Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '13

 
Kategori
Deneme
 

Bendeki sen

Bendeki sen
 

“Şimdilerde, arştan arza değin adının geçtiği her yerde ve her kalpte sensizlik kıyameti kopmakta…”

Sensizlik dolayısıyla kuruyan boğazımda düğümlenen sözcüklerden geriye kalan sözlerdir bunlar. Kimi zaman sevmelere işaret eder, kimi zaman da sevilmeyi beklemelere.

Bekler durur kalbim… Belki bir saniye… Belki bir dakika… Belki bir saat… Belki bir gün… Belki bir hafta… Belki bir ay… Belki bir yıl… Belki de… Belki de bir ömür…

Beklemelerde bir saniyenin bir asırdan bir farkı yoktur. Vuslatı bekleyene bir saniye bir asır misali uzarken; vuslat gerçekleştiği zaman da, bir asır bir saniye misali kısalır. Zaman, hislerle ters yönlü hareket eder. Zaman, hüzünleri uzatırken, mutlulukları da kısa tutar.

İşte bu yüzden, zaman, “bendeki seni” alıp götürür benden çok uzaklara. Belki de bu yüzdendir, zaman ile alıp veremediğim. Belki de bu yüzdendir, zamana olan kızgınlığım. Seni benden alıp götüren zaman, beni de alıp benden çok uzakta bir yerlere bıraksa ya! Belki o şekilde, merhem olur yaralarıma. Belki de o zaman…

Seni benden alıp götüren zamana inat, beyaz tenli bulutların arasından solumaya çalıştığım hava ile atmosfer boşluğundan ellerim uzanırken sana, dedim ki:“Kara bir sevdanın içine düştüm.”

Ve sen, dedin ki:“Keşke, senin yerine ben düşseydim.”

Ve ben, dedim ki: “Yükseklerden düşerken ben, bana seni anlat… Bana seni anlat ki, senin pencerende nasıl bir ‘sen’ var bileyim… Bana seni anlat ki, benim penceremde nasıl bir ‘sen’ olacak göreyim… Bana seni anlat ki, düşlerimde seni yaşatabileyim…”

İşte bu sözler arasında ben, düşmeye devam ederken sessiz çığlıklarım arasında, yaraların kanamaya başlar içimde beliriveren acılarında. Sözcükler bir kez daha düğümlenir kuruyan boğazımda. Sözcükler düğümlenmiş olsa dahi, sever bu kalp ve durmaksızın yürür uğruna savaştığı bu davanın peşinde. Sevilir bu kalp, sevmek denen şeyden uzak kalmış olsa da.

Sonu sana çıkan bu yolda, atmış olduğum her adımda ve geride bırakmış olduğum her ayak izinde, sana gelişlerimin kokusu var. Bu kokunun üzerime sindiği her anda, bir sevda doğmaya başlar. Bu sevdanın doğduğu gün, etrafında bir Ay misali dönmüş olduğum Dünya’nda bir başka ışıldar Güneş. Bu sevdanın doğduğu gün, bahar kokar bütün kışlar. Yeşeriverir gönüllerde kurumuş olan tüm yapraklar. Ve yokluk, varlığa bürünmeye devam eder.

Varlığını yokluğunda bulmaya çalışırken, kırık kalemim yazmaya devam eder kalbimden beyaz sayfalara dökülen tüm hislerimi. Sen, duymasan da… Sen, görmesen de… Sen, bilmesen de… Bendeki sen, var olmaya devam eder, herhangi bir değişime maruz kalmaksızın. 

Sen hiç düşünme kalemimin kırık olmasını… Çünkü benim kalemim kırık olsa dahi yazar… Doğruluğuna inandığı her yolda akar durur bu kalemin mürekkebi… Ve hiç durmak bilmez… Aynı zamanda, susmaz da… Ve hep konuşur ezel kadar uzaklardan… Bir şeyler fısıldar sessizliğin kulağına:

“Herkesin gözleri kısık bir şekilde bir yerlere bakıp da, ezel kadar uzaklara gittiği bir anısı vardır hayatında. Kimisi bu anıyı yaşatırken, kimisini ise bu anı yaşatır. İşte benim de hayatımda hem yaşattığım hem de beni yaşatan tek anı tek anı, ‘bendeki sen’dir.”

https://twitter.com/MURATTAS20

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..