Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Ben normalim, sen tuhafsın!

Ben normalim, sen tuhafsın!
 

Kendimizden faklı olanı hep yadırgarız, hep tuhaf buluruz nedense...

Hep "biz normaliz"dir, "başkaları anormal".

Hiç tam tersinin doğru olması ihtimalini düşündük mü? Ya da "uzaydan gelmiş olmalı" diye nitelendirdiğimiz birinin, o tuhaf bulduğumuz davranışının sebebini düşündük mü acaba?

Mesela makarnaya sos olarak reçel koyan bir tanıdığım vardı. Herkes gülerdi ona "Makarna ve reçeli karıştırmak, iki güzel lezzetin içine etmektir" demişlerdi ona. Çocuktum daha, ama bunun bir zevk meselesi olduğunun bilincindeydim. Hiçbir zaman yadırgamadım onu.

Bir tandığım da, yediği her öğünde tabağının yanına mutlaka 2-3 küp şeker koyar ve lokmalarının aralarına şekerleri sıkıştırıverirdi. İlk görenler için "tuhaf" bir daranış olurdu bu, çünkü herkese göre herkes "normal", o ise "anormal" idi.

Bazen de insanların bir davranışından ötürü, onları damgalamak vatandaşlık görevimizmiş gibi davranırız:

İki genç kız bindi otobüse dün. İkisi de, akşam sahneye çıkacakmışçasına ağır makyaj ve derin dekolteler içerisindeydi. Ve zaten yeterince dikkat çekmemişler gibi, daha çok çekmek istercesine en az 4-5 kez koltuk değiştirdiler. Sonra da sağdaki, durup durup soldakinin kafasına şişeyle vurdu. Bazı erkekler (hepsi değil) gerçekten de dilleri dışarıda onları izlediler yol boyunca. Ben erkek olmadığım halde baktığıma göre...

Başka iki genç kız da yol boyunca fısır fısır ve kıkır kıkır onları çekiştirdiler. Bu esnada dikkatimi çeken bir iddiada bulundular:

- Kesin hap kullanıyor bunlar.
- Kesin!

Nereden anladınız? Şuracıkta kan testi yaptınız da ben mi görmedim? diyesim geldi ama tuttum kendimi.

O iki kızın gerçekten sıradışı göründüklerini inkâr edemem, ama görünüşleri onları ilgilendirir. Ayrıca hap kullanmak ya da kullanmamak da onların tercihi. Ama bilip bilmeden böyle şeyler iddia etmek, "normal insanlara" yakışacak bir şey değil (iddiada bulunan kızlara göre kendileri "normal", ötekiler "tuhaf"). Onlar hakkında konuşmak belki de bir nevi ego tatmini amaçlı olsa gerek...

Nitekim, insanların doğasında kendini normal, başkalarını anormal olarak addetme eğilimi var gördüğüm ve gözlemlediğim kadarıyla.

Ben mesela, kahvaltıda herkes gibi peynir, zeytin, reçel, vs yiyemem. Yesem de doymam çünkü zevk alarak yemediğim bir öğünden çok değil, 1, 5 saat sonra açlık hissi duymaya başlarım. Bu yüzden kendimce bir çözüm buldum; bir gün önceden kalan ne yemek varsa kahvaltıda onu ıstır yerim. Çorbadan tutun, yoğurtlu ıspanağa, makarnadan imam bayıldıya, ne varsa hiç tereddütsüz yiyebilirim. Beni bu yüzden hep yadırgadılar. Hiç kimseye, bunun damak zevkine bağlı olduğunu kabul ettiremedim. Halbuki benim yaptığımı deneseler, belki kendileri de beğenecekler :)

Giyim-kuşam meselesine gelince... Annem, mesela, benim yaşımdayken (ve kilomdayken) hep salaş kıyafetler giyermiş, ve benim de öyle giyinmemi istiyor. Bir mağazanın vitrininde abuk (ya da bana göre rüküş) bir kıyafet görünce hemen "Özlem, gel şuraya bir bakalım" deyip içerde benim öyle bir şeyi hiç olmazsa bir kez denemem için baskı yapıyor. Bense, "Hiçbir kuvvet onu bana giydiremez" deyince hemen parlayıp, "Aman, senin beynin milattan öncesine ait zaten" diye beni eleştiriyor her seferinde. Ona kaç kez söyledim, "Ben senden gri bir triko takım giymeni istesem giyer miydin?" O zaman ne demek istediğimi gayet iyi anlıyor. Ama aradan vakit geçince yine kendini tutamayıp kıyafetlerim konusunda beni eleştirmekten vazgeçemiyor! Kendisine sorsanız, her "normal" insan gibi, kendisinin normal, benim tuhaf olduğumu söyleyecektir eminim.

Anlayamıyorum, neden herkesin kendimiz gibi olması gerektiğini zannederiz? Ve hiç kimseyi olduğu gibi kabul etmeyi beceremeyiz? Herkesin bir kişiliği, seçme özgürlüğü, zevki ve iradesi varken, neden tek tip insanla dolu olmasını isteriz çevremizin? Makarnayı reçelle yiyen o teyze, hep eleştirildiği halde asla bu huyundan vazgeçmedi. Ben de istisnai durumlar dışında kahvaltıda bir önceki günün yemeğini yemekten hiç vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim de. Ve anneme rağmen giyim tarzımdan ödün vereceğimi de hiç sanmıyorum.

Hiç kimse, hiç kimseye istemediği bir şeyi zorla yaptıramaz, yaptırmamalı. Ve hiç kimse, başkaları öyle istiyor diye kendi zevklerinden taviz vermemeli.

Şunu kimse unutmamalı ki, hiç kimse "normal" değil, ama "tuhaf" da değil. Herkes ayrı bir birey, ve kendi kişiliği, istekleri, seçme özgürlüğü, iradesi, giyim tarzı, damak zevki ve en önemlisi düşünce yapısıyla "kendisi" olabilir ancak.

Bizler, kendimizin ne kadar farkındaysak, o kadar kendimiziz. Bu böyle biline...

<özlem boral="">
 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..