Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Benelux-Paris turu, 2.bölüm-Paris

Benelux-Paris turu, 2.bölüm-Paris
 

Seine nehri ve Eyfel Kulesi


Benelux-Paris turunda 2.günümüz öğlene kadar Bruges’de geçmiş idi. Öğleden sonra Parise gitmek için yola koyuluyoruz. Belçika –Fransa yolu üzerinde yol kenarlarında gördüğümüz ses duvarları arkasındaki köylere araçların gürültüsü gitmesin diye yapılmış. Bu gezimiz de bu ses duvarlarına çok rastlıyoruz.

 300 km yolu molalar ve Paris girişindeki trafik sebebiyle akşam 18.00 civarı tamamlıyor ve ilk olarak Zafer Meydanı ve Takını görüyoruz. Şanzelize Caddesinden geçerek, Napolyon’un mezarını görüp Eyfel Kulesini fotoğraflamak için duruyoruz. Eyfel Kulesi ilk görüşte bizi hiç etkilemedi desek yeridir. Hatıra fotoğraflarını aldıktan sonra otobüs ile Rivoli caddesi, Trocadero ve Concorde meydanlarını gördükten sonra Notre Dame Katedrali yakınlarında otobüsten inip yağmurla birlikte 2 saat serbest zamanda Notre Dame Katedralini ziyaret edip, Seine nehrini fotoğraflıyoruz. Notre Dame Katedrali civarında bulunan sokaklardaki hediyelik eşya ve lokantaların olduğu sokakları turlayıp birşeyler atıştırdıktan sonra otobüse geri dönüp şehir dışında bulunan hotelimize (Campanile Chaville) gitmek için yola koyuluyoruz. Pont de Sevr bölgesi merkezine otobüs ile 10 dk. mesafede bulunan 3 yıldızlı hotel vasat ancak daha önceden beklentilerimizi çok da yüksek tutmadığımız için moralimiz bozulmadı. Ancak sıcak su ve yataklar da sorun yok. Temizlik ise orta derece diyebiliriz.

 12 milyon nüfuslu bu büyük metropolü gezmek için geriye kalan 2 günümüzü iyi değerlendirmek zorundayız. Hava sıcaklığı 18 derece ve bulutlu. Yağmur geçişleri zaman zaman kısa süreli oluyor. Şemsiye hep yanımızda. Yağmurluklar da üzerimizde.

 Sabah erken kalkıp sözde kahvaltı sonrası Disneylanda gitmek için hotel önünde bulunan otobüs durağından 171 nolu otobüse binip Pont De Sevr metro istasyonu başlangıç noktasına varıyoruz. Disneyland şehrin diğer ucunda biz ise diğer ucunda Versailles Sarayı yakınlarında konakladığımızdan uzun bir yolculuk ile 3 aktarma (otobüs-metro-rer a treni) ile Disneylanda 11.00 gibi varıyoruz. Otobüslerde şoförlerden bilet alınabiliyor (2 Euro). Metro istasyonunda ise biz çocuğumuz için indirimli 10 lu bileti 6,7 Euro, yetişkin 10 lu bileti ise 13.7 Euro’ya alıyoruz. 10 lu bilet aldığınızda %30 daha ucuz bilet almış oluyorsunuz. Biletler tüm metro istasyonlarında satılıyor ve tüm otobüs ve metrolarda geçerli. RER A trenlerinde ise bu biletler geçmiyormuş. Biz bunu Disneylanda vardığımızda öğreniyoruz. Çünkü bileti okuttuğumuzda turnikelerde bir hareket göremiyor ve bizim gibi zorluk çekenler ile sakatların geçtiği bölümden istemeden de olsa çıkıyoruz. Ancak kişibaşı 7.5 Euro kardayız. Çünkü RER A trenleri pahalı. (Dönüş bileti alırken öğrenmiş olduk). Hotelden aldığımız Metro haritası ilk gün çok işe yaradı. Paris metrosu oldukça efektif ve geniş bir ağa sahip. Çözülmesi ise çok kolay. Yeter ki gideceğiniz noktayı iyi bilin. Örnek vermek gerekirse Aksaray-Havalimanı metrosuna Bakırköy’ de binip Bayrampaşa’da ineceksiniz. O zaman Metroya giriş yaptığınızda hep Aksaray tabelalarını takip edeceksiniz. Bunu neden bu şekilde anlatıyorum. Paris de bir metroya girdiğinizde birçok metro hattının olduğunu, alt kat veya üst katta ya da yan tarafta bir metro hattı daha olduğunu göreceksiniz. Siz tünellerde karşınıza çıkan yol ayrımlarında sizin gitmek istediğiniz yönün tabelasını göreceksiniz. Görmediniz mi ? Bilinki yanlış yerdesiniz. Metrolar oldukça pis ve eski. Akşam 21.00 sonrası güvenli değil. Çok tekin olmayan tipler görmeniz mümkün. Afrika ve Arap ülkelerinden gelen göçmenlerin de vatanı olmuş Paris. Hırsızlık olayları çok duyulmuştur. Ceplerinizi ve telefonlarınızı sürekli kontrol etmeniz, değerli eşylarınızı kapalı veya fermuarlı ceplerde muhafaza etmenizi tavsiye ederim. İlk gün turda bir bayanın cep telefonu çalındı. Metrolarda bizdeki güvenlik görevlisi veya danışma vs. yok. Yani bilin yanlızsınız. Akşamları evsizlerin mekanı oluyor metrolar. Neyse gelelim Disneylanda.

 İstanbulda iken internet üzerinden aldığımız Disneyland biletlerini print alıp çantamıza koymuş idik. Bilet kuyruğuna girmeden biletlerimizin barkodlarını okutup içeri giriyoruz.. 8 yaşındaki kız çocuğumuz için biz sadece 1 parka giriş bileti almış idik. Disneyland Disney park ve Walt Disney Studio diye 2 bölümden oluşuyor Bizim yönümüz Disney Park. Biletlerimizi kişibaşı 68 Euro’dan almış idik. Çocuğumuzun bilet ücreti ise 52 Euro. Ufak bir tüyo. Fransızca sitesinden 5 gün önceden gideceğiniz tarihi biliyorsanız 46 Euro’dan bilet almanız mümkün. Ben son 3 gün kala aldığım için bu avantajı kullanamadım. Fransızca sitedeki anlamadığınız noktlarr için google translation’ ı kullanabilirsiniz.

 Çok büyük bir konsept olan Disneylandı hiçbir oyuncağa binmeseniz bile sadece yürüyerek ancak bir günde gezebilirsiniz. İçeride mağazalar ve restoranlarda mevcut ama pahalı. Disney Park 4 bölümden oluşyor. Bizim kızın ilgisini en çok Fantasyland çekti. Zaten günün büyük bölümünü burada geçirdik. Her oyuncağa biniş için (en az) yarım saat sıra bekliyorsunuz.  Günün sonunda saat 20.30 gibi Disneylandı terkederken hesapladığımda ancak 11 oyuncağa bindiğimiz/girdiğimizi farkettim. Oyuncakların önünde kaç dak. Sonra size sıra gelir yazıyor. Bir süre sonra sıra olayına alışıyorsunuz. En güzel kısmı saat 17.30’da giriş kısmında tüm çizgi film karakterlerinin geçit töreni oluyor. Çok eğlenceli. Yine de uzun kuyruklar ve pahalı biletler ile uzakta olması nedeniyle Disneylandı kimseye tavsiye etmem. Ama diğer yandan benim gibi 5-10 yaş grubu bir çocuğunuz var ise ve Pariste iseniz onu hayaller ile buluşturmak için maalesef bu bir fırsat oluyor. Eminim Türkiye’de hiçbirşey de bu kadar sıra beklemezsiniz.

 Akşam 20.30’da parktan çıktığımızda ayaklarımıza karasular inmiş idi. Bir de buna tren istasyonunda bilet kuyruğu eklenince değmeyin tatil keyfimize!. Paris demek sıra demek. Bunu bilin ve buna göre planınızı yapın. Akşam 22.30 gibi kendimizi hotele atıyor ve yatıyoruz. Ekstra turlar Disneylanda 90 Euro karşılığında götürüyor. Ben metro ve tren hatlarını kullanıp şehrin ulaşım imkanlarını da tanımak istediğimden genelde ekstra tur almamaya çalışıyorum. Hem biraz daha pahalı oluyor ekstra turlar.

 29 Nisan 2014 Salı günü sabah yine erken kalkıp sözde kahvaltı(kruvasan ve sallama çay) sonrası yine 3 aktarma sonrası bu sefer şehri gezmeye başlıyoruz. İlk durağımız Sacre Coeur Kilisesi. Buraya ulaşmak için en uygun metro istasyonu Anvers. Anvers metro istasyonundan indikten sonra kısa bir yürüyüş sonrası Kiliseye çıkan merdivenlere ulaşıyorsunuz.  Merdivenleri çıkmak çok da zor değil. Yaşlılar için belki biraz zor olabilir. Ancak yolunuzu çevirip zorla yüzük ölçüsü almaya çalışan Afrikalı göçmenleri hızlıca geçin.! Çünkü yapıştı mı bırakmıyorlar. İsteyen hemen sol tarafında bulunan fünikuler ile 1 metro bileti karşılığında Kiliseye çıkabilir. Kiliseyi gezip, Fransızların adaklarını burada adadığını öğrendikten sonra hemen arka sokağında bulunan resamları ile ünlü Tertre meydanına geçiyoruz. Bu sokakda hediyelik eşya fiyatları uygun. İsteyen hediyelik eşyalarını buradan alabilir.Biz de öyle yaptık. Kara kalem portrenizi çizebilecek ayak üstü bir sürü ressam göreceksiniz. Ben fiyat sordum 25 Euro dedi. Pahalı geldiği için yaptırmadım, pazarlığa da girmedim. Tertre meydanındaki kafe ve restoranlar güzel. Soğan Çorbası meşhurmuş .Her giden içiyor ama benim soğan ile aram pek iyi olmadığı için denemedim. Bu arada unutmadan Kilise önünden tüm Parisi ayaklarınızın altında görebilirsiniz. Şehiri tepeden görmek için illa ki Eyfele çıkmaya gerek yok.!

 Tertre meydanından aşağıya doğru yürüyüp geniş bir bulvara varıyoruz. Bu bulvarda dünyaca ünlü eğlence mekanı Moulin Rouge’ a kadar yürüyoruz ve Moulin Rouge önünde bir fotoğraf çekiliyoruz. Ancak yol üzerindeki seks shoplar vs. var. Adres sorarken, “ceplerinize dikkat edin” yönünde tavsiyeler bu bölgenin pek tekin bir yer olmadığını anlamamıza sebep oldu. Bu bölgeye gidecek olanlar dikkatli olmalı. Fazla vakit kaybetmeden Moulin Rouge önündeki metro istasyonuna girip Louvre müzesi ve civarını gezmek için metroya biniyoruz.

Louvre müzesi durağında indikten sonra binanın etrafında biraz dolaşıp Seine nehri kıyısına varıp biraz soluklanıyoruz. Louvre müzesine vaktimiz sınırlı olduğu için girmiyoruz. Çünkü Louvre müzesine girersek akşama kadar çıkamayacağımız için binayı dışarıdan görmek ile yetiniyoruz. Her eser önünde 30 sn. durursanız 3 günde müzeyi gezebiliyormuşsunuz. 2. Paris çıkarmasında ancak ziyaret edilebilir bizim için Louvre artık. Louvre Müzesi arkasına denk gelen yerde Opera Binasını gezip civarını da gezdikten sonra metroya binip Şanzelizeye gidiyoruz.

 Şanzelize bizim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Geniş bir cadde olan Şanzelize maalesef sadece birkaç dünya markası mağazanın vitrininden ibaret. Louis Vitton’un yüzlerce modelini birarada görmek isterseniz Şanzelize tam sizlik bir yer. 2 veya 3 cafe-restoran da Allah rızası için bu caddeye konulmuş.! Kısa bir tur ile her iki yönünü bitirdikten sonra Disney mağazasına girip 15 Euro’ya Disneyland’ da alamadığımız oyuncağı buradan alıyoruz. Oyuncağın parasını ödemek için sırada 15 dk. beklemek şart. Oyuncağı poşete koymak için 3 Euro ilave ücret isteyen kasiyere buradan sevgi ve saygılarımı iletiyorum. ! Oyuncağı elimize alıp mağazadan çıkıyoruz. Dua etsinler çocuk var.:) Şanzelize caddesini bitirdikten sonra köşede bekleyen bisiklet taksi kullanıcısına Eyfel güzergahını soruyorum. 25 Euroya sizi bırakayım diyor. “Yok biz yürüyelim diyoruz “ o da “ 40 dk. yürürsünüz “ diyor. 3o dakika yavaş tempo yürüyüş ile Eyfel Kulesine varıyoruz.

 İlk görüşü hayal kırıklığı yaratan bu demir yığını ikinci görüşümüzde yakından gördük ve fikrimizi değiştirmedi. Etrafta dilenciler ve eyfel maket ve anahtarlıkları satan Afrikalı göçmenler sıkıntı yaratabilir. Sürekli yanınıza gelip size birşey söyleyip para istemeye veya birşey satmaya çalışıyorlar. Burada da sıra muazzam. Eyfele çıkmak pek cazip gözükmüyor.

Fiyat bilgisi 2. kat için asansör ile 9 Euro. Biz birkaç foto aldıktan sonra artık yorulduğumuz için Bir Hakeim metro durağına kadar yürüyüp oradan hotelin yolunu tutuyoruz.

 Şunu iyi anladık, Paris demek sıra demek, Şanzelize ve Eyfel demek değil. Romantizm ise hiç değil. Evlilikleri zorda olan çiftler son bir umut Parise gelip romantizm yaşayıp evliliklerini kurtarmaya çalışyorlarmış. Ancak nafile. Beklenen olmayınca ters tepki, boşanmalar Paris sonrası artıyormuş. Tabii bizim bu tip sıkıntılarımız yok.

 Şehirdeki tarihi binalar çok iyi korunmuş ve oldukça iyi görünümleri var. Sirkeci Büyük Postaneyi düşünün. Onun gibi binlerce irili-ufaklı bina var. Müzeler Dorsay ve Louvre ile Versaille sarayı bir daha Parisi ziyaret ettiğimizde gezilecek yerler. Eyfele çıkmak yine planda olmayacak. Şanzelizeye uğramam bile.

Parise gidecekler mutlaka çanta, cüzdan ve değerli eşyaları için güvenli cepler yaratmalı. Şehirde herşey pahalı. 2 günde metro ve tren ile otobüse toplam 60 Euro bilet parası ödedim. Bedava geçtiklerim hariç.! Metrolarda aktarmalarda ücretsiz olduğun halde. Napolyon boşuna “Para, para, para dememiş.!

 Parise tur şirketi yerine kendi başına gidecekler için bir tavsiyem, şehri gezmek için Seine nehri tekne turunu(Hop on Hop off batobus) 15 Euro karşılığı almaları ve her durakta inip gezip her 20 dk. da bir gelen diğer teknelere yine aynı bilet ile binip böylece gün boyu ana gezilecek istasyonları Seine nehri tekne turunu kullanarak gezebilirler.  Bahsettiğim batobus’ın durakları Louvre Müzesi, Dorsay Müzesi, Eyfel, Şanzelize, Notre Dame Katedrali ve aklıma gelmeyen diğer 3 durak.

 3 gece Paris seyahatimiz burada son buluyor. Yarın sabah yine erken kalkıp tur ile birlikte Lüksemburg yolcusuyuz.

Lüksemburg yazısı 3.bölümde.

 

 
Toplam blog
: 38
: 4208
Kayıt tarihi
: 07.01.12
 
 

Küçüklüğümde yaramaz bir çocukmuşum, delirdiğim zamanlar kimse zaptedemezmiş beni. En büyük örneğ..