiyor.                                                                                                               

Hemen belirtmekte fayda var; burada sözü edilen, başkalarının mutlak ve gerçek yargısıdır. Bizlere yansıması müthiş oluyor.
Evet, insan birçok farklı gruba dâhil oluyor, değişik çevrelere giriyor ve her ortamda etkileşim içinde bulunuyor.

Bunun sonucunda ortak değerler paylaşılıyor. İnsanlar benzer şeylerin peşinde koşuyor, aynı ortamlarda seviniyor, büyük felaketlerde üzülüyor; sıkıntılar, krizler, ülke-dünya çapında paylaşımlarla aşılmaya gayret ediliyor. Haliyle, buna göre çevre şartlarından başlayarak oluşan bir “benlik” gelişiyor.                                                            Ama düşünen beyinler kendini sorguluyor.                                                                                 

“Ben Kimim?”                                                                       

“Gerçek benlik bu mu?”                                                          

Diye sormadan edemiyor!                                                 

Görünen o ki, belki ilk anda akla gelmeyen, uzun soluklu analizleri yapma gereği çıkıyor ortaya.                                                                                                                                       Oysa “Ah, kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya!” diyen Gülten Akın’ın bu zarif dizesi, halimizi özetliyor. İnce şeyleri anlamak için vakit ayırmamız gerektiği anlamına geliyor bu söz. En azından, bunu ifade ediyor.

İnsanoğlu, her şeye rağmen topluma karşı nasıl bir sorumluluk duygusu ile yaşamak zorunda ise Allah’ı bilme konusunda da aynı hassasiyeti göstermeli.                                                                              

Gerçek ben’ini ancak bu düzeyde bulabilir. İçselliği benimseyenler, bu şekilde sahneye çıkar, sözlü veya sözsüz olarak çok ince mesajları iletirler, bundan hiç şüpheniz olmasın.                                

Son yıllarda “ben kimim?” sorunu yanıtlayan, yeni ve dinamik gelişmeler oldu. Bunlar, ilgisiz kalanların dahi merakla izlediği bir bütünü oluşturdu.                                                                   

Özellikle, pozitif bilimi çok iyi analiz ederek, batın yapısını (mide-bağırsak) ikinci beyin gibi kabul edip birinci beyni etkilemesi (bildiğimiz anlamdaki beyni kastediyorum) hususunda ortaya atılan çarpıcı açıklamalar, BEN’ in ne olduğunu, ne şekilde bir gelişme gösterdiğini açık ve net biçimde algılanır hale getirdi.                                                                 

Bu arada, bir noktaya işaret etmekte yarar var. Esasen bu bilimsel bulgular, onun [Üstad Ahmed Hulûsi’yi kastediyorum) yaklaşık kırk yıl öncesinde sahip olduğu dokümanlardı.

Kuşkusuz, uzun yıllar sonra dile getirecekleri ise bugün düşündükleri olacak.                                                                         

Sözün kısası, son derece önemli bilgiler, kısa sayılabilecek sürede, çok daha verimli boyutlara çekilebilmesinin örneği olarak karşımıza çıktı diyebiliriz.                                                                

Bütün bu olanları izleyerek, tepkisizlikle davranışlarımızı şekillendirir ve en önemlisi gerçeğe ulaşabiliriz.

Buna istinaden, artık “ben buyum işte” derken, farklı bir benliğe sahip olduğumuzu anlamış oluruz.
 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..