Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bende yaşıyorum.

Bende yaşıyorum.
 

Hayat aslında size uzattığım papatya kadar basit ve derin.


Yine bir Pazar ve yine ben.Evde yalnız ve güzel oturmak varken, sinirlerimin bozulmasını seyretmek ve buna neden olmak niye. Hiçbir şeye sinirlenmiyorum, yerinden kalkmayıp ahkam kesenler kadar. Türkiye üzerindeki değerlendirmelerini bir satranç masasındaki değerlendirmeler gibi görüp analiz yapanlar kadar. Bu sefer isim vermeyi düşünmüyorum. Bir kadın ve onun gibi yapanları temsil ediyor. O yüzden onu bir isim ile betimlemeyi düşünmüyorum. Türkiye de hologram mühür kullanan bir üniversiteden mezun olmuş, bunu özellikle yazıyorlar. Bununla kalmamış, gitmiş üstüne üstlük aynı okulda yüksek lisans yapmış. Sonra demiş ki ‘Ben bir yurt dışına çıkayım’ demiş. Yurt dışında da kalburüstü bir üniversitede doktoralık yapmış, sonra ondan sonra bunu yazmalıyım Fransa’da çalışmaya başlamış. Akademisyen olarak.

Güzel bayan. Kişi Türkiye’de yaşamıyor. Ekmek kaç lira bilmiyor. Sultanahmet te hayat nasıl başlar bilmiyor. Belki buraları da turist mantığı ile biliyor. Üniversite yıllarında da ekonomik bir buhran yaşamadığını söylemeliyim. Burada hiç otobüs durağında beklememiş. Belki öğrencilik yıllarında da sırf eğlence olsun diye binmiştir. Taksi ye verecek parası olduğunu bilme güvencesi ile. Ekmek ne eder. Çay kaç kuruştur. Faturalara yapılacak bir beş liranın bile bu ülke insanın nasıl canını yaktığını bilmez.

Bu ülkede kadınların kadın değil insan bile olamadığını bilmez. Kadınların eşit kelimesini hiç duymadıklarını, bundan sonra da duyamayacağını bilmez. Bu ülkede kadınların Fransız kadınlar gibi şömine başında elinde şarap kadehi ile rahatça sevişemediğini bilmez. Bilse de kadınların bu işte asıl sorumlu olduğunu söyleyecektir. Çünkü o böyle öğrenmiştir. ‘Eğer yaşantımızda bir sıkıntı var ise bu bizim sebeb olduğumuz bir şeyden ötürüdür’ kadar doğru bir gerçeği bile yanlış çıkarımlardan giderek bulmuştur.

Türkiye de hala ünzilelerin olduğunu bilmez. İnsan haklarına duyarlı bir ülkede –Demokrat demiyorum- yaşayıp Türkiye’nin gerçeğininde bu olduğunu savunur. Bu hanımefendi ne demiş biliyormusunuz. -Türkiye bir sentez den geçiyor. Türkiye deki gidişin çok büyük radikal değişikliklerle sonuçlanacağını düşünmüyorum. Türkiye iyiye doğru değişiyor. Ya o bu ülke gerçeğini hiç bilmiyor. Ya da ben bu ülkede hiç yaşamıyorum. Eğer ikimizde bu ülkenin topraklarında doğmuşsak –bir an için bende kendimden şüphe ettim de- sanırım biz millet olma duygusundan uzaklaşıyoruz. Hanımefendi Türkiye’de hiçbir sorun görmediğini söylüyor. Doğu ve Batı sentezinin artık tamamlanmak üzere olduğunu ve Türk Halkının nerede olmak istediğinin kararını vereceğini söylüyor. Ne seçimi bir seçim sunulmadı bize. Bir dayatma söz konusu.

Ben ölmüşüm ağlayanım yok der annem bazen. Evet ben ölmüşüm. Bugün üniversite sınavı vardı. İşte Türkiye nin gerçeği. Bu insanlar yarın iyi bir Türkiye sinde yaşamak için savaşıyorlar. Ve Türkiye'nin yarının bilmiyorlar. Bir devlet düşünün ki gençlerine ve onların ellerine bırakacağı bir toprağı vaat edemiyorlar. Çünkü bir insanı insan yapan temellerden biride aidiyet duygusudur. Baba ocağına giderken de, gelin evden telli duvaklı giderken bu duygudur onu hislendiren. Geride bıraktığı köklerdir. Onu o yapanlardır. Atalardır. Yağmurla ıslanan topraktır. Bu ülke bu ülkenin çocuklarına yatırım yapmadı. Başkalarının yapmasına da göz yumdu. Bilgi, öğretilen bir şey değil, para ile satılan bir şey oldu. Bunların altında sınava giren bir sürü gençe şu soruyu sormayı bir görev addediyorum. -Hey, yarın bu ülkenin geleceğinden sorumlu olacak olanlar, siz bu ülkede neler olduğunun farkındamısınız? Yoksa önce geleceğimi garanti altına alayım da ondan sonra mı konuşurum diyorsunuz. Peki bir geleceğinizin olacağına inanıyormusunuz. Sevgilerimle AYRIM OTUM.
 
Toplam blog
: 16
: 542
Kayıt tarihi
: 18.08.09
 
 

1971 Kars doğumluyum. Ama karadeniz kızıyım. Babamın mesleğinden dolayı eğitim hayatım farklı yerler..