Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '12

 
Kategori
Güncel
 

Bengü taşlardan yeni anayasaya

Bengü taşlardan yeni anayasaya
 

sonsuzluğa uzanan milletin tarihi belgesi


‘Yeni Dünya Düzeni’ adı verilen projenin uygulanmaya başlandığı yıllara şahitlik ediyoruz. Görünürde uluslararası işbirliğini ve barışı yaratma ideali olarak sunulan bu kavram , ilk kez ABD Başkanı George Bush tarafından Ağustos 1990'da düzenlediği bir basın toplantısında söylenmişti. "Liberal Demokrasi", "Evrensel Barış" ve "insan Haklarına Saygı" soslarıyla yüzü cilalanan bu kavramın içeriği dünyanın geçirdiği değişime bakıldığında görülüyor. Yeni Dünya Düzeninin nihai hedefinin, monarşileri yıkmak (doğu toplumları için geçerli olarak) dini inançların altını boşaltmak, millî devletleri sonlandırarak sosyal düzeni değiştirmek olduğunu görmemek olayları doğru yorumlamamanın veya bilerek ses çıkarmamanın bir neticesi olsa gerektir.

Türkiye’de bugünlerde yaşanan tartışmalara baktığımızda baş döndürücü bir sürecin yaşandığını görüyoruz. Yeni anayasa tartışmaları içinde demokratikleşme paketi olarak çoğulculuğun esas alınması Yeni Dünya Düzeninde Türkiye’nin alacağı rolü belirleyecek nitelikte. Ne demişti Bill Clington “20. Yüzyılın ilk 50 yılını Türkiye belirledi.21. yüzyılın ilk 50 yılı da Türkiye’nin alacağı tavır doğrultusunda şekillenecek.” Bu pencereden baktığımızda geçirdiğimiz günler sıradan ya da çağın gereği olarak görülemez. Turgut Özal’ın 1988’de Strazburg’da imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile başlayan ve yerel küçük idari birimler ve ufukta görülen eyalet sistemine geçişe doğru giden yolda anayasa değişikliği daha da önemli hale geliyor. TÜSİAD’ın yeni anayasa taslağında orta attığı görüşlere baktığımızda hangi konuların tartışmaya açıldığı rahatlıkla görülebilinir. Bu görüşlerden bazıları şöyle: “Anayasada Türklük kavramı kaldırılmalı, uluslararası sözleşmelere bağlı kalınmalı, yerel yönetim özerklik şartı tümüyle uygulanmaya konulmalı, halkların kendi kaderini tayin hakkı için hukuki dayanaklara yaratılmalı.”

Geldiğimiz aşama bu. Bunda ne kötülük var, dünya artık değişiyor, ülkeler hep bu düşünceye göre şekillenmeye başlıyor, diyenler varsa dünyanın en önemli stratejileri arasında ismi sayılan, ABD’de bir dönem ulusal güvenlik danışmanlığı yapan Brezezinski ‘nin ‘ Kontrolden Çıkmış Dünya’ isimli kitabındaki sözlerini hatırlatmak faydalı olur. Diyor ki Brezezinski , “ABD Amerikan toplumunu biçimleyen anglo-sakson Protestan kültüründen küresel mozaiği yansıtan bir kültüre dönüşmesi, kaçınılmaz olarak değerlerinin de derinden  değişmesine yol açacak belki de toplumsal birlikteliği daha da zayıflatacak. Eğer bu sorun çözülmezse ortaya çıkan yeni mozaik ABD’yi giderek yüksek bir şehir gerillası hareketiyle yüz yüze bırakabilecek.”

ABD zihninin alt yapısında bu duyguları beslerken bizde yıllar öncesinde mozaik kültürü yerleştirilmeye çalışılmış. Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı) ‘Anadolu Asya değil Akdeniz’dir’ diyerek Türkleri Asya’dan çıkarmış; Sebahattin Eyüpoğlu Türkiye’nin köklerinin Frigya,Yunan, Fars,Roman,Bizans, Hitit olduğunu söylemiş ve şair bir başbakan Pülümür’ün Yaşsız Kadını şiirinde Türkiyeliliği ile övmüştür.

Oysa 6. asır Bizans kaynaklarında bile Türklerin yaşadığı yer anlamına gelen ‘Türkiye’ tabiri kullanılmış. Ünlü gezgin Marko Polo, anılarında Anadolu'dan "Turcia Minör (Küçük Türkiye)", Orta Asya'dan "Turcia Majör (Büyük Türkiye)" diye söz eder.

Bugün Yeni Dünya Düzeni içinde bu topraklardan silinmek istenen ‘Türk’ adı basit bir değişimden ibaret değildir. Yüzyılların kininin bir tezahürüdür. Bu oyun ‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak” olarak nitelenen anlayışla ve toplumsal barışı bozmayacak, kimlikleri kaşımayacak yenilik hareketleri ile çözülebilir. Öğretmenini teröriste vermeyen köylüye sahip çıkarak ve gündemden düşürmeyerek, doğudaki öğrenciler ile kardeş okul kampanyaları başlatıp kaynaşmayı sağlayarak, Çanakkale gezileri, turistlik geziler düzenlenerek aşıla bilinir.

Türklerin, sonsuz hayatın sembolü olan ve anıt anlamına da gelen Bengü Taşlar üzerine yazılmış ilk yazılı metni Orhun Abideleri’nde Bilge Kağan, Türk Milletine  “Ey Türk milleti! Açsan tok; çıplaksan giyimli; tutsaksan özgür olacaksın. Yeter ki birliğini bozma.’ diye seslenerek Bengü taşlardan yeni anayasaya uzanan süreçte bizlerin takınması gerekli tutumu anlatır adeta. Bunun içindir ki yeni anayasa ‘bizim zenginliğimiz farklılıklarımızdır’ ilkesi üzerine değil   ‘farklılıkta birliktelik’ üzerine kurulmalıdır. Demokrasi de zaten farklı olana saygıyı destekler, farklılıkları kaşımayı ve arttırmayı değil. Aksi takdirde Yeni Dünya Düzeni’nin bir parçası olmak kaçınılmazdır. 

 
Toplam blog
: 26
: 1002
Kayıt tarihi
: 01.04.10
 
 

Tokat Erbaa doğumluyum. Okumayı seviyorum. Siyaset, tarih ve edebiyat ilgi alanlarım. Hayatı anla..