Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '08

 
Kategori
Felsefe
 

Ben ölmeden önce…

Ben ölmeden önce…
 

İnsanlar her şeyin, hem de her şeyin değerini ancak kaybettikleri zaman daha iyi anlayabiliyorlar. Hani derler ya;’’kör ölür badem gözlü olur’’aynen öyle, yani bizim için sahip olduklarımızın değeri ancak kaybettiğimiz zaman fark ettiğimizle sınırlıdır ve maalesef kayıp etmeden de algılamıyoruz.

Yanımızda iken, kanıyla canıyla veya varlığı ile, bizim iken elimizden geldiği kadar üzeriz, kırarız, yıpratırız ve tabi ki yıpranırız da…

Benim kıymetimi bile, ölünce algılıyorum ben.

Kendimi düşünüyorum , sağlık bir şekilde sahip olduğum uzuvlarımı, kendi çapımda yeteneklerimi, duygusal ve sevecen yanlarımı, tavırlarımı vs.

Kendimi düşünüyorum yine, ne kadar çekilmez olduğumu, bir şeylere kızdım mı hayata küsüşlerimi, bazen ne kadar da gıcık olduğumu, aksi ve sevimsiz olduğum anlarda ne kadar bencil olabildiğimi, her halta ağlayacak kadar yufka yürekli oluşumu, kimi zaman aşırı saflığımı vs… (Negatif bulduklarımda ne çokmuş yahu!: )) )

Derken geçmişimi ve hala var oluşumu düşünüyorum.

Ben ‘’ölmeden önce’’ diyorum geçmişe artık;çünkü geçmişime aşırı takılıp kaldığımı gözlemler oldum kendimde ve bir türlü içinden çıkamadığımı tabi ki, geçmişte sabit kalınca gelece fazla karamsar baktığımı güzel her şeyi geçmişe saklayıp, durmadan onlar için sıkıldığımı ve aslında hiç sevmediğim yanlarımı yüz üstüne çıkardığımı görüyorum.

Düşüncem böyle olunca kendimi çok hırpalıyorum, o yüzden ‘’geçmiş’’ değil ‘’ölmüş’’ demek daha güçlü kılıyor beni

geleceğe, ’’gelecek’’ değil aslında ’’yeni doğan’’lar.

Bir yığın sevimsiz yanım kadar varlığıyla mutlu olduğum ve sevdiğim taraflarımda var biliyorum ve ölmüşleri gömünce onları keşfediyorum.Ama onları ilerde yaşarım diye hep de ertelerken buluyorum kendimi.Sonra düşünüyorum ve seviniyorum, henüz yaşıyorum ki erteliyorum…

Geçmişi düşününce çoğunlukla kızdığım şeyleri görüyorum kendimde, demek ki geçmiş değil ölmüş saymam gerek ki kayıplarıma yanmayayım, geçmişe saklarsam yürek acıya alışmaz ama öldü sayarsam istemese de alışacak.Geçmiş varken de mutlu değildim ki, yoklarken de yanmıyorum, hatta tecrübe diye iyileri ayıklayıp yeni doğanlara ekleyip büyütüyorum onları, ötekileri ise gömüyorum.Belki üzülüyorum ama ölmüşe yas tutmaktansa ders çıkarıyorum galiba ve daha nice güzelliklere pusula yapıyorum.

Ben ölünce anlıyorum bazı şeylerin kıymetini ve kıymetini anladığım şeyler için yanmıyor yüreğim, hatta ‘’iyi ki de ölmüş ders çıkar kendine’’ diyor yüreğim ve henüz hiç ‘’tüh be!biraz daha yaşasaydı, şurası da şöyle böyle idi… ’’dediğimi bulamadım ölmüşlerim arasında.

Demek ki ölenler ‘’kör değilmiş, ölünce badem gözlü’’ olmamış ben de, ya da yeni keşfettiğim bir bakış açısı ile negatiflik mi ekliyorum ruhuma hı!!??

Belki de böyle düşünmem bile henüz ölmemiş olan tarafımın göstergesidir?

Bardak meselesi bardak yarım dolu ama nasıl gördüğüm önemli değil mi?Ben bu durumda bardağı olumlu görmeyi tercih ediyorum.

Tabi ki her kaybettiğimiz değerli ama ben ruhumda kaybettiklerime değer verip ardından ağlamamayı da öğreniyorum galiba, nede olsa ölmüşler yeni doğanlara tecrübe oluveriyor, hem ölmüşler hep kıymetli ki yeniler için değer ifade ediyor…

 
Toplam blog
: 205
: 4593
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

86nın bir kış günü doğmuşum, belki de ondadır kışı çok sevişim .Hayatın gerçeklerini görüp nefret..