Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '10

 
Kategori
Öykü
 

Ben senim, sen de ben

Ben senim, sen de ben
 

Biz, bize mi benzeriz?


Çalar saate düşmanca baktı Etem, istemeye istemeye yataktan kalktı. Öfkeyle lavaboda kan kırmızı gözlerini yıkadı. 

Hiç uyumamış gibiydi; o nedenle kendisini dinlenmiş hissetmiyordu. Başında ağrı, vücudunda gerginlik vardı. İşe yetişmek için sokakta koştururken, durakta otobüse binmek için birkaç kişiyi iteleyip öne geçerken hep aynı kızgınlık üzerindeydi. Birisi sataşsa hemen belâ çıkaracaktı. 

Aradığını ancak işyerine geldiği zaman bulabildi.Yaşlı bir adama çalıştığı veznenin camından çıkıştı: 

-Sırana girsene beybaba!... 

-Sıramdayım evladım. 

- Ne! Sıranda mısın? En az on beş kişinin önüne geçmedin mi? 

-Evladım, ben sabahleyin en erken gelenlerden birisiyim, ama ayakta fazla duramadığım için sıramı belleyip bir kenarcığa oturup bekledim. Bunu sıradakilerin hepsi biliyor. Şimdi de sıra bana geldiğinden vergimi yatırmak için… 

-Almıyorum senin paranı! Sıranı beklersin, ancak o zaman vergini yatırabilirsin. 

-Ama, evladım..... 

*** 

Mete ellerini, kollarını, bacaklarını neşeyle salladı, yataktan kalktı ve işe gitmek üzere otobüse bindi. Sabahın alaca karanlığını çok seviyordu, hafiften bir şarkı mırıldandı yol boyunca. 

Daireden içeri girince, vergilerini yatırmak için bir hayli mükellef olduğunu gördü. Güler yüzle onları selamlayıp veznesini açtı. Kalabalığa bir de oturduğu yerden dikkatlice baktı. Orta sıralarda bir ninecik bastonuna dayanmış, ama ha düştü ha düşecek...  

-Teyzeciğim, sen gel, buraya otur. Sıran gelince ben alırım senin paranı, dedi.  

-Sağ ol oğlum, ben bekleyebilirim.  

-Olur mu öyle şey teyze! Hem bunun kimseye de bir zararı yok, dedi ve kendi iskemlesini nineye uzattı.  

-Evladım, şimdi de sen ayakta kaldın.  

-Fark etmez teyze, biz daha çok genciz. 

 

*** 

Etem, işten eve dönerken alış veriş etmek için sebze haline uğradı. Kandırılmamak, bozuk ve çürük sebze almamak için çok dikkatli davranması gerektiğini düşünüyordu. Bir satıcının domateslerini ellemeye başladı. Satıcı: 

-Âbi, domatesleri sıkıp durma, turşusunu çıkaracaksın! 

-Zaten hepsinin turşusu çıkmış, ben ellesem ne ellemesem ne! 

-Her gelen senin gibi elini tezgaha atarsa suyu da çıkar, canı da. 

-Seçmece değil mi yani? 

-Değil ya, işine gelirse alırsın! 

Bıraktı, gitti karşıdaki satıcıya: 

-Bir kilo domates, ama şu öndekilerden ver! 

Satıcı poşeti doldurdu, tarttı ve Etem’e verdi. O da başladı poşetteki domatesleri kontrole... Sonra da hepsini boşalttı tezgahın üzerine. 

-Bunların içerisinde bir tane bile sağlam yok. 

-Nee! Beğenemedin mi? diye kükredi satıcı ve birbirlerinin boğazlarına sarıldılar ... 

*** 

Mete, tezgahını düzelten satıcıya yaklaştı:  

-Kolay gelsin.  

-Sağ ol, buyur âbi. Bi emrin mi var?  

-Biberden, kabaktan ve soğandan birer kilo, ha bir de iki kilo domates ver.  

-Âbi, domates yemeklik mi salatalık mı olsun?  

-Salatalık olsun.  

-Biberin büyüğünü mü küçüğünü mü istersin?  

-Fark etmez.  

Sebze dolu poşetleri eline aldı, parasını verdi , ”hayırlı işler” diledi ve diğer ihtiyaçlarını almak amacıyla halin iç taraflarına doğru yürüdü.  

***  

Müdür Etem’i karşısına almış konuşuyordu: 

-Bakınız Etem bey, arkadaşınız Kani beyle ilgili bir soruşturma var. Bu konuda sizin de bazı bildikleriniz olabilir. Bunları müfettişe anlatmadan önce sizinle görüşmek istedim. Ben Kani beyin tutumunu hiç beğenmiyorum. 

-Evet efendim, anladım, diyebildi sadece. 

İçindeki sevincin gözlerine yansıdığını sandı, her şeye rağmen müdürün bunu fark etmesini istemiyordu. Müdür devam etti: 

-İşi için gelen mükelleflere pek iyi davranmadığı söyleniyor. 

-Doğrudur efendim, ben de birkaç kere bu tür olaylara tanık oldum. 

-Geçimsizmiş de... 

-Evet efendim. 

-Onun hakkında bazı ağır suçlamalar var. Meslek onurumuzla bağdaşmayan bu iddialar soruşturulacak sanırım. Siz de bildiklerinizi yetkililere anlatırsanız iyi olur. 

-Baş üstüne efendim, deyip müdürün odasından çıkarken çok memnun görünüyordu. 

Zaten Kani beyi hiç sevmezdi ve onun kendisine dost olmadığına inanıyordu. Bu tip insanların, her türlü olumsuz davranışı yapabileceklerine dair bir saplantısı da vardı.  

*** 

Müfettiş , Mete’ye sordu:  

-Kani bey hakkında bazı suçlamalar var. Bunlar çok ciddi ithamlar. Bu konudaki bildiklerinizi anlatır mısınız?  

-Efendim, Kani beyi tanıyalı çok uzun bir zaman olmadı, ancak bildiğim kadarıyla görevine bağlı ve çalışkan bir arkadaş.  

-Aile durumuyla ilgili söylentiler var.  

-Mazbut bir aile reisi görünümünde. Bir kızı ve bir oğlu varmış ve ikisi de üniversitede okuyormuş. Bu nedenle ekonomik yönden zorlanıyor olabilir.  

-İfade tutanağına başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?  

-Kani bey, arkadaşlarının çoğunluğu tarafından sevilen birisidir. Belki sevmeyenleri de vardır, ama kimler olduğunu bilemem. Kani bey meslekte deneyim sahibidir ve deneyimini herkesle cömertçe paylaşır. Yıllarını bu kurum için harcamıştır. 

*** 

Mete uyumadan önce yatağında Kani beyin başına gelenleri düşünüyor, uğradığı haksızlıktan bir an önce kurtulmasını diliyordu. 

Bir ara gözlerinin önünde Etem’in hayali canlandı, daha doğrusu bu hayal, aynadaki kendi yüzünün yansımasıydı . 

Sinsi sinsi gülen, insanların açıklarını arayan, zayıflara karşı kaba ama güçlülerin karşısında çok nazik, başkalarının hakkını gasp eden, acımasız bir tip... 

Bu tip geldi Mete’nin kişiliğiyle bütünleşti. 

Benliğinin derinliklerinde bir sızı hissetti, tekrar Mete olma çabasındaydı. 

Gecenin karanlığı şimdi daha da koyulaşmıştı. 

Acı acı inledi Etem olarak; gözlerinden yaşlar akıttığında ise artık Mete’ydi. 

Rahatladığını hissetti. 

Etem kişiliğini yok etmeye karar verdi ve derin bir uykuya daldı gönlü rahatlamış olarak.... 

 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..