Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '19

 
Kategori
Öykü
 

Benim, Ben!

Sanrılar dünyasından uyanarak Gök Tengri’ye doğru yakardı:

“Benim ben, aşkın savunucusu! Yüreğimden sana doğru fırlattığım duygularımı işit!”

Devam etti:

“Benim, ben! Rüzgarınla aşkın kavrulmuş, susuz kalmış benim, ben! Beni dinle! Yüreğim Eros okuyla vurulduğundan beri, yanan kalbime, bir eş gönder ey tanrılar tanrısı!”.

Bir sahne içinde sahne. Bir kayboluş içinde var olma duygusu.

“Sadece kendi olabilecek kıvraklıkta ve beyin esnekliğinde, her türlü toplum karmaşasından uzak, bireyselliğimi yaşayacağım duygular üzerine kurgulamış olduğum benliğimi, eşsiz bırakma ey yüce Gök Tengri!”

Koskocaman güneş söndü bir dolunay karanlığına. Okyanusun çizgisinden ona doğru uzanan bir yakomuz vardı suyun derinliğine doğru ışığı kırılan.

“Ve hayat diyorum sana, yüreğimden farklı bir şey değil ki! Bir tirat ya da bir hokkabazlık oyunu değil! Tüm varlığımla gerçekliğimden bahsediyorum sana.

İnan bana!

Yarattığın olarak benim kaderime güven. Evet, bazen saçmalıyor olabilirim düşündüklerimle, düşündürdüklerimle. Bunun sebebi her şeyi yüreğimle göremememdir.

İnan bana...

Rüzgarıyla aşkındır savrulan, beni kavrayan, tüm benliğime akan, bazen zayıf, bazen sen gibi yüce kılan, bir barbar, yabancı imparatorluğunun, esiriymiş gibi gösteren! Oysa yalandır tüm yaşadıklarım! Beni benmiş gibi aktaramayan, sözlerimin doğru işitilmesini sağlayamayan, acınacak sözlerimdir beni mutsuz ve umutsuzmuş gibi gösteren.

Hepsi yalandı. İtiraf ediyorum.

Hiçbiri ya da hiçbir kimse benim anlattığıma inanmak zorunda değilken hepsi bana kim olduğum konusunda inandı.

İfşa ediyorum: Topusu komple yalan!

Göstermek istediğim benle benim hiçbir alakam yok ki. Yıllardır takiye yaptığımın farkındayım. Ben bir zayıf kulunum  o kadar, ey Tengri!”

Güzellikler içinde güzel bir ruh olmanın nasıl da kolay olduğunun farkındaysak, onun da , kötülüklerin içinde kötü gözükmesi, aslında bir yakomoz yanılgısından fazla bir şey değildi ki!

O günden geceye geçme zaman diliminde, karmaşık ilmi duygulara hiç mi hiç yer yoktu. Gerçekte o büyülü anı, büyülü yapan, sanılmasın ki bir büyücüydü. Her şey o kadar grift, o kadar da okunaklı ve sarihti. Gökyüzü topyekün karanlık, yeryüzü yakomoz ışıklığında parlaktı.

“Anlatmak istediklerimi yıllardır kolay cümlelere her yerleştirdiğimde kendimden bir o kadar net uzaklaşıyorum tanrım. Ne var ki bütün bu çabalarım aşkımı basitleştirerek normalleştirme arayışıydı o kadar. Oysa duygularım okyanuslar boyunca, ülkeler genişliğinde, belki uzay kadar uzak ama yüreğim kadar yakındı hep. Bütün bunlara sen bile anlam veremiyorsun değil mi? Beni yaratırken acaba nasıl bir hesabın vardı? Beni kölen mi yoksa özgür ruhlu bir köpeğin olarak mı hayal ettin? Neyim ben? Bir insan mı? Bir ruh mu? Bir enerji mi? Ya da her şeyin yekünü bir külliyat mı? Belki bir kitap ya da kitaplar serisi. Veyahuttu azımsanamayacak ama anlaşılmaya yetmeyecek hayat serüvenimi anlatan filmler serisi miydi yaşadıklarım?

Ah Göklerin efendisi Tengrim, bütün bu bocalamalarım içinde senin payınla, doğanın akışı arasında, esir kaldım hep! Dinle ve yüreğimden sana akan nameleri birkezcecik olsun doğanın içine al ve orada sen de benimle hesaplaş artık.”

Rüzgarıyla aşkın savrulan benlik, bir toparlanma süreci yaşadı o an. Ve içinden geçirdikleriyle kafasında canlananlar aynılaştı. Savrulduğunda benliğine doğru, elini yüreğine götürüp bir kötürüm gibi büküldü. Sonrasında enerji tüm içini dolaştıktan sonra dışarı fırladı bir huzme şeklinde. İçini temizlemişti, artık yalınlaşmıştı her şey. Ve tekrardan uyanmışçasına yatağından doğrulup yüzünü yıkamak üzere lavaboya gitti. Aynada gözlerine baktığında ifadesi değişmişti. Farklı bir insan olmuştu. İşe gitmek üzere giyinmek üzere elbiselerine yöneldi ve bir anlık bağlantısızlıkla yüreğini dinledi: Rüzgar da, yakomoz da, aşk da geçip gitmişti. Odasının penceresini açtı nefis bir havaya doğru nefes aldı. Ve gülümseyen gözlerle tüm dünyaya günaydın dedi.

Ve hayata kaldığı yerden devam etti...

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..