Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '12

 
Kategori
Güncel
 

Benden haberler…

Eskiden bir yazı dizim vardı, o vakitler tv izlemediğim için “Bizim Evin Halleri” diye başlık koymuştum, meğer aynı isimde bir tv dizisi varmış!

“Teyze, biraz daha yaratıcı olsaydın keşke…” diyen yeğenimden öğrenmiştim durumu…

Benim “Bizim Evin Halleri” nin kaçıncısıydı öğrendiğim vakit, tam anımsamıyorum, on falandı, sanırım.

O diziyi devam ettirmek istedim, ama bir beceriksizliğim vardı ki, şekerim, “Bizim Evin Halleri-1, 5, 10, falan diye gidiyordu, “Bizim Evin Halleri” başlığını gören de “Ayy, ben bunu okumuştum geçenlerde” diyerek okumadan geçiyordu!

Eeee, bana da yazık yani! En evcil, en özel şeylerini yazıyorsun, sanıyorsun ki üç-beş benzer şeyler yaşayanlar var… Aaaa, bir bakıyorsun ki doğru-düzgün okunmamış bile!

Üzülüyor insan, ne yalan!

******

Bu kadar lafın nedeni ne?

Okuyor olduğunuz yazı aslında “Bizim Evin Halleri- bilmem kaçıncısı” tarzında, lakin başlık tutmadı be şekerim, el mahkum “Benden haberler” dedim; oysa gönül isterdi ki “Bizim evin halleri…” diyeyim!

******

Köpek kızım Maia iltica hakkını kullanmaya kalkıştı!

Karşı komşumuzun evine kaş ve göz arasında nasıl daldı, nasıl kendini yere yapıştırıp paspas yaptı, anlatamam!

Az daha karnesini komşuma verip, “Eti senin, kemiği benim” diyecektim!

******

Sevildiği yeri biliyor kerata, bir de orada hep birlikte olup da sohbet ettiğimiz anlardaki sinerjiyi hissediyor; orada hep birlikte olmamızı istiyor.

Sırf yere yatıp da kendi istediğini yaptırmak niyetinde olduğundan dolayı tasmasını taktığım gibi eve tıktım!

Bunların zekisi de bir ayrı oluyor; o anda istediğini yapsaydım, her istediğini aynı şekilde yaptıracağını iyice öğrenecekti, eşek!

Yolda da yapıyor, zira, geziyoruz, dolaşıyoruz, evin yoluna çıkan her sokak başında yere yapışmaya başladı; öyle de bir yapısı var ki; elimde ödül çikolatası varken dahi çıplak zemine yatmayan, yatar gibi yapan biri, istediğinde her yere yatıyormuş, iyi mi!

******

Öyle kuaförlerde zaman geçiren biri hiç olmadım, olamadım yani…

İlle gerek olacak, saçım kesilme aşamasına gelecek, eski zamanlarda röflesi tazelenecek, sonraki zamanlarda röfle boya ile kapatılacak, düğün-dernek olacak da saçımı yaptıracağım, falan…

Kuaförlerin bu anlamda hiç sevmediği müşterilerindenim, sabahın er saatinde fön çektirmeye, saçımı toplatmaya falan gitmem.

Para kazanılmaz müşteri grubundayım, yani!

Lakin, bir diğer anlamda da pek sevdikleri bir gruptayım ki; “Sana bırakıyorum, nasıl istersen öyle şekil ver, kes, biç”!

Eni-konu, işinin ehline bırakmak gerek bazı şeyleri diye düşünürüm; yoksa kendi seçeneğime kalsa her daim aynı saç modeli ile gezerim.

En büyük dayanağım da şudur: Kökü sendedir!

O nedenle ne kesimden, ne boyanın renginden dolayı mutsuz olmam!...

Misal, geçenlerde saç kesimine acayip güvendiğim Kazım’a gittim, önümüz yaz, fazla kısaltma yeter, toplayayım yani saçlarımı dedim, “Toplayıp ne yapacaksın, bak şimdi sana acayip kullanışlı bir model yapacağım” dedi, eyvallah!

Anacım, elinde makas, resmen dansediyor adam, gıkımı çıkarmıyorum ama her geçen dakikada saç neyin hiçbir şey kalmıyor kafamda!

Önden görüntü az biraz saç var gibi, arkadan bakıldığında keltoşa yakın bir kadın oldum, iyi mi!...

“Kazım, boyun bölgemdeki tüm yağları ortaya çıkardın!” dedim, demesine de, “Olmayan şeyi mi ortaya çıkardım?” diyerek savuşturdu durumu, haa, bir de hafif şaplak attı enseme…

Oradan çaktım zaten vaziyeti, tam şaplak atılacak duruma gelmiş ensem!

******

Evdeki en çirkin ve mide bulandıran haber: Karafatmalar!

Hamam böceği de denilebilir, ne denilirse denilsin, valaha, umurumda değil!

Yeter ki bizim eve yolları düşmesin!

Apartman ilaçlandı, koptuk gitti kendimizi Pazar günü öğle saati sokaklara attık, üç gün temizlik yapmayın denildi, eyvallah, bundan güzel bir haber mi var!

Ne üç günü, beş gün temizlik yapmadık! (Yarabbi şükür!)

Apartmanın bizim tarafımıza düşen en alt katında oturanlar yurt dışında, ev ilaçlanamadı, o bölgeye düşen dairelerde karafatmalar fink atmaya başlamadı mı!

Fink atmakla, hatta meşk etmekle falan uğraşsalar iyi, antenlerini bizim evlere dikmekte de bir sakınca görmediler, burunlarını her yere sokmaya meyilliler!

İster soksunlar, ister sallana sallana gelip de bir yerlerde mevta olsunlar, sonucu hiç değiştirmiyor: Her elimi uzattığım yere dokundular diye belliyorum!

Resmen kabus!

İnsan, bir bardak alıp da su içemez mi?

İçemiyorsun, şekerim, ya orayı da ziyaret ettiyse?

Üç kutu kalıcı böcek savıcı, iki kutu böcek yemi, alt komşunun duvarlarına böcek savıcı ile müdahale falan, nazarlandan korunsun, sanki işe yaradı gibi!

******

Ne fena bir şeymiş, bunca zaman ilaçlama yapılır, bunca zaman böcek yemi koyarım oraya buraya, en fazlası pek sersemine rastlardım, o da zaten, mevta olur giderdi, gözümün önünde…

Hatta, fazla acı çekmesin diye, bir kağıt peçete ile alır, artık Allah ne verdiyse, ya klozete atar sifonu çekerdim, ya da bahçeye atıverirdim.

******

Çok inanmak istediğim bir gerçek var: En alt katımız ilaçlanamadığı için durum böyle.

Yoksa, her sene ilaçlama sonrası en fazla bir tanesi ile tanışırdık ki, tanışıklığımız pek kısa sürerdi, son nefesini verir olurdu!

İnsan tırsıyor, deprem habercisi olan ve bizlerin pek de evcil hayvan olarak beslemeyi düşünmediğimiz canlıların bazı hareketliliğini bazı yetkili kişiler önemsiyor ve takip ediyor.

Bu, bir uyarı mıdır, bilemem, lakin uyarmadan da geçemem!

Karafatmalar isyanda!

Haberiniz ola!...

******

Hep tırsak davrandığım bir konudur: İnceltici, zayıflatıcı bel kemerleri.

Hiç inanasım gelmedi, hep bir tuzak olarak algıladım, ne yalan!

Taa, liseden arkadaşım, avukat, önerdi: Vallahi işe yaradı dedi!

Bakalım…

Denersem, sonuçlarını da paylaşırım!

Yani, işe yarıyorsa, hakkını vermek gerek, değil mi?

******

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..