Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '14

 
Kategori
Eğitim
 

Ben yolu biliyorum! Ama sen nasıl yürüyorsun?

Ben yolu biliyorum! Ama sen nasıl yürüyorsun?
 

Çoğumuz şimdiki aklımızı alıp, geçmişe yolculuk yapmak için neleri feda ederdik değil mi?

Çocuklarımız sık sık bizden “Şimdiki aklım olsaydı, şöyle yapardım, böyle düşünürdüm, aklını başına devşir, sen bari oku da adam ol!” gibi ültimatomları, keşkeleri duyar ne yazık ki… Duyarlar bizi duyarlar da, bir kulaktan girer, diğer kulaktan çıkar gider.

Yürümemiz, konuşmamız, yeme-içmemiz, üzülüp sevinmemiz, korkmamız, sevincimiz, okumamız, yazmamız olumlu ya da olumsuz aklımıza gelecek her şey bir öğrenmedir. Hayattaki her şey öğrenmeyse, o zaman “öğrenme” de bir öğrenmedir. Bu durumda öğrenme, sadece okulda gerçekleşmiyor. En etkin okul, hayat’tır. Anne karnında başlar ve ölene kadar devam eder…

Nasreddin Hoca, tarlasında çalışırken, tanımadığı biri yanına yaklaşır: “Amca, falanca köye gideceğim, kaç saatte gidebilirim?” diye sorar.

Hoca adama şöyle bir bakar, cevep vermez. Adam bir kaç kez daha sorar:

“Herhalde adam sağır ” der ve yola devam eder. Yabancı, kendi halinde yürüyerek epey uzaklaşır. Hoca, “Evlat, o köye iki saatta gidersin diye seslenir,” arkasından.

Öfkeyle dönen adam, kızgın bir sesle, “Be adam, madem sağır değilsin, köye kaç satte gideceğimi de biliyordun, neden sorduğumda söylemedin?” der.

Nasreddin Hoca, gayet pişkin bir tebessümle, “Evlat, ben yolu biliyorum ama, senin nasıl yürüdüğünü görmeden nasıl cevap verebilirdim,”der.

Öğrenci eğitim yolculuğunda yürüyor, ama nasıl yürüdüğünü biliyor mu?

Nasıl yürüdüğünü bilmek, yürüme hızımıza göre stratejiler geliştirmek, ancak kendini tanımakla mümkündür. Öğrenmenin ilk basamağı, öğrencinin kendini tanıması ve kendisiyle yapacağı sözleşmedir.Kendiyle yüzleşip, yeteneklerinin farkına varmasıdır.

Öğrencilerin neredeyse % 90'ı öğrenmede zorluk yaşadığını, öğrense bile aklında kalmadığını, çabuk unuttuğunu; çalışırken sıkıldığını, özellikle bazı dersleri hiç sevmediğini, öğrendiklerini ifade edemediğini, sınavlarda bilgiyi kullanamadığını söylüyor. Ailelerinin de özel çaba ve katkılarıyla kendilerini aptal ve geri zekalı ilan etmek zorunda kalıyor.

Öğrenmeyi istemek ön koşulu ile, bilgiyi almak ve işlemek yani yaşamına katmak, öğrenilen bilginin altında ezilmeden, bilgiyi aktif araç olarak kullanmak, “Amaçlı bir yol” takip etmeyi gerektiriyor.

Öğrenci koçu sanıldığının aksine, derslerin içeriğiyle değil, öğrenme teknikleriyle ilgilenir.

Bilgiyi doğru yerden, doğru yolla alabilmek için, kucak dolusu para döküyoruz dershanelere, özel derslere… Tabii önemli, ancak ailelerin ve öğretmenlerin çizdiği yolda değil. Öğrenci, eğitim koçuyla bereber kendi belirlediği yolda ve kendi özellikleri doğrultusunda bilgiyi almalı ve işlemeli.

Öğrenci koçu, çeşitli yollarla öğrencinin öğrenme isteğinin aktif kalmasını sağlar ve hedefi doğrultusunda gerekli motivasyonu oluşturur.

Öğrenciye uygun öğrenme tekniklerini tespit eder ve kullanmasını sağlar.

Öğrenciyi sadece öğrenci değil, önce insan olarak tanımlar; beden, zihin ve ruh sağlığını ön planda tuttar ve bütünsel bir bakış açısı getirir.

Eğitim koçluğu, aile içi ilişkileri; anne-baba-çocuk-okul dörtgenin içinde ele alır.

Koçun çalışmaları rastlantısal değil, stratejik plan dahilinde olur.

Bir öğrencinin farkındalığı:

Mutlu bir öğrenci, mutlu birey- mutlu aile- mutlu ülke- mutlu dünya demektir.

“BİR İNSAN, BİR DÜNYA”

Umuyorum ki, Alvin Toffler’ in şu sevimsiz yorumu hiçbir zaman can bulmaz;

“21. yy’ın cahilleri, okuma-yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyi öğrenemeyenler olacaktır.”

Sevgilerimle  

 
Toplam blog
: 57
: 4512
Kayıt tarihi
: 19.12.12
 
 

Kainatta nokta, nokta da kainat olan "İNSAN" İnsanı keşfetmek için cıkılan yolda bir yolcu sadece. ..