Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Babalar Günü
 

Beni kötü rüyalarımdan uyandıran, sevdiğim ilk adam

Beni kötü rüyalarımdan uyandıran, sevdiğim ilk adam
 

Yazımın başlığındaki gibi diyordu okuduğum ve her okuyuşumda gözlerimin dolduğu bir şiirde..

Her çocuktan farklıdır benim babama olan düşkünlüğüm, bilenler bilir. Ben babasına hasret büyümüş bir çocuğum..

Daha çocukluğunu yaşayamdan hayata karşı bir çok sorumluluk yüklenmiş omuzlarına.. Daha 17-18 'li yaşlarda büyük bir aşkla yapılmış bir evlilik, gençliğinin baharında biraz çocuk ve artık delikanlı günlerinde mutlu etmeye yetmiş.. Sonrası 2 yıllık mecburi uzaklık "askerlik" .. Birde o ayrılık günlerinin en çok ağır geleni daha yeni doğmuş olan bebeğini görememek.. Genç yaşta baba oluvermiş sanki birden büyüyüvermişti.. Neler düşünüyordu kimbilir..

Fakat hayat hep öyle mutluluklar vermemiş, ilk önce daha hayatta aldığı nefeslerın 9. ayında ölüm haberi gelmiş yavrunun, ondan 52 gün sonra babanın öldüğünü öğrenmişsin.. Hiçbirşey yapamamanın acizliği, yaşanılan büyük yıkım, nasıl dayandı yüreğin..

1980'li yıllar. O zorluk, yokluk ve darbe yılları..Hayat bir şekilde devam ediyor deyip genç yaşta yüklenen sorumluluklar, yokluğa karı verilen bir hayat mücadelesi.. Düşünüyorumda biz olsak nekadarına katlanabilirdik.. Şimdi herşey elimizin altındayken kıymetini bilemeyen biz..

Daha sonra eksikliğinin hala yürekte olan yavrunun yerine sanki bir hediye gibi gelen bir küçük misafir olmuş (şimdilerde evlilik telaşı yaşayan), belkide hayat hala güzel yaşanılası demek için .. Su serpmiş yaralara, umut olmuş yavrusunu kaybetmiş genç anne babaya..

Ama dedim ya yokluk yılları, daha bir bükermiş insanların belini ozamanlar.. Bir konuşmada bağsediyordu ozamanların genç annesi " Hiç unutmam bahçede çalıları temizlerken, bizim kız ozamanlar 3-4 yaşlarında yeni yeni konuşuyor, o yarım ağzıyla baba 2 lira versene bisküvi alacagım, dediğinde eşimin yüzünü o dikenli çalıya gömüp ağladığını" Nasılda zordur bir baba için..

Ömrünün hemen hemen 30 yılı yollarda geçen bir insan bu.. Benim babam.. Bize herzaman hayatta onurlu durmayı, merhametli olmayı ve hak ederek çalışmayı öğreten benim canım babam..

Evliliklerinin 7-8. yıllında merhaba demişim bu aileye ben. Hasta büyüyen bir çocuk olduğum için çok çektirmişim onlara. Daha misminik bebekken, o kadar ağır hastalığa rağmen inatla tutunmuşum hayata, küvez de yatarken birtek babama gülücükler atarmışım.. Şimdi yaşım 24. Dedimya ben babasına hasret büyümüş bir kız çocuğuyum. Uzun yol şöforu benim babam, Canım babam. Özlemle dolu bir düşkünlük bendeki.. (Öyleki görmediğim yada sesini duymadığımda, ve başına ter birşey geldiğinde dudağımda uçuk çıktı zamanları bilirim)

İlkokul mezunu benim babam, ama nice üniversite mezununa tal çıkartacak bir anlayışı, ve özverisi vardır, hayatta ki duruşuyla benim için o hep yılın babasıdır aslında.. Köyde doğdum büyüdüm, hayatımda ki her başarının sebebidir babam. Okumam, daha iyisi için çalışmam hep onun için.

Üniversiteye yerleştiğim zamanlardı, bir akşam balkonda oturuyoruz gece oldukça geç saat olmuş, Babamın benimle yaptığı o konuşma, ileride ben çocuğuma aynı şekilde yapabilecekmiyim bilmiyorum, ama ölene dek kulaklarımdan silinmeyecek bunu biliyorum.. Demişti ki " Ee Peynir, (o beni peynirim die sever) okulu kazandın gidiyorsun, sen hep kafasına koyduğunu yapan bir çocuktun, bir şeyi kafana taktığında biliyorum önüne ben bile geçemem.. Şimdiye kadar yüzümü hiç kara çıkarmadın, Çok uzaklara gidiyorsun (Karadeniz Tek.Ünv. Kazanmıştım) Kontrolümde gözümün önünde olamayacaksın, onu yapma bunu yapma diyemem sana, sen benimsin ama ben senin içini bilemem kızım. Ben sana güveniyorum, maddi manevi herzaman yanında olacağım kızım, sen neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirsin, bilmesen bu konuşmayı yapıyor olmazdık" diye devam eden o konuşması..

Ah benim canım babam öyle ayrıki senin yerin sol yanımda..

Üniversitenin ilk yılı sonunda, okuduğum şehre gelişlerinden birinde, uğramadan beni görmeden gidişi hala acıtır içimi. Oysa nasılda heyecanlanmış, arkadaşlarımı organize etmiş bekliyordum onu.. Ama gelmedi.. Sebebini çok sonra annem söyledi, uzun yol şöforu olduğu için, ve yoldan geldiği için üzeri bası kirliymi, benim mahcup olmamı istememiş.. Nasıl yıkıldım o kelimeyi duyduğumda, oysa ben öyle gururluyumki, onun kızı olmaktan. Rabbim bir daha dünyaya gelmeyi nasip etse yine onun kızı olmayı isterdim.. Ben nasıl mahcup olurdum ondan, kıyafetiyle değerlendirme yapacak sıfata sahip insanlar zaten benim arkdaşım olamazdı ki..

Şimdi yine ayrıyız. Şu koskoca şehrin tüm zorluklarına rapmen, herşeye katlanmamın tek sebebi canım babam (ve annem)..

bi şiir okumuştum "Küçük Kız Çocuğu" Adında ;dfds

Birgün sende anlayacaksın..
Kalabalıklardan kaçıp,
Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın!
İşte o an özleyeceksin..
Eski sevgilini değil,
Pili bitmiş oyuncak ayını..
Yanından ayırmadığın saflığını..
Sen de birgün anlayacaksın
Dizlerini karnına kadar çekip,
Çocukluğuna ağlayacaksın..
O küçük kız çocuğu değilsin artık..
Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana
Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri
Ve özleyeceksin kendini
O küçük kız çocuğu değilsin artık..
Ama birgün sende anlayacaksın
Kenarları dantelli elbisesiyle
Saçlarını özene bezene
Yanlara ördüğün bez bebeğini
Nereye koyduğunu
Hatırlaman gerektiğini..

Beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam , varlığında huzur bulduğum canım babam
BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN..

Bu yazıyı yazarken öyle çok şey geldiki aklıma. Bunlar sadece özeti. Ve gözyaşlarımla öyle çok ıslandıki bu satırlar. İstedimki kahramanımı anlatayım.. İstedimki bazı değerler söylenmemiş bazı sözler insanların ardından değil varlığında söylensin..
Sevgiler..

 
Toplam blog
: 15
: 905
Kayıt tarihi
: 18.01.07
 
 

Karadeniz Teknik Ünv. Bilgisayarlı Muhasebe ve Vergi Uygulamaları bölümü mezunuyum. Şu an Anadolu Ün..