Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Benelux-Paris turu, 4.bölüm-Köln

Benelux-Paris turu, 4.bölüm-Köln
 

Dom Katedrali-Köln


1 Mayıs 2014 Perşembe günü sabah 08.00’ de Lüksemburg’daki hotelimizden ayrılıp Köln’e doğru yol alıyoruz. Bu Benelux-Paris yoğun seyahatli turda aradaki Lüksemburg günü bize biraz istirahat imkanı verdi. Bu sabah çok daha iyi ve dinamik hissediyoruz kendimizi.

Lüksemburg-Köln arası 180 km. Hava yine çok güzel. Bahar havası hakim. 19 Derece bir sıcaklık var.

Sabah saat 10.30 gibi Köln şehrine giriş yapıyoruz. Şehre giriş güzergahında yer alan mahalleler çok güzel. Yeşillikler içinde. Rhein nehri ise size yol boyunca eşlik ediyor. 1 Mayıs tatili olduğu için parklarda spor yapanlar, bisiklete binenler, gezintiye çıkanlar var. Almanlar bu mevsimde güneşi bulmuşlar dururlar mı?

Şehir merkezine vardığımızda otobüsün parkettiği yerde Şekerbank ve Ziraat Bankası şubelerini görünce daha ayak basar basmaz Türk izlerini görmeye başlıyoruz.

Maalesef şehire girerken gördüğümüz mahallelerdeki düzen ve tertip şehir merkezinde kendini bir kargaşaya bırakıyor. Otobüslerin manevra yapma çabaları, yoğun insan trafiği, meydan civarındaki hareket Almanya’nın en büyük 4. kentine geldiğimizi hemen hisssettiriyor. İlk izlenim, daha tertipli ve düzenli, kusursuza yakın bir şehir beklerken Köln için biraz hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmek isterim.

Rehber eşliğinde ilk olarak Dom Katedralini ziyaret ediyoruz. 632 yıl boyunca inşası süren, Eyfel’den sonra Avrupa'nın en yüksek yapısı, gotik mimarisi ile oldukça haşmetli, bir o kadar ürkütücü. Katedralin kararmış olan rengini açmak için bazı kısımlarda çalışmalar yapılıyor. Katedralin içi de dışı kadar ilgi çekici. Yerlere döşenen farklı motifler nedeniyle insan yere mi yoksa yukarı mı baksın şaşırıyor. 30 dk. süren Katedral ziyareti sonrası dışarı çıkınca güneş bize merhaba diyor. Katedralin çan kulesine çıkmak isteyenler 500’e yakın erdiveni tırmanıp yukarından Köln’ü seyredebilirler.

Köln Tren İstasyonu ve Opera binası ile müzesi Katedralin neredeyse dibinde yeralıyor. Opera binası ve müze o kadar yakına yapılmış ki seneler önce bunu Barış Manço Köln’ü tanıtırıken anlatmıştı o aklıma geldi. Almanlardan beklenmeyecek bir planlama hatası.

Katedralin hemen yanından Rhein nehrine doğru yol alıp kısa bir yürüyüş ile Hohenzollern köprüsü ve Rhein nehrine varıyoruz. Opera binasında gösteri olduğunu söyleyen görevliler bizi biraz kenardan yürümemiz konusunda uyarıyor. Çünkü opera salonu yerin altında ve ayak sesleri aşağıya gidiyormuş. Bu Kölnü inşa eden şehir planlamacıları hangi kafayla bu yapıları inşa etmişler acaba.!  Köprü üzerindeki binlerce rengarenk aşk kildi güzel bir dekor oluşturuyor köprüde. Köprünün kendisi mimari olarak bence tam bir fiyasko. Tipik bir sanayii şehirleri köprüsü. Zaten üzerinden araba geçmemesi bunun en güzel örneği. Sadece tren ve yayalar kulanabiliyor. Köprü üzerinde biraz yürüyüş yapıp renkli kilitler önünde resimler çektiriyoruz ve karşı tarafa geçiyoruz. Ancak karşı tarafta bulunan Türk mahallelerine varamıyoruz çünkü vaktimiz sınırlı. Bu sebeple aynı yolu geri dönmek zorundayız. Köprü üzerindeki kilitlerin anlamını merak edenlere, yeni evlenen çiftler kendi adlarının  baş harflerinin yazılı olduğu kilitleri köprüye asıp anahtarını da nehire savurup ömür boyu beraber olmayı diliyorlarmış. Köln de gördüğümüz en ilginç şey bu. Rhein nehri ise şehre az da olsa farklı bir hava katıyor. Ama Köln için daha fazlasını söyleyemiyoruz.

Geri dönüp Katedralin karşı sokağında bulunan mağazaların bulunduğu sokağa giriyoruz. 1 Mayıs olduğu için tüm dükkanlar kapalı. Cadde üzerinde Mediamarkt mağazası da var. Fiyatlarını görmek isterdim ama mümkün olmadı. Berliner adlı kekleri ve Kolonyaları meşhur. Zaten şehir adını Kolonya’dan almış. Kolonya almaya veya bakmaya fırsatımız olmadı ama Berliner kekini açık bulduğumuz fırından alıp denedik. Bildiğiniz Poğaçanın üzerine toz şeker serpilmiş halini düşünün ve içine biraz marmelat konulmuş tatlı bir kek. Çok tatlı sevenler hoşlanabilir. Bize çok yapışkan ve şekerli geldi. Boğazınıza yapışıyor. İlk tadına baktığımda hoşuma gider gibi oldu ancak 2. kez aldığımda devamını getiremedim.

Altermarkt caddesindeki kafelerin ve restoranların olduğu tarafta biraz yürüyüş yapıp yine Rhein nehri kenarına varıp nehir kıyısında bulunan restoranlardan birinde şnitzel yemek için oturuyoruz. Tesadüf garson Türk çıkıyor. Aslında Köln gibi bir yerde bu durumlara şaşırmamak gerekiyor. 50 yaşında Denizli’den ama doğma büyüme Köln’de yaşayan gurbetçi 2 kuşaktan. Biraz dertleşiyoruz. Güneşin yüzünü gösterdiği ilk günmüş bugün. Türkiye özlemi ile yaşıyor. “Türkiye cennet, bugün eşim he dese ilk uçakla Türkiye’ye giderim” diyor. Emeklilik şartları çok zormuş Almanya’da.

Şnitzel ve Reissdorf Kölsh birası ile karnımızı doyuruyoruz. Şnitzel fena değil. Fiyatı 12 Euro. Köln’ün meşhur birası da güzeldi. Zar zor hediyelik magnet alacağımız açık bir dükkan bulup saat 13.30 ‘da otobüse binip Amsterdam’a hareket ediyoruz.

Amsterdam yazısı 5. ve son bölümde.

  

 
Toplam blog
: 38
: 4208
Kayıt tarihi
: 07.01.12
 
 

Küçüklüğümde yaramaz bir çocukmuşum, delirdiğim zamanlar kimse zaptedemezmiş beni. En büyük örneğ..