Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Beni affet küçüğüm...

Beni affet küçüğüm...
 

Canım benimmm... Meleğim....


İlk değildi, son da olmayacak, biliyorum…

Hiç birinin acısı bir ötekisinden ne az ne de çoktur; bunu da biliyorum…

Yan odada oğlum uyurken bir tarafım “Ohh çok şükür!” diyor, diğer tarafım acıyla harmanlanmış hiddetin en üst seviyesinde… 

******

En çok bir anne olarak anlatabilirim duygu ve düşüncelerimi, bildiğim en kolay yol bu; isteyen baba olarak okur, isteyen yalnızca bir insan…

Şimdi şöyle bir düşünün: Kücücük sevdiğiniz biri, mesela gözlerinin içi gülen bir çocuk. Dedim ya; ister annesi olun ister babası, amcası, dayısı, halası, teyzesi… Omadı sokağınızdan tanıdığınız birisi…

Hah, şimdi o çocuğun gülen gözlerini düşünün…

Ne güzel geldi, değil mi?

******

O çocuk birisi tarafından kandırıldı, nasıl kandırıldı bilemeyiz ama muhtemelen “N’aber yakışıklı” demiştir, gülerek bakmıştır bizimki, tahminen, maç mı demiştir, oyun mu demiştir; yoksa bak orada seni bekleyen bir arkadaşın var mı demiştir… İnanmıştır güzelim; zaten dokuz yaşında…

O kandıran birisi götürdüğü yerde tecavüz ediyor! Ne dedi bizim Mert, yalvardı mı? “Yapma ağabey” diye ağladı mı? Bilmiyor ki insan Mert’in canı ne kadar yandı? Korkudan altına bile işemiştir belki ve en çok da bu ağrına gitmiştir… Bilemiyoruz…

İşi bittikten sonra başını taş ile ezmiş adam, direnmiş yavrum demekki ki yetmemiş; boğazını sıkarak elleriyle öldürmüş!

Mert’in o ana kadar yaşadıklarını, durumun farkına vardığı andan itibaren korkusunu yüreğimin taa şurasında hissediyorum. Tam olarak bilmem mümkün değil elbet, ama oğul yetiştirmiş bir anne olarak az-buçuk da olsa…

Kuzum benim… Dizin yaralandığında kıyamayan annenin şu an tek düşündüğü “Mert’imin canı çok mu yandı?” dır… Ölümden öte bir acı bu; çok mu acı çekti yavrum?

******

Bir anne-babanın dünyaya getirdiği çocuk normal şartlar altında özeldir, güzeldir, kıymetlidir; bunun bir de normal olmayan şartları vardır: Korunma yöntemlerini iplemeyip habire çocuk doğuranlar var, Allah verdi deyip de doğuranlar kadar kürtaj parası bulamayanlar da var.

Bir tarafta bir çocuk büyütülüyor, diğer yanda büyümüş bir çocuk rahatça, kolayca can alabiliyor!

Bu durumu yalnızca “Psikolojik” açıdan irdelemek fazla Batılı kaçar; Doğu’da incelenmesi gereken sosyolojik, travmolojik, psikiyatrik ve teolojik bir durumdur!

******

Öyle allı-pullu deyimler kullanmadan ben size işin gerçeğini anlatayım: Köydeki delikanlıyı kızlarına yaklaştırmayan zihniyet aynı delikanlıyı eşeğe, keçiye uçkur çözerken gördüğünde güler geçer!

Aynı delikanlı, diyelim ki dellendi, eşek de bulamadı, keçi de… Gitti, köyün az zekalı kızını kuytuya çekti, işini bitirdi. Kıt zekalı kızımızı da “Sakın haaa” diyerek susturdu. Bu arada, delikanlımızın da gözünden kaçmayan şeyler de vardır, haa… Mesela 18 yaşındaki kızı 68 yaşındaki adamla evlendirdiler diye bir taraftan da o tarafı kolaçan eder!

Neyse… Aklı kıt kızımız bir-iki derken hamile kalır, aile öğrenir! Namus bu; ya zorla delikanlı ile evlendirilir ya da kızın makbuzu kesilir!

Artık kız kendini asar mı, tüfek ile vurur mu? Astı derler, vurdu derler, asanlar, vuranlar kurtulur mu?

Yoksa, hakikaten kızcağız, babamlar, abimler vuracağına ben öleyim iyisi mi der, bilinmez!

Ama bir şey var elbet; o kızımız da bir insan evladı; kim biliyor ki gönlü delikanlı tarafından çalındı mı? Kuytuda zorla tecavüz edilip-edilmediğini kim merak etti?

******

Nasıl kolay değil mi? “Ama o kız da oraya gitmeseydi!” demek!...

******

Mert Aydın’ın ölümünden sizler de sorumlusunuz!

İlk değil, son da olmayacak; biliyorum, insan duygu ve dürtülerini yok saymaya çalışanlar, size sesleniyorum, sizler var oldukça bu hunharca ölümler durmayacak!

Bak, kendi cinsiyle çiftleşemeyen oğullarınız kız bulamadıklarında oğlan çocuklarına musallat oluyorlar! Musallat olmaları da yetmiyor, güya günahlarından arındıklarını zannederek öldürüyorlar!

O gencin babası; hiç mi bir şey öğretmedin oğluna? Anası, hiç mi saygı duyurtmadın kadına kıza?

******

Garip bir döngü, nereye el atsan cehalet kokuyor! Her cehaletin altında da dağ gibi bir büyü var: Din!

“Din” diyerek insanoğlunun doğasını değiştirmeye çalışanlar; “Günah” diyerek insanoğluna rol biçenlerin önlenemez zaferidir bu!

******

İlk başlangıcını düşünüyorum, bu arada çok kızgınım, yanlış bir şey dersem şimdiden affola, ama…

Ataerkil yaklaşımlardan kaynaklandığını düşündüğüm bu durumların “pipisinin küçüklüğü”nün ortaya çıkmasını istemeyen erkekler tarafından düzenlendiğini düşünüyorum: Benimkinden başkasını görmesin! Görmesin ki karşılaştırma yapamasın!

******

Yok dinen uygun değil, yok örfen mümkünü yok gibi gerekçelerle kadınların iş hayatından çekilmelerine neden olmak ne?

******

Sizler sayesinde anne kuzuları en iğrenç emellere alet edildikten sonra öldürülüyor!

Farkında mısınız diyeceğim? Cıkkksss; beyinlerinin yalnızca bir bölümü çalışıyor; yürekleri yalnızca kendileri ve kendi çocukları için çarpıyor; geri kalan ıvır-zıvır!

Ama bak, valla hepsi Müslüman! Cumaya da gidiyorlar, namaz falan da kılıyorlardır, yani, dediklerine göre…

Haa, bir de Muta nikahı var, valla bak, kimsenin hakkını Allah nazarında yemiyorlar!

******

Son söz olarak: Bir yanım: Allahım bildiğin gibi yap diyor; bir yanım neden kanunlar bu kadar yetersiz diyor!

Allah ne yapacağını bilir elbet te, yaşarken yargılanmak üzerine kurulmuş bir devlet varken, neden yatarsiz kalıyoruz da ille de Allah’a sığınıyoruz?

Ayy, bir silkinelim, bir kendimize gelelim! Mert’e bunu yapan bulunsun, yargılansın; yurdun her yerinde benzer yaklaşımlar içinde bulunanlar da yok efendim oydu, yok buydu dile salınıverilmesin!

En önemlisi ise laik devlet anlayışında olduğumuz unutulmasın! Unutulmasın ki dişi-erkek, kadın-kız, kızlı-erkekli gibi söylemlerin resmen birer cinayet aracı olduğunun ayrımına varılsın ve de gerekli tedbirler alınsın! 

******

Yoksa beddua etmek pek kolay; “Başlarına gelsin inşallahhh” dersin. Gelir mi, gelmez mi, bilinmez… Lakin, aklı başında her kimse yüreğine nefret tohumları ekmez; adaleti kötü dualara teslim etmez! Tek bir gerçek vardır; adaletin en kısa zamanda gerçekten tecelli etmesidir.

Yoksa; bunca akan kanlar, elbette ki gün gelir akıtanları da kanatır!

******

Rahat uyu Mert’im; meleğim… Ne kadar acı çektiğini bilmiyorum, korkudan altına işeyip-işemediğini de… Ne kadar debelendiğini de… 

Birileri suç aleti üretiyorlar; sen o kurbanlardan yalnızca birisin… Kendi adıma senden özür dilerim, çocuğum…

Böyle canavar ruhlu bir toplumun üyesi olup da, bu kadar yazıp-çizip, yine de sana uzanan elleri engelleyemediğimden dolayı…

             

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..